Ana içeriğe atla

Kayıtlar

çocuk masalları etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sevgili okurlarım,

   Sevgili okurlarım Uzun süredir sessizliğimi fark etmiş olabilirsiniz. Ne yazık ki bazı teknik aksaklıklar nedeniyle blogda yeni içerikler paylaşamadım. Bu süreçte sizlerden uzak kalmak benim için oldukça zorlayıcıydı; hikâyelerin sesini duymak, yorumlarınızı okumak ve birlikte düşünmek en büyük motivasyonum. Sorunları çözmek için yoğun bir şekilde çalışıyorum ve çok yakında kaldığımız yerden, hatta daha da derin bir yerden devam edeceğim. Sabırla bekleyen, desteğini esirgemeyen herkese içtenlikle teşekkür ederim.   Yeni yazılarda buluşmak üzere… 25.09.2025 Mesime Elif Ünalmış 

Onbirinci Bölüm – Zehirli Ağacın Dönüşümü

  Son bölüm masal SERİSİ  Onbirinci. Bölüm – Zehirli Ağacın Dönüşümü  Kasabanın sabahı ilk defa bu kadar sessiz değildi. Kuşların kanadında sevinç vardı; toprağın kokusu, içinde saklı yılların hikâyesini dile getiriyordu. Zehirli ağaç artık yalnızca bir efsane değil, herkesin kalbinde yeşeren bir dua gibiydi. Güven meydanın ortasında toplanan halka baktı, gülümsedi ve yavaşça konuşmaya başladı: “Bugün size bir mucizeyi ilan ediyorum… Zehirli Ağaç artık zehrinden arındı. O artık… yalnızca iyi kalplerin dileğini duyacak.” Kalabalık önce sessizce baktı. Sonra alkış koptu. Kadınlar gözyaşlarını silerken, çocuklar birbirinin elini tutup dans etti. Kötü niyetli olanlar… sessizce geri çekildi. Hiçbir şey söylemediler. Çünkü kalplerini yaklaştırmadıkları yere artık gölgeleri bile düşmüyordu. Kasabada bolluk başlamıştı. Fürüze’nin eşi Ahmet Efendi toprağın dilinden anlıyor, her hasat yeni bir bereket duasıyla katlanıyordu. Gençler projeler geliştiriyor, Güven'in ışığında topraklar...

Küçük Bir Açıklama: Linklerle İlgili Teknik Bir Not

  Sevgili okurlar,   Geçmiş günlerde yayımladığımız Kavramsal Öyküler Serisi içinde yer alan bazı yazı bağlantılarında teknik bir sorun yaşandı.   Yeni bir hesap geçişi sırasında yaşanan bu aksaklıktan dolayı bazı linkler şu anda çalışmıyor olabilir. Bunun için içtenlikle özür diliyorum.   🌿 Ancak merak etmeyin: Tüm bölümleri bu sayfanın sonunda bulabileceğiniz bağlantı listesiyle yeniden erişilebilir kıldım.   Her hikâye hâlâ burada, hâlâ kalpten kalbe uzanıyor.  🔬 Şimdi Yepyeni Bir Hikâyenin İçindeyiz   Bugün ise yeni bir serüvene yelken açıyoruz:   “Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya”  Bilimin ışığı, duygunun derinliği ve çocukluğun hayretiyle örülmüş bu seri,   sizlerle birlikte büyümek için hazır. 📖 Kavramsal öykülerimiz gibi, bu seri de   “anlamı keşfetmenin” başka bir yolculuğu olacak.    📚 Kavramsal Öyküler Serisine Buradan Ulaşabilirsiniz:   1. Misafirper...

