Ana içeriğe atla

Kayıtlar

öykü etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bölüm 3: Zehir ve Direniş

  Bölüm 3:  Zehir ve Direniş  Kasaba, Velmoria’nın zihinsel sisinden kurtulmuştu, ancak gerçek kabus henüz başlamamıştı. Çünkü bu sefer, düşman sadece akılları değil, bedenleri de hedef alacaktı.   Kasabanın sokaklarında garip bir koku yayılmaya başladı. İlk başta kimse fark etmedi. Ancak sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, insanlar nefes almakta zorlandıklarını fark ettiler. Bitkinlik, halsizlik ve açıklanamayan acılar kasabayı ele geçirmişti.  Zyphora’nın Sessiz Katliamı  Kasaba  zehir kokuyordu.   Önce su değişti. Çeşmelerden akan su acı bir tat bırakıyordu. Kimse içemedi.   Sonra hava değişti. Nefes almak zorlaştı. İnsanlar boğazlarında yanma hissetti.   Ve ardından, ilk bayılmalar başladı.   Zyphora,  zehirli büyülerin efendisi, kendi zehirli fısıltılarını kasabanın üzerine bir lanet gibi yaymıştı.   "Beni unutmuş muydunuz? Gerçekten mi? Size hatırlatacağım: Yaşam, benim zehirlerim karşısın...

4. Bölüm. Aynadaki Ağaç

  4. Bölüm. Aynadaki Ağaç  Zehirli ağacın laneti çözülmüş, çirkin kardeşler yüzlerinden değil kalplerinden güzelleşmişti. Kasabanın sessizliği ilk kez huzurdan kaynaklanıyor, rüzgâr dalların arasında korku değil, şükür fısıldıyordu. Ama Güven’in içinde silinmeyen bir yankı vardı: Ağaç ona dilek hakkı vermişti… ve o istememişti. O dileği isteyerek değil, susarak geri çevirmişti. Fakat fısıltılar toprağın altını boş yere dövmezdi. Bir gecedir rüyalarında o ağacın gövdesinde başka bir ağaç beliriyordu: gözleri vardı. Gözleri onun kendi gözleriydi. O sabah, Güven uyandığında bir değişiklik vardı. Evde her şey yerli yerindeydi ama dışarısı sessizdi, fazlaca sessiz. Gökyüzü griye yakın bir mor, kuşlar görünmüyordu. “Bugün hava farklı kokuyor,” dedi Fürüze. Nevra, “Bir sessizlik gelmiş, ama susmamış gibi,” dedi. Güven’in o gün kalbi nedenini bilmediği bir biçimde ağırdı. Ayakkabısını bağlarken parmaklarının ucunda taş gibi bir karıncalanma hissetti. O an dışarıdan bir ses gelmeden, i...

ALTINCI BÖLÜM: ORMANIN ÇIĞLIĞI

  ALTINCI BÖLÜM: ORMANIN ÇIĞLIĞI Sabahın ilk saatlerinde kamp alanında bir huzursuzluk vardı. Henüz gün ağarmamıştı, ama ormanın derinliklerinden gelen garip bir gürültü çocukları uykularından çekip aldı.   Sofia, gözlerini ovuşturarak çadırdan dışarı çıktı. Emil hâlâ uykulu bir hâlde mırıldandı: "Neler oluyor?"  Hızla Sinem Hanım’ın yanına gittiler. Kamp alanında bulunan herkes endişeliydi. O sırada gürültünün ne olduğu ortaya çıktı: motor sesleri. Ağır makineler ormanın içine dalmış, hızar sesleri yankılanıyordu.   Çocuklar hızla güvenli bir mesafeye ilerleyerek olanları gözlemlemeye başladı. Katana gözlerini kocaman açtı: "Ağaçları kesiyorlar!"  Turuncu kıyafetli işçiler, ormanın yasak bölgesinde devasa ağaçları birer birer kesiyordu. Bu bölgede orman koruma yasaları vardı, ancak sabahın erken saatlerinde kimsenin fark etmeyeceğini düşünerek işe koyulmuşlardı.   Ravi hiddetle fısıldadı: "Bunu nasıl yapabilirler? Orman bizim yaşam kaynağımı...

