Ana içeriğe atla

Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya Bölüm 13: Zamanın İçinden Büyümek

 


Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya  

Bölüm 13: Zamanın İçinden Büyümek


Mira o sabah aynaya baktığında bir şeyin değiştiğini fark etti. Önce anlam veremedi. Birkaç saniye kıpırtısız kaldı. Sonra parmaklarını şakağına götürdü ve hafifçe bir saç telini çekip aldı. Ucunda neredeyse görünmeyen griye çalan bir yansıma... Ya da belki sadece gün ışığıydı.


Ama o an Mira’nın içinde bir titreşim başladı.


“Ben... değişiyorum.” dedi kendi kendine.

Kahvaltıda annesi süt bardağını uzatırken yüzüne biraz daha dikkatli baktı.


“Mira, bugün biraz daha... büyük görünüyorsun.”


Mira hemen cevap vermedi. “Bana mı öyle geliyor, yoksa boyum mu uzadı?”


Can hemen araya girdi: “Bence ayakların! Dün terliğin annemininkinden büyüktü!”


Babasının gözleri dolaptan uzanırken hafifçe takıldı: “Zaman sanki bizimle değil, bizim içimizde yürüyor.”


Mira sessizce gülümsedi ama içinden bir cümle geçti: "Ya zaman beni içimden değiştiriyorsa?"

Bilim okulunda o günün konusu:

Hücre bölünmesi ve büyüme.


Öğretmen tahtaya büyükçe yazdı: “Mitoz: Yenilenmenin Ritmi”


“Arkadaşlar,” dedi, “büyümek yalnızca kilo almak, boy uzatmak değil. Hücrelerin her gün trilyonlarca kez bölünmesiyle gerçekleşir. Bu bölünmeler sayesinde dokularınız onarılır, vücudunuz gelişir.”


“Her bölünme, zamanın sizde iz bırakması gibidir.”

Mira birden elini kaldırdı.


“Yani... biz aslında her gün biraz başka bir versiyonumuz muyuz?”


Öğretmen şaşırarak gülümsedi. “Evet Mira, çok doğru. Hücrelerinizin çoğu altı ayda bir tamamen yenilenir. Yani siz sürekli değişen ama aynı kalan bir şiir gibisiniz.”

Öğle arasında kantinde Derin ile birlikte oturuyordu. Mira patatesini karıştırırken uzaklara daldı.


“Bazen bedenimi tanıyamıyorum, biliyor musun? Aynaya baktığımda neye baktığımı anlayamıyorum. Ellerim aynı ama sanki başkasıymış gibi tutuyorum kalemi...”


Derin bir an durdu. “Sen hep bilimi bilirdin... ama bu biraz kalpten konuşmak gibi oldu.”


“Çünkü büyümek sadece kemikleri uzatmıyor,” dedi Mira. “Bir şeyler içeride sessizce yer değiştiriyor.”


O gece evde çatışma çıktı. Mira odasına çekilmiş, müziğin sesini biraz yükseltmişti. Babası kapıyı çaldı.


“Mira, bu ses çok yüksek, biraz kısalım mı?”


Mira kulaklığını çıkarmadan bağırdı: “Ben kimseyi rahatsız etmiyorum!”


Kapı aralığında donmuş bir sessizlik oluştu. Birkaç saniye sonra annesinin sesi geldi: “Bazen kendini duymak için sesini kısmalısın, Mira.”


Bir an düşündü, sonra yavaşça sesi kıstı. O da duygularının içinde yüksek tınılar olduğunu fark etmişti.


Gece Mira günlüğüne şöyle yazdı:


“Bugün ilk kez zamanın cümlelerini bedenimde okudum. Hücrelerim sessizce bölünürken ruhum da bir şeyleri geride bırakıyor gibi. Ailemi seviyorum ama bazen içimde başka biri konuşuyor. Belki bu, büyümek dedikleri şeydir: kendini yeniden tanımaya başlamak.”


Ertesi gün öğretmeni ona sessizce bir kitap uzattı: “Zaman ve Beden: Bir Yaşamın Bilgeliği”


Altına da küçük bir not:  

“Bilimi içselleştirenler, duyguyu da okur. Sen bunu başarabilen nadir öğrencilerden birisin.”


Mira kitabı göğsüne bastırdı. Kalbi hızlı atıyordu. O an kendisine verdiği bir sözü hatırladı: *“Bilimi bir meslek değil, bir yaşama biçimi yapacağım.”


Mira’nın Bilim Günlüğü


Mitoz: Hücre bölünmesinin temel şeklidir. Vücut hücrelerinin yenilenmesini sağlar.

Hormonlar: Büyüme hormonları, ergenlikte değişimi başlatır: kemik gelişimi, kıllanma, ses değişimi...

Genetik Saat:  Her bireyin büyüme hızı farklıdır. Genetik kod zamanla açılır.

Plastisite: Beynin ergenlikteki şekillenebilirliği; öğrenme ve duygu dalgalanmaları buradan kaynaklanır.

🪞 Haydi Hisset, Gözlemle, Düşün


- En son ne zaman aynaya bakıp “bu ben miyim?” dedin?  

- Fiziksel büyümeyle duygusal büyüme her zaman aynı anda mı olur?  

- Sence hücrelerinin değişiyor olması seni “başka biri” mi yapar?  

- Ailenden birinin seni anlamadığını düşündüğün bir anı hatırlıyor musun? Sonra ne oldu.

23.07.2025

Mesime Elif Ünalmış 

Emeğe değer veren kalplere sesleniyorum—yorumlarınla buradayım.


“Bu hikâye kişisel bir üretimdir. Lütfen emek ve yaratıcılığa saygı gösteriniz.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...