Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mesime Elif Ünalmış etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İKİNCİ BÖLÜM: Gölgeler ve Işık: Velmoria’nın Zihinsel Çıkmazı Karanlık Akıl Oyunu

  Gölgeler ve Işık: Velmoria’nın Zihinsel Çıkmazı   Karanlık Akıl Oyunu   Kasaba, Umbra Noctis’in gölgelerinin bıraktığı derin izlerden henüz kurtulamamıştı. İnsanlar, karanlığın ağır örtüsü altında yaşamaya çalışıyordu. Ancak gerçek savaş henüz başlamamıştı. Çünkü bu sefer, düşman sadece bir gölge değil, akılların en derinlerinde gezinen bir sis olacaktı. Kasabanın dar sokaklarında, eski taş duvarlara işlenmiş yazılar gibi, unutulmuş bir korkunun yankıları dolaşıyordu. İnsanlar, neden burada olduklarını sorgulamaya başlamıştı. Bazıları sabaha gözlerini açtığında, kendi isimlerini hatırlamıyor, bazıları sevdiklerini unutuyor, geçmişin gerçeklikten silindiğini hissediyordu.   Bu, Velmoria’nın varlığının ilk işaretiydi.   Velmoria’nın Sessiz İllüzyonu Kasabanın gökyüzü, belirsiz bir sisle örtüldü. Sanki yıldızların ışığı sönmüş, dünya yalnızca düşüncelerle dolu soyut bir boşluğa dönüşmüştü.   Bir gece kimse kabus görmedi. Çünkü herkes...

Bölüm 3: Zehir ve Direniş

  Bölüm 3:  Zehir ve Direniş  Kasaba, Velmoria’nın zihinsel sisinden kurtulmuştu, ancak gerçek kabus henüz başlamamıştı. Çünkü bu sefer, düşman sadece akılları değil, bedenleri de hedef alacaktı.   Kasabanın sokaklarında garip bir koku yayılmaya başladı. İlk başta kimse fark etmedi. Ancak sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, insanlar nefes almakta zorlandıklarını fark ettiler. Bitkinlik, halsizlik ve açıklanamayan acılar kasabayı ele geçirmişti.  Zyphora’nın Sessiz Katliamı  Kasaba  zehir kokuyordu.   Önce su değişti. Çeşmelerden akan su acı bir tat bırakıyordu. Kimse içemedi.   Sonra hava değişti. Nefes almak zorlaştı. İnsanlar boğazlarında yanma hissetti.   Ve ardından, ilk bayılmalar başladı.   Zyphora,  zehirli büyülerin efendisi, kendi zehirli fısıltılarını kasabanın üzerine bir lanet gibi yaymıştı.   "Beni unutmuş muydunuz? Gerçekten mi? Size hatırlatacağım: Yaşam, benim zehirlerim karşısın...

Dokuzuncu Bölüm – Gargamel Burunlu Çirkin Kadın

  Dokuzuncu Bölüm – Gargamel Burunlu Çirkin Kadın   Kasabanın üstüne huzur uzun bir yorgan gibi serilmişti. Güven artık kardeşleriyle aynı sofrada yemek yiyor, ablalarının dualarına her sabah gözleriyle “amin” diyordu. Günler paylaşım, geceler içsel sessizlikle ilerliyordu. Ama Güven’in içinde başka bir fısıltı vardı. Henüz tamamlanmamış, bir “eksik halkayla” örülü geçmişin kalbinde atıp duran bir çağrı: Gargamel burunlu çirkin kadın... O kadın ki, bir zamanlar bedduasıyla bir ağacı zehre dönüştürmüş, bir soyun kaderini sarsmıştı. Ama Güven ona kızmıyordu. Beddua bir kin değil, anlatılamayan bir hikâyenin çığlığıydı belki. Ve Güven artık hikâyeyi tamamlamak istiyordu. Ancak o arayış sürerken, Bahar ellerini karnına koyup gözlerini gülümseyerek yumdu: “Sana bir müjde daha...” Güven’in içindeki tüm fırtına bir anlığına sustu. Evin içini dolunay gibi aydınlatan bir sevinç yayıldı. Ama bu sevinç, çok geçmeden karanlık bir isteğin içine doldu. Gecenin bir vakti Bahar gözleri d...