3. Bölüm – Zehirli Ağacın İntikamı

  3. Bölüm – Zehirli Ağacın İntikamı   “Bazı ağaçlar susmaz. Sadece insan olmayı unutmuşlara cevap verir.” Yıllar geçti.   Güven artık genç bir delikanlıydı.   Altın sarısı saçları rüzgârla dans ediyor, gözleri insanın içine sözcük söylemeden bakabiliyordu.   Onu gören herkes “bir ışık” geçti derdi ardında.   Ama dört çirkin kardeşi onun parıltısına kördü.   Çünkü insanın kalbi kıskandığında, gözüne düşen perde yalnızca başka yüzlere kapanmaz — kendi vicdanına da duvar olur. “O hepimizi gölgede bırakıyor!”   “Biz de onun gibi doğabilirdik!” “Oysa bizi bu köy lanetledi!” Kardeşleri günbegün büyüyen bir iç sancısıyla kıvrılıyor, Güven’in her gülüşünde daha da kararıyorlardı.   Ve bir gün, en büyükleri bu nefrete bir plan biçti.   “Eğer ondan kurtulursak… belki de bizim yıldızımız parlamaya başlar.” Plan karanlıktı.   Köyün dışında, uğursuzluğu yüz yıllardır anlatılan bir ağaç vardı....

BİRLİKTE ÇALIŞMANIN ZORLUKLARI

  BİRLİKTE ÇALIŞMANIN ZORLUKLARI     Sabahın erken saatlerinde kamp  alanında hafif bir telaş  vardı. Çocuklar,  artık buraya iyice alışmışlardı ama  gerçek anlamda bir ekip olarak  çalışmaları gerektiği gerçeğiyle  yüzleşmeye başlıyorlardı. Kahvaltıda  herkes bir şeyler anlatmaya başlamıştı.   Sofia’nın sesi diğerlerinden bir tık daha yüksek çıktı:   "Tamam, dünkü bitki sensörleri harikaydı ama bugün ne  yapıyoruz? Biri bize söylesin!"  Fransız Camille, derin bir nefes alıp parmaklarını masaya  vurdu.   "Önce bir strateji belirlememiz gerek. Herkes kendini  tanıtmalı, kim ne yapabilir bilmiyoruz bile."  Emil başını sallayarak çatalıyla oynuyordu.   "Bazı şeyler fazla konuşuluyor. Ben mühendislik  kısmına bakarım, kim uğraşıyor?"   Tam bu sırada Katana, elinde kampın ilk çalışma planıyla  içeri girdi.   "Öğretmenler ekipleri ayırmış. Dört ...

Bir Masal Başlıyor: Yarın Yeni Serimize Kavuşuyoruz!

  Bir Masal Başlıyor: Yarın Yeni Serimize Kavuşuyoruz!   Sevgili okur, kalplerimizi ısıtacak, hayal gücümüzü harekete geçirecek ve tüm dünya çocuklarını kucaklayan yepyeni bir hikâye serisine başlıyoruz! Bu seride, sadece eğlenceli maceralar değil, aynı zamanda dostluk, cesaret, adalet ve sevgi gibi en değerli kavramları birlikte keşfedeceğiz.   Hangi kıtada, hangi kültürde olursa olsun, her çocuğun kalbinde taşıdığı ortak değerleri ve hayallerini bu hikâyelerde bulacaksınız. Peki, bu serinin kahramanları kimler olacak? Ne tür sürprizler bizi bekliyor?Şimdilik bunları saklı tutuyorum—ama yarın, ilk bölümü okuduğunuzda büyük bir dünyanın kapılarının aralandığını hissedeceksiniz!   Hazır olun, çünkü yarın yeni bir yolculuk başlıyor. Görüşmek üzere!    26.05.2025 Mesime Elif Ünalmış 