Yedinci Bölüm Güven"in Ailesi

  Yedinci Bölüm Güven"in Ailesi  Gölgeli Kasaba’da mevsimler yeniden dönerken, artık zamanın yürüyüşü Güven’in kalbinden geçiyordu. Kardeşlerinin dört bir yana kurdukları yuvalar, yıllar öncesinin kırgınlıklarını toprağın derinine gömmüş gibiydi. Artık geçmiş yalnızca bir öğretmendi; ne zincir, ne gölge. Fürüze başka bir köye gitmişti, Nevra ise hâlâ onun yanındaydı. Güven için aile sadece kana değil, birlikte yaşanmışlıklara dokunan bir bağdı. O yüzden kendi yuvayı kurmadan önce Nevra’nın gözlerinin ardındaki yalnızlığı kaldırmak istiyordu. Derinlerde sakladığı bir arzu değil, öncelikli bir görevdi bu. Ve sonunda Nevra" ya sevgiyle yaklaşan bir talip çıktı. Ne başlık parası istendi, ne gösterişli vaatler. Sadece kalplerin dili konuştu. Düğün üç gün üç gece sürdü. Kasaba meydanına kurulan dev ateşin etrafında ziller çaldı, eller tutuştu, yaşanmışlıklar şarkılarla silindi. Nevra , sevdiği adama varırken, Güven usulca bir köşeden izledi; kalbi hem hafiflemiş hem eksilmişti. O g...

Altıncı Bölüm Tılsımlı Meyveler

  Altıncı Bölüm Tılsımlı Meyveler Zaman, masalın ruhunu taşıyan bir nehir gibidir — bazen durgun, bazen çağlayan, ama hep derin. Güven, o nehrin ortasında büyümüştü; artık bir çocuk değil, geçmişle yüzleşmiş, kalbiyle karar almayı öğrenmiş bir gençti. “Aynadaki Ağaç”tan döndüğünden beri suskundu. Çünkü bazı sessizlikler düşünceden değil, duadan doğar.   Ablaları Fürüze ve Nevra’nın mutluluğu, yıllar içinde kendi yollarında filizlenmişti.   Fürüze’nin tarlaları bereketliydi, Nevra’nın evi ise huzurlu.   Ama Nevra’nın bir yanı, hep eksikti. Bir sabah, Güven onu pencere önünde buldu. Rüzgâr yapraklara değil, yüzlerine dokunuyordu.    “Dün gece uyumadım,” dedi Nevra. “Bir ses, içimde... çok derinden... ‘bekliyorum’ diyordu.”    “Kim bekliyor olabilir?” diye sordu Güven.   Nevra gözlerini kırpmadan cevapladı:  “Bilmiyorum. Ama bana benzeyen biri.” O gece Güven, eski bir çağrının yankısını duydu: Zehirli Ağaç....

Bölüm 5– Fürüze’nin Kaderi

  Bölüm 5– Fürüze’nin Kaderi “Bazı tohumlar toprağa değil… kalbe ekilir.” Bir sabah, rüzgâr kıpırdamadan köyün üstüne sessizce eğildi. Gökyüzü açık, ama havada bir beklenti vardı. Güven’lerin taş evinin kapısı, üç kez çalındı. Gelenler sıradan değildi:   Oduncu– ormanın içini bilen, ağaçlara saygıyla yaklaşan biri.   Çoban – kavalıyla hayvanları konuşturduğunu söyleyen bir rüya anlatıcısı.   Çiftçi– tohumdan mucize doğurmayı bilen bir adam. Hepsi, Güven’in en büyük ablası Fürüze için gelmişti.   Fürüze, dış güzellikten çok daha fazlasını taşırdı: annesinin merhametini, sabrını ve toprağa benzeyen sadeliği…   En büyük kardeşleri Hasan, üç adamı üç gece konuk etti. Kardeşlerine dedi ki:   “İyilikle kurulmuş bir yuva, yalnız kalbe değil, köye de bereket getirir. Gözünüzle değil, yüreğinizle ölçün onları.” Üçüncü sabah, kahvaltının ardından Hasan sordu:   “Sizi farklı kılan nedir?” Oduncu dedi ki:    “...