Çukura Düşen Benekli

  Çukura Düşen Benekli Sultan, duygusal bir çocuktu ve hayvanları çok severdi. Her  fırsatta onlarla konuşur, onları beslemek için elinden geleni yapardı. Bir gün  Sultan, kardeşi Sema ile birlikte inekleri beslemek için meraya götürdü.  Komşuları Mehmet Amca, tarlasında su olduğunu fark etmiş ve oldukça büyük çukurlar açarak suyu bulmayı umarak tarlasında çalışmalara başlamıştı.  Sultan, şarkılar ve türküler eşliğinde ineklerin beslenmesi için ellerinden geleni yapıyordu. En sevdiği inek ise Benekli'ydi. Benekli, lezzetli yiyeceklerin  peşinde giderken yanlışlıkla Mehmet Amca'nın tarlasına girmişti. Sultan, Benekli'nin olmadığını fark edince paniğe kapıldı ve etrafına bakındı, ancak Benekli ortalıkta görünmüyordu. Kardeşine  seslendi. Diğer inekleri bir araya toplayarak  kardeşine teslim etti. Sultan, panik içinde Benekli'yi aramaya koyuldu.  Her yere baktı, ancak  benekliyi bulamadı. Mehmet Amca'nın tarlasına baktı, yine bir şey göreme...

Kadın: Toplumun Olmazsa Olmazı

 Kadın: Toplumun Olmazsa Olmazı  Kadın; zerafeti, duruşu ve aklıyla toplumu biçimlendiren, varlığıyla dünyaya anlam katan bir değerdir. Doğa gibi, ona gereken önem verildikçe büyür, gelişir ve toplumu güzelleştirir. Kadın, yalnızca bir birey değil; aynı zamanda toplumun temel taşıdır. Ancak tarih boyunca birçok toplumda kadın gereken değeri görmemiş, pasifleştirilmeye çalışılmıştır.   Tarihsel süreç incelendiğinde, Batı toplumları henüz medeniyetin temellerini atarken kadınlara yönelik şiddet ve ayrımcılık yaygın bir durumdu. Türkler ise, özellikle Selçuklular döneminde kadınlara yüksek bir değer vermiş, onları siyasette ve yönetimde söz sahibi kılmıştır. Kadının sosyal ve siyasi hayattaki konumu güçlüydü. Ancak, İslamiyet'in yayılmasıyla birlikte bazı bölgelerde Arap kültürünün etkisiyle kadının toplumdaki yerinde gerilemeler yaşandı. Ne yazık ki, bazı topluluklar kadını pasifleştirmek için sistematik baskılar uyguladı, onu eğitimden, ekonomik özgürlükten ve temel h...

3. Bölüm – Zehirli Ağacın İntikamı

  3. Bölüm – Zehirli Ağacın İntikamı   “Bazı ağaçlar susmaz. Sadece insan olmayı unutmuşlara cevap verir.” Yıllar geçti.   Güven artık genç bir delikanlıydı.   Altın sarısı saçları rüzgârla dans ediyor, gözleri insanın içine sözcük söylemeden bakabiliyordu.   Onu gören herkes “bir ışık” geçti derdi ardında.   Ama dört çirkin kardeşi onun parıltısına kördü.   Çünkü insanın kalbi kıskandığında, gözüne düşen perde yalnızca başka yüzlere kapanmaz — kendi vicdanına da duvar olur. “O hepimizi gölgede bırakıyor!”   “Biz de onun gibi doğabilirdik!” “Oysa bizi bu köy lanetledi!” Kardeşleri günbegün büyüyen bir iç sancısıyla kıvrılıyor, Güven’in her gülüşünde daha da kararıyorlardı.   Ve bir gün, en büyükleri bu nefrete bir plan biçti.   “Eğer ondan kurtulursak… belki de bizim yıldızımız parlamaya başlar.” Plan karanlıktı.   Köyün dışında, uğursuzluğu yüz yıllardır anlatılan bir ağaç vardı....