Mars – Yaşamın İzleri ve İnsanlığın Geleceği

  Mars – Yaşamın İzleri ve İnsanlığın Geleceği  Bilge Ruh’un ışıkları çocukları sarmalarken, bir anda çevrelerinde kızıl bir toz bulutu belirdi. Rüzgarın uğultusu, uzayın sonsuz sessizliğini delip geçiyordu. Mars’a varmışlardı. Ela titreyerek kollarını kendine sardı.   — Burada hava çok garip... Sanki hiç nefes alamayacakmışım gibi.   Bilge Ruh yavaşça çocuklara döndü.   — Mars, atmosferi çok ince olduğu için  Dünya gibi nefes almak mümkün değil. Burada oksijen seviyesi çok düşük. Eğer buraya insan yerleşimi olursa, hava üretme sistemleri geliştirmek gerekecek.   Efe toprak üzerine eğildi ve bir avuç kızıl kum aldı.   — Bu toprak neden kırmızı?   Ali bilimsel yönünü konuşturarak cevap verdi.   — Mars’ın yüzeyinde  yüksek miktarda demir oksit  var, yani burası aslında  paslanmış bir dünya gibi!   Tam o anda Deniz büyük bir kayaya yaslandı ve derin bir nefes aldı.  — Burada y...

Uranüs – Sessizliğin İçindeki Gizemli Dünya

  Uranüs – Sessizliğin İçindeki Gizemli Dünya   Bilge Ruh’un ışıkları çocukları sararken, kendilerini sonsuz bir mavi boşlukta buldular. Havada hafif bir sis dolaşıyor, uzaktaki ışıklar tuhaf bir şekilde dalgalanıyordu. Bir anda gözlerinin önünde buz mavisi Uranüs belirdi—soğuk, sessiz ve göz alıcı bir şekilde farklıydı.   Efe iç çekerek gezegene baktı.  — Burası çok sakin görünüyor... Ama sanki içinde bir sır saklıyor gibi.   Bilge Ruh hafifçe gülümsedi.   — Harika bir gözlem, Efe! Uranüs, Güneş Sistemi’ndeki en sessiz gezegenlerden biridir. Ama bu sessizlik, içinde çok büyük gizemler barındırıyor!   Zeynep şaşkınlıkla parmağını uzattı.   — Ama gezegen neden yan yatmış gibi görünüyor?!   Ali bilimsel yönünü ortaya koyarak açıkladı:   — Çünkü milyarlarca yıl önce devasa bir gök cismi Uranüs’e çarptı! Bu çarpışma ekseni eğdi ve gezegen neredeyse yana yatarak döner hâle geldi.   Murat gözle...

Venüs’ün Öfkesi ve Kayboluş

  3.BÔLÜM   Venüs’ün Öfkesi ve Kayboluş Çocuklar, uzay mekiğiyle Venüs’ün zorlu atmosferine doğru yol alırken heyecan ve endişe içindeydiler.  Kimileri gezegenin gizemini çözmek için sabırsızlanıyordu, kimileri ise korkularıyla yüzleşmek zorunda kalacağını biliyordu.   Mekiğin içindeki ekranda Venüs’ün yoğun bulutları belirmişti. Bu bulutlar sülfürik asit içeriyordu ve gezegenin yüzeyini görmek neredeyse imkânsızdı. Elif: “Burası hiç de romantik değil! Venüs, aşk ve güzellik gezegeni ama şu manzara çok korkutucu görünüyor.”   Can: “Bence burası ‘Lavlar Gezegen’ olmalı! Her yerde volkanlar ve kızıl kayalar var.”   Ekip iniş için en güvenli bölgeyi arıyordu. Ancak Venüs’te güvenli diye bir şey yoktu — yüksek basınç her şeyi ezebilecek kadar güçlüydü. Uzay mekiğinin özel koruyucu kaplamaları olmasa, içeridekiler  bir kutu içindeki soda gibi sıkışıp kalabilirlerdi!  Sonunda bir noktada iniş yapıldı ve kapılar açıldı. Ancak dışarı çıkmak...

Bölüm 2: Merkür – Ateşin ve Buzun Dansı!