4. Bölüm. Aynadaki Ağaç

  4. Bölüm. Aynadaki Ağaç  Zehirli ağacın laneti çözülmüş, çirkin kardeşler yüzlerinden değil kalplerinden güzelleşmişti. Kasabanın sessizliği ilk kez huzurdan kaynaklanıyor, rüzgâr dalların arasında korku değil, şükür fısıldıyordu. Ama Güven’in içinde silinmeyen bir yankı vardı: Ağaç ona dilek hakkı vermişti… ve o istememişti. O dileği isteyerek değil, susarak geri çevirmişti. Fakat fısıltılar toprağın altını boş yere dövmezdi. Bir gecedir rüyalarında o ağacın gövdesinde başka  bir ağaç beliriyordu: gözleri vardı. Gözleri onun kendi gözleriydi. O sabah, Güven uyandığında bir değişiklik vardı. Evde her şey yerli yerindeydi ama dışarısı sessizdi, fazlaca sessiz. Gökyüzü griye yakın bir mor, kuşlar görünmüyordu. “Bugün hava farklı kokuyor,” dedi Fürüze. Nevra, “Bir sessizlik gelmiş, ama susmamış gibi,” dedi. Güven’in o gün kalbi nedenini bilmediği bir biçimde ağırdı. Ayakkabısını bağlarken parmaklarının ucunda taş gibi bir karıncalanma hissetti. O an dışarıdan bir ses gelme...

3. Bölüm – Zehirli Ağacın İntikamı

  3. Bölüm – Zehirli Ağacın İntikamı   “Bazı ağaçlar susmaz. Sadece insan olmayı unutmuşlara cevap verir.” Yıllar geçti.   Güven artık genç bir delikanlıydı.   Altın sarısı saçları rüzgârla dans ediyor, gözleri insanın içine sözcük söylemeden bakabiliyordu.   Onu gören herkes “bir ışık” geçti derdi ardında.   Ama dört çirkin kardeşi onun parıltısına kördü.   Çünkü insanın kalbi kıskandığında, gözüne düşen perde yalnızca başka yüzlere kapanmaz — kendi vicdanına da duvar olur. “O hepimizi gölgede bırakıyor!”   “Biz de onun gibi doğabilirdik!” “Oysa bizi bu köy lanetledi!” Kardeşleri günbegün büyüyen bir iç sancısıyla kıvrılıyor, Güven’in her gülüşünde daha da kararıyorlardı.   Ve bir gün, en büyükleri bu nefrete bir plan biçti.   “Eğer ondan kurtulursak… belki de bizim yıldızımız parlamaya başlar.” Plan karanlıktı.   Köyün dışında, uğursuzluğu yıllardır anlatılan bir ağaç vardı. ...

İkinci bölüm : Güven "in Doğumu

  İkinci bölüm : Güven "in Doğumu Gecenin en içe dönük saatinde, yıldızlar Gölgeli Kasaba’nın üstüne usulca eğilmişti. Rüzgâr neredeyse nefes almayı unutmuş gibiydi. O gece Filiz Hatun doğum sancısıyla kıvranırken, Mehmet Efendi’nin gözleri karanlığa bakıyor ama yüreği çoktan dualara sığınmıştı. İkisinin de kalbinde bir huzursuzluk vardı — çünkü o gece başka bir sancı da toprağın derinliklerinde yankılanıyordu. Bir ağaç... çok uzakta, rüzgârsız bir gökyüzü altında, sanki Filiz’in sancısını hissediyordu. Zehirli Ağaç... Doğum gerçekleştiğinde, evin içi bir anda aydınlandı. Kandiller yanmadı, ama duvarlar altın sarısına büründü. Filiz, yorgun bir tebessümle oğlunu kucağına aldı. Saçları babasınınki gibi altın sarısıydı, gözleri ise deniz gibi derindi. Onu kucaklayan sadece annesi değil, sanki kaderin ta kendisiydi. Bu çocuğun ismi başka türlü konulamazdı. Güven... çünkü o geldiğinde evdeki her şey, ilk kez suskunlukla değil, huzurla sessizleşti. Ama sevinç uzun sürmedi. Henüz çocuğu...