BİRLİKTE ÇALIŞMANIN ZORLUKLARI

  BİRLİKTE ÇALIŞMANIN ZORLUKLARI     Sabahın erken saatlerinde kamp  alanında hafif bir telaş  vardı. Çocuklar,  artık buraya iyice alışmışlardı ama  gerçek anlamda bir ekip olarak  çalışmaları gerektiği gerçeğiyle  yüzleşmeye başlıyorlardı. Kahvaltıda  herkes bir şeyler anlatmaya başlamıştı.   Sofia’nın sesi diğerlerinden bir tık daha yüksek çıktı:   "Tamam, dünkü bitki sensörleri harikaydı ama bugün ne  yapıyoruz? Biri bize söylesin!"  Fransız Camille, derin bir nefes alıp parmaklarını masaya  vurdu.   "Önce bir strateji belirlememiz gerek. Herkes kendini  tanıtmalı, kim ne yapabilir bilmiyoruz bile."  Emil başını sallayarak çatalıyla oynuyordu.   "Bazı şeyler fazla konuşuluyor. Ben mühendislik  kısmına bakarım, kim uğraşıyor?"   Tam bu sırada Katana, elinde kampın ilk çalışma planıyla  içeri girdi.   "Öğretmenler ekipleri ayırmış. Dört ...

Jale ve Bakliyatların Sırrı

  Jale ve Bakliyatların Sırrı Şehirde yaşayan küçük Jale, annesinin tavsiyelerine her zaman dikkat eden bir çocuktu. Annesi sık sık bakliyat tüketmenin ne kadar önemli olduğunu ve vücutları için ne kadar faydalı olduğunu anlatırdı. Fakat Jale, bakliyatların gerçekten neden bu kadar önemli olduğunu tam anlamıyla bilmiyordu. Bir gün, sömestr tatili geldiğinde Jale'nin annesi ona sürpriz bir haber verdi: “Jale, bu tatilde köye dedenin yanına gidiyoruz!” Jale, şehirde doğmuş ve büyümüş bir çocuk olarak köy hayatını çok merak ediyordu. Dedesi, önemli bir çiftçiydi ve köyde çeşitli bakliyatlar yetiştiriyordu. Bu haber, Jale'yi heyecanlandırdı ve köyde neler öğrenebileceğini merak etmeye başladı. Tatil günü geldiğinde, Jale ve annesi köy yoluna düştü. Uzun bir yolculuktan sonra köye vardılar. Dedesi onları büyük bir gülümsemeyle karşıladı. “Hoş geldiniz, hoş geldiniz!” dedi dedesi. “Gel bakalım Jale, sana çiftliği gezdireyim.” Jale, dedesinin peşinden giderken büyük tarlaları, ye...

Mor Işıkların Çağrısı. (Şiir Denemesi)

  Mor Işıkların Çağrısı Ey karanlık, aç mor ışıklarını  Düştüm yola, geliyorum.  Zifiri karanlıkta beyazı arıyorum.  Bir yanım siyah, diğer yarımı arıyorum.  Duygular tutuklu, yer ise eksik.  Gökyüzü nerede, bulamıyorum.  Korku sarmış her yeri.  Güneş de küsmüş ahali. Sen açmazsan mor ışıklarını  Kapatırım sana gözlerimi.  Beyaz bulur elbet beni.  Yeşil de küsmesin, dönsün geri. Mor ışıklar öpüyor karanlığı,  Sonunda beyaz da görünüyor.  Bir iki adım sonra beyaz siyaha,  Siyah beyaza karışıyor.  Gülümsüyor güneş oradan.  Yeşil de veriyor selamı oradan. Ortalık curcuna,  Çocuklar dans ediyor.  Kelebekler gökyüzünde  Son kozunu oynuyor. Güneş gülümseyince oradan,  Tüm canlılar hareketleniyor.  Mor ışıklar öpsün hep karanlığı,  Aydınlık hep siyahla yarışsın,  Alsın intikamını.  Dengesini bozmayın bu dünyanın.  Kötülükle olmuyor, inanın....

