Ana içeriğe atla

Kayıtlar

toplumsal sorun etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ÔZET Gölgeler ve Işık: Karanlığın İlk Fısıltısı Serisi Karanlığın Fısıltısı

  ÔZET Gölgeler ve Işık: Karanlığın İlk Fısıltısı  Serisi  Karanlığın Fısıltısı Dünya, sanki kadim efsanelerin tozlu sayfalarında unuttulmuş bir masalın ortasında donmuş gibiydi. Gökyüzü, eskiden umut taşırdı; şimdi ise yıldızların titrek hatıralarını barındıran koyu bir perdeydi. Her köşesi acının ve unutulmuş hayallerin göründüğü bu alemde, insanlar kalplerindeki umut ışığını yavaş yavaş yitirirken, sessizlik ağır bir yargı misali etrafta dolaşıyordu. Rüzgar, eski zamanlardan günümüze kalan fısıltıları taşıyor, sokaklarda adeta ölümsüz bir hüznün ezgileri çalıyordu. İşte tam bu karanlık zamanın en derin noktasında, varlığın en gizli köşelerinden birinde, bir mucize filizlenmek üzereydi... Kasabanın köhne taş evlerinden birinde, hafifçe çatlamış duvarların ardında, yılların ezgilerini ve unutulmuş sevinçleri içinde barındıran bir yaşam sürüyordu. Ev halkı, eskiden acıların gölgesinde kaybolmuş olsa da, şimdi yeni bir başlangıca dair bilinmeyen umut kıvılcımlarını sezmişt...

Kadın: Toplumun Olmazsa Olmazı

 Kadın: Toplumun Olmazsa Olmazı  Kadın; zerafeti, duruşu ve aklıyla toplumu biçimlendiren, varlığıyla dünyaya anlam katan bir değerdir. Doğa gibi, ona gereken önem verildikçe büyür, gelişir ve toplumu güzelleştirir. Kadın, yalnızca bir birey değil; aynı zamanda toplumun temel taşıdır. Ancak tarih boyunca birçok toplumda kadın gereken değeri görmemiş, pasifleştirilmeye çalışılmıştır.   Tarihsel süreç incelendiğinde, Batı toplumları henüz medeniyetin temellerini atarken kadınlara yönelik şiddet ve ayrımcılık yaygın bir durumdu. Türkler ise, özellikle Selçuklular döneminde kadınlara yüksek bir değer vermiş, onları siyasette ve yönetimde söz sahibi kılmıştır. Kadının sosyal ve siyasi hayattaki konumu güçlüydü. Ancak, İslamiyet'in yayılmasıyla birlikte bazı bölgelerde Arap kültürünün etkisiyle kadının toplumdaki yerinde gerilemeler yaşandı. Ne yazık ki, bazı topluluklar kadını pasifleştirmek için sistematik baskılar uyguladı, onu eğitimden, ekonomik özgürlükten ve temel h...

Mars – Yaşamın İzleri ve İnsanlığın Geleceği

  Mars – Yaşamın İzleri ve İnsanlığın Geleceği  Bilge Ruh’un ışıkları çocukları sarmalarken, bir anda çevrelerinde kızıl bir toz bulutu belirdi. Rüzgarın uğultusu, uzayın sonsuz sessizliğini delip geçiyordu. Mars’a varmışlardı. Ela titreyerek kollarını kendine sardı.   — Burada hava çok garip... Sanki hiç nefes alamayacakmışım gibi.   Bilge Ruh yavaşça çocuklara döndü.   — Mars, atmosferi çok ince olduğu için  Dünya gibi nefes almak mümkün değil. Burada oksijen seviyesi çok düşük. Eğer buraya insan yerleşimi olursa, hava üretme sistemleri geliştirmek gerekecek.   Efe toprak üzerine eğildi ve bir avuç kızıl kum aldı.   — Bu toprak neden kırmızı?   Ali bilimsel yönünü konuşturarak cevap verdi.   — Mars’ın yüzeyinde  yüksek miktarda demir oksit  var, yani burası aslında  paslanmış bir dünya gibi!   Tam o anda Deniz büyük bir kayaya yaslandı ve derin bir nefes aldı.  — Burada y...

YAŞLILIK NEDİR?