1. BÖLÜM – ZEHRİN KÖKÜ: ÜÇ KADER, BİR LANET

   1. BÖLÜM – ZEHRİN KÖKÜ: ÜÇ KADER, BİR LANET  “Her aşk bir meyve gibi çiçeklenir.   Ama kimse kabuğunun altında büyüyen zehri bilmez.” Yıllar önce, Gölgeli Kasaba henüz bu kadar suskun değildi. Pazar günleri sokaklardan kahkaha geçer, teneke çaydanlıklar en az bir çiçekle kaynardı.   Ama o yıl, bir aşk büyüdü kasabada. Ve bu aşkın kökü bir gün toprağı zehirleyecekti. Mehmet — halkın “Çökelekçi Mehmet” dediği genç, dürüst ve her sabah aynı türküyle süt taşıyan bir delikanlı.   Filiz — annesi ölmüş, babası hastalıklı bir kız; güzelliği dillere destan, çehresi bir tül gibi.   Ve o üçüncüsü... adı hatırlanmayan, ama yüzü unutulmayan kadındı:   Gargamel burunlu, çirkin suratlı, sessizce sevip gürültüyle lanetleyen kadın. Mehmet ve Filiz önce göz göze geldi.   İkisi de yoksuldu, ikisi de dünyada sadece birbirini seçebilecek kadar çıplak kalmıştı.   Kimi zaman aynı pınardan su taşıdılar. Kimi zaman sessizce ...

Duyuru

  Duyuru  BİR MASAL BAŞLIYOR… AMA BU MASAL BAŞKA Yarın…   Karanlıkla büyüyen bir ağaç…   Anne karnında susan bir lanet…   Ve doğduğunda  güven  taşıyan bir bebek.  Bu öyle bir masal ki;   Ne tamamen geçmişe gömülü,   Ne de yalnızca geleceğe fısıltı… Bu bir kehanetin, bir aşkın, bir affın, bir ışığın hikâyesi.   Ve bir kadının ettiği bedduanın, tüm bir kasabanın kaderini değiştirdiği topraklarda geçiyor. GÜVEN’in hikâyesi geliyor…   Bir çocuğun, lanetli meyvelerin gölgesinde doğup, iyiliğin kökünü yeniden canlandırdığı büyülü bir serüven.  9 bölümlük “Zehirli Ağacın Çocukları” masal serisiyle;   – İyiliğin gölgede nasıl yeşerdiğini   – Affın doğayı bile değiştirebileceğini   – Ve bazen en güçlü ışığın, en kırık kalpten çıktığını okuyacaksınız.  Her bölümde su gibi akan bir anlatı…   Her satırda insan kalbine dokunan bir ses…  İlk bölüm çok ...

İYİLİĞİN MÜKAFATI

 

İşte serinin genişletilmiş, ayrıntılı özeti! Gölgeler ve Işık: Kehanetin Çocuğu – Sonsuz Döngünün Hikayesi

Gölgeler ve Işık: Kehanetin Çocuğu – Sonsuz Döngünün Hikayesi   Bu destan, bir kadim kehanetin, iyilik ve kötülüğün sonsuz çatışmasının, insan ruhunun umudu ve direnciyle nasıl zafer kazandığını anlatıyor. Yedi kötülük kraliçesi, dünya üzerinde mutlak bir karanlık kurmayı amaçlarken, dört iyilik kraliçesi ve kehanetin ışığını taşıyan bir mucize bebek, bu karanlığın karşısında insanlığın direncini yükseltiyor.   Dünya, yıkımın eşiğindedir.   İnsanlar artık umudu unutmuş, gökyüzü yıldızlarını terk etmiş, savaşlar, acılar ve umutsuzluk topraklara kök salmıştır. Ancak karanlığın büyümesine karşı, kadim tanrıçalar bir seçim yapar—içinde saf ışık taşıyan bir varlık dünyaya gelecek.   Ve o bebek doğduğunda, kötülüğün hükümdarları onun varlığını derhal fark ederler.   Kötülüğün Yedi Kraliçesi: İnsanlığı Sindirmek İçin Gelen Kaos   Bu dünyada, gölgelere hükmeden, karanlığı taşıyan ve umudu yok eden yedi kraliçe vardır. Her biri benzersi...