ZAMLARLA ÇİZİLEN HAYATLAR

  ZAMLARLA ÇİZİLEN HAYATLAR Akşam yemeği yemek için masaya oturduk. Ana haber bülteni spikeri, arka arkaya yapılan zamları sıraladı. Hemen ardından, sokak röportajında vatandaşa uzatılan mikrofon, insanların sabrını zorlayan ekonomik kriz, vatandaşı çileden çıkarmıştı. Çalışan da, çalışmayan da, isyan etme noktasına gelmişti. Birbirini izleyen iç karartıcı haberler canımı sıkmıştı. Her gün daha da kötüye gideceğimizin bilincinde süreci izliyorduk. Sabah uyandıktan ve evdeki rutin işleri yaptıktan sonra markete gittim. Rafların çoğu boştu. İnsanlar kıtlık var söylentilerini dikkate alarak, marketteki raflara hücum etmişlerdi. Ben rafların arasında dolaşırken, anne baba ve çocuk meyve reyonunu izliyordu. Çocuk, “Anne bundan, bir de bundan istiyorum,” diyerek parmağıyla işaret ediyordu. Anne-baba küçük kızı kıramadılar. Poşetin içine iki elma, iki portakal, bir de muz koydular. Anne ve baba meyve yiyemezdi. Çocuk ise belki bir ay sonra iki elma, iki portakal, bir de muz alabilirdi. ...

" Pulsuz Mektup"

  " Pulsuz Mektup" Bir yıldız kaydı yüreğimin en derinlerinden. Gökyüzüne doğru yürürken o, yüreğimde derin bir sızı bırakmıştı. Tarifsiz bir acıydı hissettiğim. Dinmeyen gözlerimden akan sevgi tomurcuklarının, her damlasında ayrı bir anlam vardı. Kolay mıydı? Hayal kurmayı, her koşulda ayakta durmayı, yaşamın en olumlu yanlarını görmeyi öğreten birinden ayrılmak. Hele de hayalini kurduğun her şeyi küçük bir köyde yaşayarak, hayatın bütün varyantlarının bu köyün ekseninde döndüğünü düşünen bir çocuğun yüreğinde derin izler bıraktın. Küçük bir köyde yaşayan çocukların eğlence kaynağıydın. Benle beraber ağlayan çocuklar da hâlâ masalcı amcalarını arıyorlar. Her birinin yüzünde seni anımsadıkları zaman acı bir gülüş beliriyor. Kaybetmişlik çok acıydı. Masalcı amcasını sonsuzluğa yolcu eden çocuklar, beraberinde umudu da yitirmişlerdi. Canım amcam, sen orada iyi misin? Bize, insanlar öldüğünde yıldız olup gökyüzüne yükselir diyordun. Yıldızlar ne kadar da parlıyordu ve biz ne ç...

MEYVELERİN DÜNYASI EJDER MEYVESİ

  EJDER MEYVESİ Merhaba Eylül, - Merhaba Ejder Meyvesi, nasılsın? İyi misin? - Sevgili Eylül, seni gördüm, biraz daha iyi oldum. Burada en çok merak ettiğim meyvelerden birisin. Ejder Meyvesi, nasıl faydaların olduğunu bilmiyorum ama baştan söyleyeyim, seni çok merak ediyorum. İsmini ilk duyduğumda çok heyecanlandım. Seni özellikle çok merak edince Muz bu konuda bana biraz darıldı, ama ne yapayım, seni görünce biraz heyecanlandım. - Tamam Eylül  O halde önce faydalarımdan bahsedeyim. Şunu belirtmeden geçemeyeceğim, en merak ettiğim  tropikal meyvelerden birisin. Herkes senin egzotik görüntünü konuşuyor, tabii tadını da , teşekkur ederim. Hazır arkamda kimse yokken sana rahat rahat faydalarımdan bahsedeyim. Öncelikle, C vitamini deposuyum. Bağışıklık sistemini güçlendiririm ve vücudu hastalıklara karşı korurum. Lifli yapım sayesinde sindirimi kolaylaştırırım ve kabızlığı önlerim. Ayrıca, içerdiğim antioksidanlar sayesinde cildin genç ve sağlıklı kalmasına yardımcı olu...