  Bölüm 2: Merkür – Ateşin ve Buzun Dansı! Uzayın sonsuz karanlığında süzülen dokuz küçük kâşif, ilk gezegenleri olan Merkür’e yaklaşıyorlardı. Gezegenin yüzeyi gri, çukurlarla dolu ve ürkütücü bir sessizlik içinde görünüyordu.   Murat, Dünya’daki manzaraları hatırlayıp başını iki yana salladı.  — Burada ne ağaç var ne de hava. Sanki ölü bir gezegene gelmişiz gibi!   Ali, bilimsel yönünü konuşturarak cevap verdi:   — Aslında burası tam olarak ölü değil. Ama atmosferi olmadığı için Dünya gibi canlılık barındırmıyor. Sadece taş, kayalar ve eski kraterler var!   Tam o anda  Bilge Ruh, derin bir kahkaha attı ve çocuklara döndü.   — Hoş geldiniz, genç kaşifler! Merkür, Güneş’e en yakın gezegen ama en sıcak olanı değil! Çünkü en sıcak gezegen unvanı Venüs’e ait!   Ela şaşkınlıkla gözlerini açtı:   Nasıl yani? Güneş’e en yakın gezegen daha sıcak olmalı,  öyle değil mi? Bilge Ruh elini kaldırarak açıklamay...

BÖLÜM 1: KAYIP KÜTÜPHANE VE SİHİRLİ YOLCULUK

 BÖLÜM 1: KAYIP KÜTÜPHANE VE SİHİRLİ YOLCULUK   Kasabanın en meraklı öğrencileri olan "9 küçük kâşif", öğretmenlerinin verdiği ödevi büyük bir heyecanla karşılamıştı. Konuları gezegenler ve evren  hakkında araştırma yapıp "bir proje ortaya koymaktı". Fakat bilgiye ulaşmanın oldukça zor olduğu bu kasabada, nereden başlayacaklarını bilmiyorlardı. "Kütüphaneye gitmeliyiz!". dedi Sinem, gözleri parlayarak.   Bir zamanlar kasabanın bilgi yuvası olan "eski kütüphane", yıllardır terk edilmişti. İçeri girdiklerinde örümcek ağları ve tozlar havada dans ediyordu. Tam raflara uzanacaklardı ki, "ortam bir anda karıştı."   BOOM!  Büyük bir ışık parladı ve "Bilge Ruh" ortaya çıktı!   "Meraklı çocuklar, hoş geldiniz! " dedi yaşlı ama neşeli bir sesle.  "Uzay hakkında bilgi mi istiyorsunuz? O halde sizi bir yolculuğa çıkarmalıyım!"  Çocuklar birbirlerine korku dolu gözlerle baktı. Ama bu ruh "fazlasıyla dostça" g...

Ünlü Ağaçlar Cennette🌿✨

  Ünlü Ağaçlar Cennette🌿✨ Sabahın ilk ışıkları Elmas Hanım'ın evinin penceresinden nazikçe süzülürken, Doğaç uyandı. Henüz yatağında gözlerini tavana dikmiş halde, babasının  yanan ahırda trajik bir şekilde hayata veda ettiğini hatırladı. Bu anılar her zaman içini acıtsa da, annesinin fark etmesini istemedi. Genç yaşına rağmen sorumluluk duygusuyla hareket eden Doğaç, lavaboya doğru ilerledi. Annesi Elmas Hanım ona sesleniyordu: “Doğaç, hadi kalk, işimiz var!”  Doğaç yalnızca 13 yaşındaydı ama olgun ve sessiz bir yapıya sahipti. Zayıf ve uzun boyluydu; ince yüz hatlarını masmavi gözleri tamamlıyordu. Bu gözler merhametle doluydu, tıpkı babası İhsan Efendi gibi. Babasının vefatından sonra, Elmas Hanım ile baş başa kalmışlardı. Doğaç, sadece ev işlerinde değil, okulda da başarılıydı. Kitaplara olan sevgisi büyüktü ve bu alışkanlığını emekli öğretmen olan annesinden almıştı. Elmas Hanım, eşi İhsan Efendi'nin ısrarı üzerine şehir hayatını bırakıp köyde yaşamaya başlamıştı. Ş...