8 bölüm Gölgeler ve Işık: Sonsuz Döngünün Başlangıcı Son Bölüm: Kötülüğün Mührü ve Kehanetin Sonsuz Uykuya Dalışı

  Son Bölüm: Kötülüğün Mührü ve Kehanetin Sonsuz Uykuya Dalışı   Kasaba, son büyük çatışmadan çıkmıştı.   Umbra Noctis’in sonsuz karanlığı,   Velmoria’nın zihinleri kontrol eden sisleri,   Zyphora’nın ölümcül zehirleri,   Nyxara’nın yıldızsız boşluğu,   Malvera’nın şiddetli fırtınaları,   Morganta’nın yıkıcı alevleri,   Ve Serpenthia’nın aldatıcı illüzyonları,  Liora tarafından alt edilmişti.   Ancak iyilik kraliçeleri bunu kalıcı hale getirmeliydi.   Kötülüğün Mührü İyilik kraliçeleri dünyanın en eski kutsal topraklarına doğru ilerledi.   Kötülük kraliçeleri hapsedilmek üzere burada mühürlenecekti.   Seraphine elini kaldırdı, Elyndra toprakların enerjisini kullanarak mühürü tamamladı, Noctavia gökleri açtı, ve Aurielle son ışığı yayarak bu karanlık varlıkları sonsuza dek durdurdu.   Ve böylece, kötülüğün yedi yüzü, kadim mühürlerin ardına kilitlend...

Bölüm 4 – Nyxara’nın Sonsuz Boşluğu

Bölüm 4 – Nyxara’nın Sonsuz Boşluğu Yıldızlar, birer birer gökyüzünden silinmişti. Geceleri aydınlatan parıltılar artık yoktu; geriye yalnızca karanlığın içinden yankılanan boş bir sessizlik kalmıştı. Sessizlik öylesine ağırdı ki zamanın kendisi duraksamış gibiydi. Her şey bir tür unutuluşun eşiğinde asılı kalmıştı. Kasaba halkı, geçmişini anımsayamaz olmuştu. Doğan çocukların adı konulmuyor, yaşlılar artık kendi hikâyelerini hatırlayamıyordu. İnsanlar birer hayalet gibi dolaşıyor; ne kim olduklarını ne de nereden geldiklerini biliyorlardı. Dillerde kelimeler, gözlerde anlam yoktu. Bu sessizliğin merkezinde  Nyxara vardı. O, boşluğun efendisiydi—zihni susturan, hatıraları silen, zamanı çürüten kadim varlık. Onun gelişi bir çığlık kadar sessiz, bir yok oluş kadar görkemliydi. Nyxara, yalnızlığı kucaklayanların tanrıçasıydı. Kehanetin işaretlerine göre Nyxara, yedi kötülüğün dördüncüsüydü. Öncekiler bedenleri yok etmişti; oysa o, ruhu silmeye gelmişti. Kasabanın merkezinde yükselen a...

İKİNCİ BÖLÜM: Gölgeler ve Işık: Velmoria’nın Zihinsel Çıkmazı Karanlık Akıl Oyunu

  Gölgeler ve Işık: Velmoria’nın Zihinsel Çıkmazı   Karanlık Akıl Oyunu   Kasaba, Umbra Noctis’in gölgelerinin bıraktığı derin izlerden henüz kurtulamamıştı. İnsanlar, karanlığın ağır örtüsü altında yaşamaya çalışıyordu. Ancak gerçek savaş henüz başlamamıştı. Çünkü bu sefer, düşman sadece bir gölge değil, akılların en derinlerinde gezinen bir sis olacaktı. Kasabanın dar sokaklarında, eski taş duvarlara işlenmiş yazılar gibi, unutulmuş bir korkunun yankıları dolaşıyordu. İnsanlar, neden burada olduklarını sorgulamaya başlamıştı. Bazıları sabaha gözlerini açtığında, kendi isimlerini hatırlamıyor, bazıları sevdiklerini unutuyor, geçmişin gerçeklikten silindiğini hissediyordu.   Bu, Velmoria’nın varlığının ilk işaretiydi.   Velmoria’nın Sessiz İllüzyonu Kasabanın gökyüzü, belirsiz bir sisle örtüldü. Sanki yıldızların ışığı sönmüş, dünya yalnızca düşüncelerle dolu soyut bir boşluğa dönüşmüştü.   Bir gece kimse kabus görmedi. Çünkü herkes...