MEYVELERİN DÜNYASI ŞEFTALİ

  ŞEFTALİ Merhaba Eylül, Ben Şeftali. Çocuklar beni çok severler, ancak bazı akrabalarım tüylüdür ve bu yüzden birçok insan tüylerimden rahatsız olur. Tadım çok güzeldir, ancak tüylerimden rahatsız olanlar beni soyarak da yiyebilir. Ama unutma, meyveleri iyice yıkadıktan sonra kabukları ile tüketmek çok daha sağlıklıdır. Faydalarımı saymakla bitiremem. Arkadaşlarım benim için "burnu havada" derler, ama aslında hiç de öyle değilim. Senin kafanı daha fazla şişirmeden faydalarımdan bahsetsem iyi olur. Sırada bekleyen arkadaşım Ayva beni güldürüp duruyor. Biraz utangaçtır ama seninle tanışmak için can atıyor. Neyse, sözü daha fazla uzatmadan faydalarımı anlatayım. Özellikle bağırsak sağlığına iyi gelirim. Muz gibi elma gibi birçok arkadaşım gibi ben de tam bir kalp dostuyum. Kilo vermeye yardımcı olurum. Cilde faydalı olduğum için birçok kozmetik ürünlerinde kullanılıyorum. Ayrıca vücuttaki demir düzeyini ayarlamada üstüme yoktur. Ancak, zararlarım da var tabii. Aşırı tüket...

MEYVELERİN DÜNYASI HAVUÇ

  Eylül bir gün çok hasta olmuştu. Annesi onun iyi beslenmesi için güzel bir meyve tabağı hazırlamıştı. Eylül meyve yemeyi seviyordu, ancak marketlerde satılan abur cuburları ve tatlı şeyleri de çok tüketiyordu. Annesi Eylül'e: - "Meyvelerin sihirli gücünü bilseydin, böyle şeyler pek yemezdin," demişti. Eylül, çok hasta olduğu için konuşmaya dermanı yoktu. Aklına annesinin söyledikleri takılmıştı. Meyvelerin sihirli dünyasını merak etmiş ve bir süre sonra uykuya dalmıştı. Rüyasında gördüğü şeylere inanamamış ve çok şaşırmıştı. Eylül'ü birbirinden güzel meyveler karşılamıştı. Cenneti andıran bu güzel bahçede birbirinden güzel meyve ağaçları, Eylül’ü görmek için adeta sabırsızlanıyorlardı. Eylül’ü abur cuburlardan uzaklaştırarak çeşitli meyvelerden yemesi için onu ikna etmeye çalışmışlardı. Birinci sırayı havuç almıştı. Eylül'ün kendisini sevmesi için onu ikna etmeye çalışmıştı. - "Gülümseyerek Eylül'e faydalarından bahsetmek istiyorum," demişti h...

Okulda Temizlik ve Çevre Bilinci

  Yaren, henüz 2. sınıfa gidiyordu. Bir gün öğretmeni, dinlenme dersinde onları okul bahçesine çıkardı ve kağıt, içecek kutuları ve çeşitli çöpleri toplamalarını istedi. Yaren, "Biz neden topluyoruz öğretmenim?" diye itiraz etti. Öğretmeni eğilerek Yaren'in gözlerine bakarak şöyle konuştu: "Yarenciğim, biz eskiden okul ve sınıf temizliğini birlikte yapardık. Bu, bizim çevre temizliği konusunda daha duyarlı olmamızı sağladı. Hayat bilgisi dersinde çevre bilinci konusunda işlediğimiz konuyu daha iyi anlamanız için bu görevi uygun buldum. Ayrıca, temizlik yapan çalışanlara karşı saygılı olmayı ve çevre bilincinin gelişmesini sağlamak için bugün okulumuzun bahçesini biz temizleyeceğiz." Öğretmenin bu açıklaması Yaren'in çok hoşuna gitti ve arkadaşlarıyla birlikte temizlik yapmaya başladılar. Yaren, çöpleri toplarken fark etti ki, okul bahçesinde çevreye karşı duyarlılığı artıracak çok fazla atık vardı. Arkadaşlarıyla birlikte yoğun bir şekilde çalışarak bahçeyi...

