Ana içeriğe atla

Onbirinci Bölüm – Zehirli Ağacın Dönüşümü

 


Son bölüm masal SERİSİ 


Onbirinci. Bölüm – Zehirli Ağacın Dönüşümü 

Kasabanın sabahı ilk defa bu kadar sessiz değildi. Kuşların kanadında sevinç vardı; toprağın kokusu, içinde saklı yılların hikâyesini dile getiriyordu. Zehirli ağaç artık yalnızca bir efsane değil, herkesin kalbinde yeşeren bir dua gibiydi. Güven meydanın ortasında toplanan halka baktı, gülümsedi ve yavaşça konuşmaya başladı:


“Bugün size bir mucizeyi ilan ediyorum… Zehirli Ağaç artık zehrinden arındı. O artık… yalnızca iyi kalplerin dileğini duyacak.”


Kalabalık önce sessizce baktı. Sonra alkış koptu. Kadınlar gözyaşlarını silerken, çocuklar birbirinin elini tutup dans etti. Kötü niyetli olanlar… sessizce geri çekildi. Hiçbir şey söylemediler. Çünkü kalplerini yaklaştırmadıkları yere artık gölgeleri bile düşmüyordu.


Kasabada bolluk başlamıştı. Fürüze’nin eşi Ahmet Efendi toprağın dilinden anlıyor, her hasat yeni bir bereket duasıyla katlanıyordu. Gençler projeler geliştiriyor, Güven'in ışığında topraklarına geleceği örüyorlardı. Ama o günlerde başka bir ışık daha büyüyordu: Bahar’ın göğsünde atan minicik bir kalp.


Geceler uzadıkça bebek Bahar’ın içinde büyüdü. Ve bir gece sancı başladı. Ay gökyüzünde sabit duruyor, rüzgâr tek bir yaprak bile kıpırdatmıyordu. Doğumhanede Bahar’ın gözleri yıldızları aradı; Güven elini tuttuğunda o yıldız, işte o ellerin içindeydi. Dünya sessizleşti. Ve bir bebek doğdu.


Küçücük elleriyle sadece iki kişilik bir sevdanın değil; bir zamanın, bir kasabanın, bir lanetin ve bir mucizenin yankısını taşıyordu.


Adını  Nur koydular.


Çünkü o an, kasabanın üstüne bir ışık indi. Hem de görünmeyen cinsten değil — herkesin içini ısıtan, gözbebeklerinde titreyen, kalp ritmini değiştiren bir türden.


Doktorlar odada “anlayamadıkları bir enerji” hissettiklerini söylediler. Bahar, çocuğuna bakıp fısıldadı: “Bu bebekte bir şey var.” Güven ise gülümsedi. “Evet. Tüm dünyaya iyi gelmeye gelen bir şey…”


Umut odaya girdiğinde, kardeşine dokunmadan sadece ellerini avuç içine aldı. Ve Nur o an gözlerini açtı. Annesinin gülümsemesiyle, babasının kalbiyle, abisinin sezgisiyle birleşti. Doğduğu gün, bir zamanın sonu değil, başka bir çağın başlangıcıydı.


Abiler, halalar, dayılar… herkes Nur’u görmek için sıradaydı. En büyük abi, bebeğe altın bir kolye taktı, ardından minik elini öptü. Tam o anda… gözleri parladı. Bir ışık dalgası odayı sardı. Ve geri çekildiğinde, adamın yüzü… artık bambaşkaydı. Güzeldi. Gerçekten… güzel.


Diğer kardeşler sırayla hediyelerini verdiler. Her biri bebeğin elini usulca öptü. Hepsinin yüzleri yavaşça değişti. Çirkinlik, artık onların kalbinde yoktu. Çünkü o karanlığı zaten yıllar önce bırakmışlardı. Nur yalnızca dışlarındaki güzelliği ortaya çıkarıyordu.


Ama Güven ve Bahar, bu sırrı sakladılar. “Bir bebek her kalbi iyileştirmeyebilir. Ama affedilmiş kalplerde çiçek açabilir,” dediler.


Zaman geçti. Nur büyüdü. Öyle narindi ki rüzgâr saçlarını nazikçe öperdi. Ama içindeki güç… çok daha derindi. Annesine yardım eder, abisi Umut’la birlikte yardıma muhtaçların izini sürerdi. Bahar ona doğruyla yanlışı, Güven adaletle merhameti öğretti.


Günlerden bir gün, Nur babasının elinden tutarak Zehirli Ağaç’a gitti. Ağaç ışıldadı. Dallarını onun başının üzerine eğdi. “Sen… benim yeniden doğma sebebimsin,” dedi.


Bundan böyle ağaç, Nur’a “Kökçü” diye seslenmeye başladı.


Kasaba büyüdü. İnsanlar iyileşti. Toprak bollukla konuştu. Belediye binasının önünde bir söz yazıldı:


“Işık bir kişiden doğar.  

 Ama herkesin kalbinde yankılanır.”


Ve o kişi…  

bir zamanlar adı “beddua” ile anılan bir ağacın gölgesinde,  

“Nur” diye fısıldanarak büyümeye devam etti.


Masal burada bitmedi.  

Çünkü Nur’un gözlerinde hâlâ anlatılmamış bir kıvılcım vardı…

Mini Anket – Bir Masalın Kalbinde Kimdin?


1.  Nur’un doğumu sence bu masalda neyi temsil etti?  

▫️ Lanetin içinden doğan en saf iyiliği  

▫️ Geçmişin affıyla gelen yeni bir çağın kapısını  

▫️ Masalın artık bir çocuğun ellerinde yeniden yazıldığını


2. Zehirli Ağaç'ın dönüşümü senin iç dünyanda neyi uyandırdı?  

▫️ İnsan da doğa da arınabilir  

▫️ Affedilmek kadar affetmek de bir mucize  

▫️ Zamanı durduran tek şey, sevgiyle söylenmiş bir cümledir


3. Sen bu masalda en çok hangi karakterin kalbinde yaşadın?  

▫️ Güven – çünkü içindeki karanlıkla bile iyilikle yürüdü  

▫️ Bahar – sabırla, sevgiyle ailesine ışık oldu  

▫️ Gargamel burunlu kadın – bedduadan affa uzanan o zor yolu yürüdü  

▫️ Nur – çünkü saf, yeni, umutlu ve mucizevi


💬 Ve şimdi sen söyle:  

Bu masal kalbine ne ekti?  

11.07.2025

Yazan: Mesime Elif ÜNALMIŞ


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...