Ana içeriğe atla

Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya Bölüm 10: Karanlık Olmadan Yıldızlar Görünmezdi

 


Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya  Bölüm 10: Karanlık Olmadan Yıldızlar Görünmezdi


O gece elektrikler kesildi. Sokak lambaları söndü, odadaki gece lambası göz kırpmayı bıraktı. Televizyon sustu. Mira yatakta doğruldu ve sessizliği ilk kez bu kadar net duydu. Pencerenin önüne geçtiğinde gökyüzü ona daha yakın gibiydi. Işıl ışıl… parıldayan noktalar sanki göz kırpıyordu.


“Anne! Baba! Gelin! Gökyüzü... ilk defa gerçekten karanlık!” diye seslendi.


Anne babası pencereden bakınca önce durup nefes aldılar. Bu karanlık, alışılmışın dışında güzeldi.


“İnsan ancak karanlıkta yıldızları fark ediyor,” dedi babası yavaşça.


Evlerinde küçük bir teleskop vardı. Mira hemen salondan getirdi. Babası terasa taşımalarına yardım etti. Kardeşi Can da peşlerinden geldi.


“Baba, bu ne yıldızı?” dedi Mira göğe bakarak.


“Muhtemelen Jüpiter’in yakınında olan Venüs,” dedi babası. “Ama emin olabilmek için biraz yakından bakalım.”


Mira teleskoba gözünü dayadığında… içi titredi. Gördüğü şey sadece bir gezegen değildi. Boşlukta asılı duran bir ışık… ve onun çok ama çok eskiden gelen sesi gibiydi.


Ertesi gün okulda bilim dersinde konu “ışık kirliliği”ydi. Öğretmen birkaç şehir fotoğrafı gösterdi: biri ışıklarla dolu, biri ise karanlık kırsal bir bölgeydi.


“Hangisinde yıldız sayısı daha fazla?” diye sordu.


Mira hemen parmağını kaldırdı. “Karanlık olan!”


“Evet,” dedi öğretmeni. “Çünkü ışık kirliliği sadece doğayı değil, gökyüzünü de bizden saklar. Kimi zaman hayvanların göç yollarını karıştırır, kimi zaman çiçeklerin açma zamanını etkiler.”


Derin sordu: “Ama neden yıldızları göremiyoruz? Onlar silinmiyor ki!”


Mira dönüp söyledi: “Yıldızlar yerinde… ama biz onlara bakamayacak kadar parlıyoruz.”


O akşam Mira terasta Can’la uzandı. Yanlarına sokakta her gece gördükleri minik sarı kedi de geldi.


“Bu kedi ışıklar yokken daha cesur oldu,” dedi Can fısıltıyla.


Mira düşündü. “Demek ki karanlık sadece insanı korkutmuyor... Aynı zamanda bir davet de oluyor bazı canlılara.”


İçeri döndüklerinde Mira annesine sarıldı.


“Anne… Biz de karanlık olmadan bazı şeyleri göremez miyiz? Sadece gökyüzünü değil... kendimizi de.”


Annesi gülümsedi. “Bazen sessizlik bize ses verir. Bazen karanlık, en derin gerçeği gösterir. Ve evet, kendimizi bile.”


Mira o gece günlüğüne şöyle yazdı:


“Yıldızlar her zaman oradaydı. Ama ben onlara bakacak kadar yavaşlamamışım. Işığın kıymeti, karanlıkla anlaşılıyor. Belki de insanın içindeki ışık da en çok, kalbinin sessiz kaldığı zamanlarda parlar.”


 Bilimsel Bakış: Işık Kirliliği Nedir?


Tanımı: Geceleyin yapay ışıkların doğanın doğal karanlığını bozmasıdır.

Etkileri:

  - Gökyüzü gözlemini zorlaştırır.

  - Göçmen kuşlar, deniz kaplumbağaları gibi canlıların yön bulma sistemlerini şaşırtır.

  - İnsanlarda uyku düzenini bozar.

- **Çözüm:** Işık yönlendirme sistemleri, hareket sensörlü lambalar, loş ve sıcak tonlu aydınlatmalar kullanılabilir.


Haydi Hisset, Düşün, Yorumla


- En son ne zaman gökyüzünü gerçekten izledin?  

- Sence biz parlarken neleri kaçırıyoruz?  

- Bir yıldız sana konuşsa ne söylerdi?  

- Karanlık senin için korku mu, merak mı?  