Misafirperverliğin Gücü

Misafirperverliğin Gücü Anıl, büyük şehirde doğmuştu ve daha önce oturduğu şehirden hiç ayrılmamıştı. Bir gün tatilde dedesinin köyüne gitmeye karar verdiler. Annesi, yolda Anıl'a köyde nasıl bir yaşam olduğunu anlatıyordu. Anıl, köydeki hayatın farklılıklarını anlamaya çalışıyordu. Köye vardıklarında, dedesi ve anneannesi onları kapıda karşıladı. Dedesi, onlar için birbirinden lezzetli yemekler hazırlatmıştı. Anneannesi daha çok yöresel yemekler yapmıştı. Ellerini yıkadıktan sonra sofraya oturdular. Anıl, hazırlanan bu sofra karşısında şaşkına döndü ve annesine dönerek, "Anne, anneannem ne kadar çok yemek yapmış," dedi. Dedesi söze karıştı: "Neden şaşırdın oğlum? Bir misafir geldiğinde güzel bir sofra hazırlanır, misafirin yatacağı yataklar değiştirilir ve nerede rahat edecekse orada oturtulur. Misafir her zaman başımızın tacıdır." Anıl, dedesinin bu sözlerinden etkilenerek annesine dönüp, "Anne, bundan böyle biz de misafirlerimize böyle davranalım,...

DEĞERLİ TAŞLAR

  Eylül, çok akıllı ve başarılı bir çocuktu; ancak ellerini yıkamaktan pek hoşlanmıyordu. Bir gün Eylül ve arkadaşları Cemre, Miray, Ayaz, Arda ve Yiğit, okul bahçesinde küçük şekilli taşlar toplamaya başladılar. Topladıkları taşları kalemliklerine ya da çantalarına koydular. Eylül, çantasının çok ağır olduğunu fark edince annesi Sema Hanım'a gösterdi. Sema Hanım çantanın içine baktığında, gelişigüzel atılmış kalemler ve içi taşla dolu bir kalemlik gördü. Gülümsedi çünkü Eylül'ün taşlara olan merakını biliyordu. Sema Hanım, taşları bir poşetin içine koydu ve Eylül'ün çantasını temizledi. Daha sonra Eylül'e bu taşların güzel göründüğünü, ancak değerli olmadıklarını anlattı. Eylül, taşlarla oyun oynayabileceğini söyledi; ancak onları satma planı suya düşmüştü. Sema Hanım, evde bu taşlarla farklı şeyler yapabileceklerini söyledi ve poşet dolusu taşları saksının etrafına dizerek güzel bir görünüm kazandırdı. Eylül de güzel bir çiçek saksısına kavuştuğu için mutlu olmuştu. ...

OKULUN SEVİMLİ MASKOTU

Bir kedi, yiyecek ararken kendini bir anda okul bahçesinde buldu. Sakin sakin öğrencilerin ellerinden düşen yiyecekleri yemeye koyuldu. Ortalık sessizdi, ta ki zil sesiyle her şey değişene kadar. Zil sesiyle panikleyen kedi, bir anda öğrencilerin ilgi odağı oldu. Kediyi gören çocuklar, hemen etrafında toplanarak onu sevmek istediler. Bu ilgi karşısında önce tedirgin olan kedi, hırçın bir şekilde miyavladı. Bazı çocuklar korkup kaçtı, gözlerinde şaşkınlık ve korku vardı. Ancak bazıları kediyi sevmeye ve beslemeye devam etti. Kedinin sevilmek ve beslenmek dışında bir isteği olmadığını anladıklarında korkuları azaldı. Ertesi gün, kedi yine okul bahçesine geldi. Zil çalınca çocuklar tekrar onun etrafında toplandı. Kedi, zamanla okul bahçesini ziyaret etmeye alıştı ve artık her zil sesinde çocukların onu sevmek için geleceğini biliyordu. O günden sonra okul bahçesinden hiç ayrılmadı. Kedinin okul bahçesinde bulunması, çocuklar arasında daha güçlü bağların oluşmasını sağladı. Çocuklar, k...