  YAŞLILIK NEDİR? Tenin düzgün, kalbin buruşuk olmasıdır. Gözleri açık, ancak gözbebeğini yitirmesidir. Yüzün güler, kalbin ağlamasıdır. Çicek gibi toprakta bile solgun olmasıdır.   Tertemiz havada bile nefes alamamasıdır. Bacaklarının sağlam, ancak yürüyememesidir. Gönlünün zengin, fakat işe yarayamamasıdır. Belki de sevecen ve konuşkan, Fakat geveze diye nitelendirilmesidir.   Belki de az yürüyen, ancak çabuk yorulan insandır. Belki de kanadı kırık , bir kuş misali Belki de ölüm ve yaşam arasında, Denge kurmaya çalışandır.   03.03.2025   Mesime Elif ÜNŞ. .03.2023

HASTALARI PÜSKÜRTÜN

  HASTALARI PÜSKÜRTÜN Kim suçlu? Şule Hanım diş sorunu yaşıyordu. Pandemiden önce kendisine takılan diş protezi onu oldukça rahatsız etmişti. Ertesi gün hastaneye gitti. Ancak pandemi yasaklarıyla karşılaşınca tedavisi yarım kaldı. İki yıl boyunca kötü olan protezi, çeşitli zorluklara rağmen kullanmaya mecbur kaldı. Hastaneye her gittiğinde işlem yapılmıyordu. Doktoru sürekli filyasyon ekibiyle dışarıda çalışıyor, başka doktorlar da bakmıyordu. Sistem, hastayı dört yıl boyunca o doktora mecbur bırakıyordu. Ya da özel doktora giderek, ciddi bir para karşılığında tedavisini yaptırabiliyordu. Şule Hanım, iki yılın sonunda doktorunu yakalayabilmişti. Ancak bu defa da hastane teknisyenleri değişmişti. Her yıl sözleşme yenileniyor, yenilendiği için de eski protezcinin işini yapmak istemiyorlardı. Pandemi yasakları kalkınca, Şule Hanım protezini çıkartmak istediğini söyledi. Doktoru, teknisyenlerden memnun olmadığını, daha iyisini bekleme diyerek hastasını ikna etmeye çalışıyordu. Ancak...

KADIN

  KADIN Kadın, güzelliğiyle, zarafetiyle, duruşuyla göz dolduran bir varlıktır. Doğa gibidir; ona baktıkça büyür, çoğalır, güzelleşir. Mutluluktur, huzurdur, candır, emektir. Ancak kadınlar dünyanın birçok yerinde gereken değeri ve önemi görmemiştir. Batı henüz medenileşmediği dönemlerde kadın her türlü şiddete maruz kalmıştır. Selçuklular döneminde ve öncesinde Türkler kadına önemsemiş, dolayısıyla toplum yönetiminde çoğu zaman söz sahibi olmuş ve siyasetin çeşitli alanlarında önemli başarılar elde etmiştir. Selçuklulardan sonra İslamiyet'in kabulü ve Arap kültürünün örnek alınması ile kadının erkeğin karşısındaki statüsü yani eş olması, kız çocuğu olması, anne olması belli zihniyetleri rahatsız etmiştir. Kadını pasifleştirmek için her türlü çabayı sarf etmişlerdir. Bu ilkel zihniyetler karşısında baskılar uygulanmış ve kadın her türlü şiddete maruz kalmıştır. Zamanla kadın iyice pasifleştirilmiştir. Bedensel gelişen toplumlar ise kadına gereken önemi vermiştir. Bugünün Türkiye...

BİR TOPLUMUN KADERİ

  BİR TOPLUMUN KADERİ Bir toplumun kaderi, bir kişinin iki dudağı arasından çıkan emirlerle tuzaklanan yaşamlarla heba olmamalı. Ah benim güzel ülkemin güzel insanları! Başına gelen her olayı kadere bağlayan zihniyetin yönetiminde yaşam savaşı verirken, bir yandan da bunun kader olduğuna inanan insan sayısını çoğaltıyorlar. Hedefleri, cehaletten nam alan topluluklar sadece günü kurtarmanın derdine düşmüşler. Varlıklarını güç koltuklarında buldukları süre içindir bütün vaatleri. Gelecek yüz yıl için projeleri yok. Toplumun daha sağlıklı, daha güvenli, daha eğitimli bir dünyada söz sahibi olacak, fikirlerini daha özgür ifade edecek gençlerimiz ve geleceğimizi inşa edecek, aklı hür, fikri hür zihniyetlerin oluşmasına asla izin vermeyeceklerdir. Ne yazık ki, bütün değer yargılarımızı altüst edecek, o sıcak koltuklardan ayrılmamak için her türlü kötülüğü yapmaktan vazgeçmeyeceklerdir. Ancak toplum, bu zihniyetin her defasında yeniden kişisel çıkarlarını gözetmeksizin bu yapıya karşı ç...