- Göremediğimiz ama var olan başka neler olabilir?


Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya  Bölüm 10: Karanlık Olmadan Yıldızlar Görünmezdi


O gece elektrikler kesildi. Sokak lambaları söndü, odadaki gece lambası göz kırpmayı bıraktı. Televizyon sustu. Mira yatakta doğruldu ve sessizliği ilk kez bu kadar net duydu. Pencerenin önüne geçtiğinde gökyüzü ona daha yakın gibiydi. Işıl ışıl… parıldayan noktalar sanki göz kırpıyordu.


“Anne! Baba! Gelin! Gökyüzü... ilk defa gerçekten karanlık!” diye seslendi.


Anne babası pencereden bakınca önce durup nefes aldılar. Bu karanlık, alışılmışın dışında güzeldi.


“İnsan ancak karanlıkta yıldızları fark ediyor,” dedi babası yavaşça.


Evlerinde küçük bir teleskop vardı. Mira hemen salondan getirdi. Babası terasa taşımalarına yardım etti. Kardeşi Can da peşlerinden geldi.


“Baba, bu ne yıldızı?” dedi Mira göğe bakarak.


“Muhtemelen Jüpiter’in yakınında olan Venüs,” dedi babası. “Ama emin olabilmek için biraz yakından bakalım.”


Mira teleskoba gözünü dayadığında… içi titredi. Gördüğü şey sadece bir gezegen değildi. Boşlukta asılı duran bir ışık… ve onun çok ama çok eskiden gelen sesi gibiydi


Ertesi gün okulda bilim dersinde konu “ışık kirliliği”ydi. Öğretmen birkaç şehir fotoğrafı gösterdi: biri ışıklarla dolu, biri ise karanlık kırsal bir bölgeydi.


“Hangisinde yıldız sayısı daha fazla?” diye sordu.


Mira hemen parmağını kaldırdı. “Karanlık olan!”


“Evet,” dedi öğretmeni. “Çünkü ışık kirliliği sadece doğayı değil, gökyüzünü de bizden saklar. Kimi zaman hayvanların göç yollarını karıştırır, kimi zaman çiçeklerin açma zamanını etkiler.”


Derin sordu: “Ama neden yıldızları göremiyoruz? Onlar silinmiyor ki!”


Mira dönüp söyledi: “Yıldızlar yerinde… ama biz onlara bakamayacak kadar parlıyoruz.”


O akşam Mira terasta Can’la uzandı. Yanlarına sokakta her gece gördükleri minik sarı kedi de geldi.


“Bu kedi ışıklar yokken daha cesur oldu,” dedi Can fısıltıyla.


Mira düşündü. “Demek ki karanlık sadece insanı korkutmuyor... Aynı zamanda bir davet de oluyor bazı canlılara.”

İçeri döndüklerinde Mira annesine sarıldı.


“Anne… Biz de karanlık olmadan bazı şeyleri göremez miyiz? Sadece gökyüzünü değil... kendimizi de.”


Annesi gülümsedi. “Bazen sessizlik bize ses verir. Bazen karanlık, en derin gerçeği gösterir. Ve evet, kendimizi bile.”


Mira o gece günlüğüne şöyle yazdı:


“Yıldızlar her zaman oradaydı. Ama ben onlara bakacak kadar yavaşlamamışım. Işığın kıymeti, karanlıkla anlaşılıyor. Belki de insanın içindeki ışık da en çok, kalbinin sessiz kaldığı zamanlarda parlar.”


Bilimsel Bakış: Işık Kirliliği Nedir?


Tanımı:Geceleyin yapay ışıkların doğanın doğal karanlığını bozmasıdır.

Etkileri:

  - Gökyüzü gözlemini zorlaştırır.

  - Göçmen kuşlar, deniz kaplumbağaları gibi canlıların yön bulma sistemlerini şaşırtır.

  - İnsanlarda uyku düzenini bozar.

- Çözüm: Işık yönlendirme sistemleri, hareket sensörlü lambalar, loş ve sıcak tonlu aydınlatmalar kullanılabilir.


Haydi Hisset, Düşün, Yorumla


- En son ne zaman gökyüzünü gerçekten izledin?  

- Sence biz parlarken neleri kaçırıyoruz?  

- Bir yıldız sana konuşsa ne söylerdi?  

- Karanlık senin için korku mu, merak mı?  

- Göremediğimiz ama var olan başka neler olabilir?

20.07.2025
Mesime Elif Ünalmış 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...