Bölüm 3: Zehir ve Direniş

  Bölüm 3:  Zehir ve Direniş  Kasaba, Velmoria’nın zihinsel sisinden kurtulmuştu, ancak gerçek kabus henüz başlamamıştı. Çünkü bu sefer, düşman sadece akılları değil, bedenleri de hedef alacaktı.   Kasabanın sokaklarında garip bir koku yayılmaya başladı. İlk başta kimse fark etmedi. Ancak sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, insanlar nefes almakta zorlandıklarını fark ettiler. Bitkinlik, halsizlik ve açıklanamayan acılar kasabayı ele geçirmişti.  Zyphora’nın Sessiz Katliamı  Kasaba  zehir kokuyordu.   Önce su değişti. Çeşmelerden akan su acı bir tat bırakıyordu. Kimse içemedi.   Sonra hava değişti. Nefes almak zorlaştı. İnsanlar boğazlarında yanma hissetti.   Ve ardından, ilk bayılmalar başladı.   Zyphora,  zehirli büyülerin efendisi, kendi zehirli fısıltılarını kasabanın üzerine bir lanet gibi yaymıştı.   "Beni unutmuş muydunuz? Gerçekten mi? Size hatırlatacağım: Yaşam, benim zehirlerim karşısın...

ÔZET Gölgeler ve Işık: Karanlığın İlk Fısıltısı Serisi Karanlığın Fısıltısı

  ÔZET Gölgeler ve Işık: Karanlığın İlk Fısıltısı  Serisi  Karanlığın Fısıltısı Dünya, sanki kadim efsanelerin tozlu sayfalarında unuttulmuş bir masalın ortasında donmuş gibiydi. Gökyüzü, eskiden umut taşırdı; şimdi ise yıldızların titrek hatıralarını barındıran koyu bir perdeydi. Her köşesi acının ve unutulmuş hayallerin göründüğü bu alemde, insanlar kalplerindeki umut ışığını yavaş yavaş yitirirken, sessizlik ağır bir yargı misali etrafta dolaşıyordu. Rüzgar, eski zamanlardan günümüze kalan fısıltıları taşıyor, sokaklarda adeta ölümsüz bir hüznün ezgileri çalıyordu. İşte tam bu karanlık zamanın en derin noktasında, varlığın en gizli köşelerinden birinde, bir mucize filizlenmek üzereydi... Kasabanın köhne taş evlerinden birinde, hafifçe çatlamış duvarların ardında, yılların ezgilerini ve unutulmuş sevinçleri içinde barındıran bir yaşam sürüyordu. Ev halkı, eskiden acıların gölgesinde kaybolmuş olsa da, şimdi yeni bir başlangıca dair bilinmeyen umut kıvılcımlarını sezmişt...

Büyük Duyuru!

  Büyük Duyuru!  "Yarın bütün bôlumleri bir catı altında özetleyen ôzel ve ôzet bölüm yayında olacak." Karanlık yükseliyor, iyilik savaşmak için hazırlanıyor… Bir kehanet uyanıyor!   Yarın, Gölgeler ve Işık: Kehanetin Çocuğu serisi sizlerle buluşuyor!  Kötülüğün yedi yüzü, insanlığın kaderini değiştirecek. Ama umudun gücü, her şeyin ötesinde…   Kim kazanacak? Karanlık mı, yoksa ışık mı?   Bu epik destan, toplam 9 bölümden oluşuyor:   1- Özet Bölümü – Hikayenin temel çatısını ve evrenin kurallarını anlatıyor.   2- Bölüm 1: Umbra Noctis’in Sonsuz Gölgesi– Karanlık örtüsü kasabayı kuşatıyor.   3- Bölüm 2: Velmoria’nın Zihinsel Çıkmazı – Gerçek ile yanılsama arasındaki sınır kayboluyor.   4- Bölüm 3: Zyphora’nın Ölümcül Fısıltısı – Zehir, umutları yok etmeye çalışıyor.   5- Bölüm 4: Nyxara’nın Sonsuz Boşluğu – Yıldızlar kayboluyor, halk unutuluyor.   6- Bölüm 5: Malvera’nın Yıkıcı Fırtın...