Mor Işıkların Çağrısı. (Şiir Denemesi)

  Mor Işıkların Çağrısı Ey karanlık, aç mor ışıklarını  Düştüm yola, geliyorum.  Zifiri karanlıkta beyazı arıyorum.  Bir yanım siyah, diğer yarımı arıyorum.  Duygular tutuklu, yer ise eksik.  Gökyüzü nerede, bulamıyorum.  Korku sarmış her yeri.  Güneş de küsmüş ahali. Sen açmazsan mor ışıklarını  Kapatırım sana gözlerimi.  Beyaz bulur elbet beni.  Yeşil de küsmesin, dönsün geri. Mor ışıklar öpüyor karanlığı,  Sonunda beyaz da görünüyor.  Bir iki adım sonra beyaz siyaha,  Siyah beyaza karışıyor.  Gülümsüyor güneş oradan.  Yeşil de veriyor selamı oradan. Ortalık curcuna,  Çocuklar dans ediyor.  Kelebekler gökyüzünde  Son kozunu oynuyor. Güneş gülümseyince oradan,  Tüm canlılar hareketleniyor.  Mor ışıklar öpsün hep karanlığı,  Aydınlık hep siyahla yarışsın,  Alsın intikamını.  Dengesini bozmayın bu dünyanın.  Kötülükle olmuyor, inanın....

ZAMLARLA ÇİZİLEN HAYATLAR

  ZAMLARLA ÇİZİLEN HAYATLAR Akşam yemeği yemek için masaya oturduk. Ana haber bülteni spikeri, arka arkaya yapılan zamları sıraladı. Hemen ardından, sokak röportajında vatandaşa uzatılan mikrofon, insanların sabrını zorlayan ekonomik kriz, vatandaşı çileden çıkarmıştı. Çalışan da, çalışmayan da, isyan etme noktasına gelmişti. Birbirini izleyen iç karartıcı haberler canımı sıkmıştı. Her gün daha da kötüye gideceğimizin bilincinde süreci izliyorduk. Sabah uyandıktan ve evdeki rutin işleri yaptıktan sonra markete gittim. Rafların çoğu boştu. İnsanlar kıtlık var söylentilerini dikkate alarak, marketteki raflara hücum etmişlerdi. Ben rafların arasında dolaşırken, anne baba ve çocuk meyve reyonunu izliyordu. Çocuk, “Anne bundan, bir de bundan istiyorum,” diyerek parmağıyla işaret ediyordu. Anne-baba küçük kızı kıramadılar. Poşetin içine iki elma, iki portakal, bir de muz koydular. Anne ve baba meyve yiyemezdi. Çocuk ise belki bir ay sonra iki elma, iki portakal, bir de muz alabilirdi. ...

" Pulsuz Mektup"

  " Pulsuz Mektup" Bir yıldız kaydı yüreğimin en derinlerinden. Gökyüzüne doğru yürürken o, yüreğimde derin bir sızı bırakmıştı. Tarifsiz bir acıydı hissettiğim. Dinmeyen gözlerimden akan sevgi tomurcuklarının, her damlasında ayrı bir anlam vardı. Kolay mıydı? Hayal kurmayı, her koşulda ayakta durmayı, yaşamın en olumlu yanlarını görmeyi öğreten birinden ayrılmak. Hele de hayalini kurduğun her şeyi küçük bir köyde yaşayarak, hayatın bütün varyantlarının bu köyün ekseninde döndüğünü düşünen bir çocuğun yüreğinde derin izler bıraktın. Küçük bir köyde yaşayan çocukların eğlence kaynağıydın. Benle beraber ağlayan çocuklar da hâlâ masalcı amcalarını arıyorlar. Her birinin yüzünde seni anımsadıkları zaman acı bir gülüş beliriyor. Kaybetmişlik çok acıydı. Masalcı amcasını sonsuzluğa yolcu eden çocuklar, beraberinde umudu da yitirmişlerdi. Canım amcam, sen orada iyi misin? Bize, insanlar öldüğünde yıldız olup gökyüzüne yükselir diyordun. Yıldızlar ne kadar da parlıyordu ve biz ne ç...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...