Altıncı His: Sezgiler ve İçsel Rehberlik

  Altıncı His: Sezgiler ve İçsel Rehberlik  Zeynep, gözleri görmese de sezgilerinin ona bir yol gösterdiğini fark ediyordu. Bir şeyler hissettiğinde bunun kaynağını açıklayamazdı ama içindeki bu güçlü duygu bazen olacakları bile önceden sezmesine neden oluyordu. İnsanların ruh hallerini, ortamın enerjisini ve bazen kimsenin fark edemediği küçük detayları hissediyordu.   Annesi ise başka bir yönüyle benzer bir yeteneğe sahipti. Komşularına fal bakar, onların hayatlarıyla ilgili doğru tahminlerde bulunurdu. İnsanlar ona içlerini açıyor, o ise duyduğu kelimelerin ötesinde bir şeyler hissederek doğru çıkarımlarda bulunuyordu.   Bir gün Asya, Zeynep’i ziyarete geldiğinde annesi mutfakta kahve yapıyordu. İçeriye yayılan kahve kokusu Zeynep’in çocukluk anılarını canlandırdı.   Zeynep: "Annem kahve yapıyor... Küçükken kahve piştiğinde, komşular toplanırdı. Annem kahve falı bakarken ortamda bir sessizlik olurdu. Sanki herkes kendi iç yolculuğuna çıkıyordu....

Merhaba arkadaşlar

 Küçük bir mola veriyorum. Bugün çok hastayım. Yarın daha iyi hisseder isem yeni bir seri ile başlayacağım. Saygılarımla. 28.04.20257 Mesime Elif Ünalmış 

Kemik Bey: İskelet Şehri'nin Ciddi Espirili Lideri

  Kemik Bey: İskelet Şehri'nin Ciddi Espirili Lideri Bir sabah, Fatih aynada kendine baktı. Göz Hanım tam o sırada devreye girdi:   "Fatih, farkında mısın? Kemik Bey sana darılmış gibi. İskelet Şehri’nde bir krizin eşiğindeyiz!"   Fatih şaşkınlıkla cevap verdi:   "Ne olmuş ki? Kemiklerim sapasağlam görünüyor."   O sırada Kemik Bey, İskelet Şehri’nden seslendi:   "Fatih, sapasağlam mı? Bu kesinlikle yanılsama! İçimde adeta kalsiyum alarmı çalıyor. Destek sistemi çökmeden harekete geçmeliyiz!" Kemik Bey bir meclis toplantısı düzenledi. Omurga Bey söze başladı:   "Fatih, uzun süre dik durmadığında ben resmen yamuluyorum. 'Omurga gibi dik ol!' derler ama bu hızla bir yay gibi esneyeceğim."   Kaburga Kardeşler ise sitem etti:   "Biz burada kalbi ve akciğerleri korumak için canla başla çalışıyoruz. Ama egzersiz yapmayınca sanki gardiyanlar tatile çıkmış gibi hissediyoruz!"   Kıkırdak Amca da biraz b...

Deri Hanım: Vücudun Parlayan Sanatçısı

  Deri Hanım: Vücudun Parlayan Sanatçısı Bir sabah Fatih aynaya baktığında, Deri Hanım neşeyle ona seslendi:   "Fatih, canım benim, sanatımı görüyorsun değil mi? Her noktam ustalıkla işlenmiş bir tablo gibi! Ancak son zamanlarda biraz ihmal edildiğimi hissediyorum. Bu kırmızı noktalar, sivilce desen modası değildir, inan bana!" Fatih biraz utanarak sordu:   "Deri Hanım, neden bu kadar önemli olduğunu anlatır mısın? Ve sivilcelerim neden bu kadar çoğaldı?"   Deri Hanım hafifçe güldü:   "Aah Fatih, cildin benim sahnem ve her şey beslenme, hijyen ve bakımınla başlar. Mesela, fazla şeker tüketmekle gözeneklerime kötü bir şiir yazıyorsun! Gözeneklerim: 'Bu kadar tatlıya dayanamıyoruz!' diye bağırıyor. Ama endişelenme, birlikte bunu düzeltebiliriz." Deri Hanım, Fatih'e cildin katmanlarından ve işlevlerinden bahsetti:   1. Epidermis "Bu benim ön cephem, yağmurdan güneşe kadar seni koruyan kahramanım."   2. Dermis: "Burada kolajen...

