Ana içeriğe atla

Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya Bölüm 6: Sessiz Kahramanlar

 


Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya

Altıncı Bölüm: Sessiz Kahramanlar


Botanik bahçesi çiçeklerle doluydu. Renkler, kokular, yapraklar ve arı vızıltıları bir arada bir melodi gibi dalgalanıyordu. Bahçede rehber bir görevli vardı—gözlüğünün ardındaki gözleri tıpkı çiçekler gibi sabırlıydı.


“Bugün size polen taşımanın gizeminden, arılarla çiçekler arasındaki işbirliğinden bahsedeceğim,” dedi. “Bakın şu lavantanın üzerine konan arıya… Ne mi yapıyor? Çiçeğin polenini başka bir çiçeğe taşıyarak döllenmeyi sağlıyor. Böylece yeni tohumlar oluşuyor. Yani… yaşam çoğalıyor.”


Ali kaşlarını çattı. “Ama… arılar iğneleyebilir.”


Görevli başını eğdi. “Evet. Kendilerini tehdit altında hissederlerse. Ama çoğu zaman sadece çalışırlar. O kadar naziktirler ki, çiçekler bile onları bekler.”

Mira, bahçede bir süre gözünü bir papatyaya konan arıya dikti. O küçük kanatların titreşimi, çiçeğin merkezine uzanışı, sonra yavaşça başka bir çiçeğe uçuşu...


Sanki bir mektup taşıyordu. Sözsüz bir anlaşmayla, bir yaşam zincirini sürdürüyorlardı.


“Mira, neye dalıp gittin?” dedi Derin yanına gelerek.


“Biliyor musun,” dedi Mira, “arı sanki çiçekle konuşuyor gibiydi. Ama kelimelerle değil; polenle, sabırla, koku ve ışıkla...”


Bahçede çocuklar mikroskopla çiçek polenlerini incelediler. Mira’nın baktığı mercekteki polen tanecikleri altıgen, yıldızlı, tırtıklı şekillerdeydi. Hepsi benzersizdi.


“Her tür bitkinin poleni farklı şekildedir,” dedi görevli. “Bazı polenler rüzgarla, bazıları arılarla taşınır. Her biri çiçeğin kimliğini taşır.”


Mira hayranlıkla fısıldadı: “Polenler sanki çiçeklerin parmak izleri gibi.”


Dönüş yolunda Ali sessizdi ama yüzündeki sıkıntı biraz azalmış gibiydi. Mira ona döndü.


“Hâlâ arılardan korkuyor musun?”


Ali başını salladı. “Korkuyorum... ama artık sadece iğnesinden değil. Ya onları hiç tanıyamadan korksaydım, asıl ondan korkuyorum şimdi.”


Evde Mira, akşam yemeğinde mikroskopla çektiği polen resmini gösterdi. Annesi resme uzun uzun baktı.


“İnanılır gibi değil... Her tanecik sanki bir evrenin parçası.”


Babası omzuna elini koydu. “Demek ki yaşam sadece büyük şeylerde değil; küçük ama anlamlı dokunuşlarda da saklı.”


O gece Mira günlüğüne yazdı:


 “Bir arı çiçeğe konar, görünmez bir anlaşmayı hatırlar. O çalışırken, tohumlar doğar. Tohumdan hayat filizlenir. Ve ben bugün öğrendim ki—bazı kahramanlar sessiz çalışır. Arılar gibi. Ve bazen korkularımız, bakmadığımız pencerelerden girmiştir içeri. O pencereyi açmak gerekir.”

 Mira’nın Mini Bilim Notları


Polen: Bitkilerin erkek üreme hücrelerini taşıyan taneciklerdir. Rüzgar, su ya da arılar gibi canlılarla taşınırlar.


Tozlaşma**: Polenlerin aynı tür bir başka çiçeğin dişi organına ulaşmasıdır. Çoğu zaman arılar ve kelebekler bu görevi üstlenir.


Döllenme: Polenle dişi hücrenin birleşmesi sonucu tohumun oluşmasıdır. Yani yeni bir bitki hayat bulur!

Haydi Düşün, Hayal Et…


1. Bir arı olsaydın hangi çiçeği ziyaret etmek isterdin?  

2. Çiçekler konuşsa, arılara ne derdi?  

3. Korktuğun bir şey seni koruyor olabilir mi?  

4. Her polen bir sır taşıyorsa, senin sırrın hangi tohumda saklı?  

5. Sessizce çalışıp dünyayı değiştiren başka neler olabilir?

16.07.202

Mesime Elif Ünalmış 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...