Bağırsak Krallığı: Sindirimin Gizli Kahramanı

Bağırsak Krallığı: Sindirimin Gizli Kahramanı Fatih, Konuşan Organlar Şehri’nde adım adım ilerliyor, bedenini daha iyi tanıyordu. Ancak bir gün karın bölgesinde garip bir hareketlenme hissetti. Önce küçük bir kıpırtı, ardından eğlenceli bir ses duyuldu:   "Selam, Fatih! Ben senin Bağırsağın, Sindirim Krallığı’nın yöneticisi ve vücudunun gizli kahramanı. Benden bahsedilmese de işlerin asıl yürütücüsü benim!  sana sindirimin sırlarını paylaşayım."    Fatih kahkaha atarak cevap verdi: "Bir bağırsak mı konuşuyor? Bu şehirde işler giderek tuhaflaşıyor! Söyle bakalım, nasıl yardımcı olabilirim?" Bağırsak biraz gururlu bir edayla devam etti:   "Ben durmadan çalışan bir sindirim fabrikasıyım. Ama doğru seçimler yaparsan, işler çok daha rahat yürür. Mesela, probiyotiklerle dolu yoğurt, lif dolu yulaf, sebze ailesinden brokoli ve tam bir bağırsak kahramanı olan kuru fasulye… İşte bunlar bana bayram ettirir! Ayrıca su içmek, benim en sevdiğim ödüllerden biridir."...

Ritim Şehri Kalp

  Ritim Şehri Kalp Fatih, konuşan organlar şehrindeki macerasına devam ediyordu. Mide ve Beyin’le yaptığı dostluk, ona daha sağlıklı seçimler yapma konusunda çok şey öğretmişti. Ama bir gün göğsünde ritmik bir melodi hissederek durdu. Bu melodiyi dinlemeye çalışırken bir ses yankılandı:   "Ta-da! İşte buradayım! Ben senin Kalbin. Vücudun DJ’i, ritim ustası ve sevgi fabrikasının yöneticisi! Konuşan organlar şehrinde en keyifli sohbetleri benimle yapmaya hazır ol!" Fatih bir kahkaha atarak cevap verdi: "Kalp, sen de mi? Söyle bakalım, senin için neler yapabilirim?" Kalp, melodik bir şekilde konuşmaya başladı:   "Ben ritimle çalışırım, Fatih. Doğru beslenirsen, ritim şovlarım harika olur. Ama yanlış seçimler yaparsan, 'vurmalı' bir kriz yaşayabiliriz. Mesela, avokado, ceviz, somon balığı ve ıspanak... Bunlar benim en sevdiğim orkestranın solistleri! Ayrıca kırmızı meyveler, özellikle nar ve çilek, damarlarımdaki nota akışını hızlandırır." Fatih başını...

KONUŞAN ORGANLAR Profesör Beyin'in Yolculuğu

 KONUŞAN ORGANLAR   Profesör Beyin'in Yolculuğu Fatih, abur cuburlarla dolu bir dünyada yaşamaya devam ediyordu. Renkli şekerlemeler, çıtır cipsler, gazlı içeceklerin kabarcıkları onun dünyasının yıldızlarıydı. Ancak bu alışkanlıklar, Fatih’i çoğu zaman enerjisiz, halsiz ve kafası karışık bir halde bırakıyordu. Bir gün aynada kendine bakarken bir karar verdi: *"Belki de bir şeyleri değiştirmeliyim."* İşte tam o sırada beyninden bir ses yükseldi:  "Fatih! Burada Profesör Beyin. Seni yıllardır izliyorum ve artık müdahale zamanı geldi. Zihinsel kalemiz yıkılmadan önce işleri düzeltmeliyiz. Haydi, sağlıklı bir yaşama doğru birlikte yolculuğa çıkalım!"   Fatih, beyninin bu konuşmasından hem etkilenmiş hem de şaşırmıştı. Ama Profesör Beyin ikna yeteneğini esprili bir şekilde göstermeye devam ediyordu:   "Unutma, Fatih, beynini mutlu etmek demek zeki fikirlerle dolu bir yaşam sürmek demektir. Einstein bile gurur duyar!" Ertesi sabah Fatih, kahvaltıda abu...