Ana içeriğe atla

Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya Bölüm 15: Vücudum Benimle Konuşuyor – Hormonlar, Değişim ve Sessiz Dönüşüm

 

Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya  Bölüm 15: 

Vücudum Benimle Konuşuyor – Hormonlar, Değişim ve Sessiz Dönüşüm



Mira o sabah okul formasıyla aynanın karşısına geçtiğinde bir kıpırdanma hissetti içinde. Gömleğin düğmeleri eskisi gibi kapanmıyor gibiydi. Belki bir numara büyümüştü, ya da... belki sadece içi daralıyordu. Gözleri bir an göğsüne takıldı. “Büyüyor muyum?” diye fısıldadı.


Hafif bir karın ağrısı vardı. Uykusuzdu. Ve sabahın o sessiz saatinde, dünyayla değil, kendi bedeniyle çatışıyordu sanki.

Kahvaltı masasında Can her zamanki gibi neşeliydi.

“Benim sivilcem var mı?” dedi yumurtasına bakarak. Mira gözlerini devirdi. Ama içinden “Benimkiler niye bu kadar çok çıkıyor?” sorusu döndü.

Annesi masaya ekmek bırakırken Mira’nın yüzüne baktı.

“Biraz solgunsun. Regl yaklaşıyor olabilir mi?”


Mira yüzünü buruşturdu. Babası su içerken hafifçe boğazını temizledi.

“Of... bunu burada konuşmayalım mı?”

Annesi omuz silkti: “Büyüyen bir beden sır değil. Ayıplanacak değil.”


O cümle Mira’ya bir ilmek gibi dolandı: _“Büyüyen bir beden, sır değil.”

O gün okulda rehberlik dersinde öğretmen tahtaya büyükçe yazdı:  

"Hormonlar: Bedenin Sessiz Mesajcıları"


Sınıf biraz kıpırdandı. Ali kıkırdadı. Derin gözlerini kaçırdı.


Öğretmen devam etti: “Ergenlik hormonları sadece bedeninizi değil, duygularınızı da etkiler. Bir gün ağlayıp ertesi gün gülmenizin nedeni sadece ruh hâliniz değil—biyolojik sinyallerinizdir.”


Mira elini kaldırdı. “Yani aniden üzülüyorsam, bu bende bir sorun olduğu anlamına mı gelir?”


“Hayır,” dedi öğretmeni. “Bu, içindeki sistemlerin büyümeye çalıştığını gösterir. Sen yalnızca... değişiyorsun.


Tenefüste tuvalet aynasında yüzüne baktı. Gözleri biraz şişti. Dudaklarının kenarındaki çatlak hâlâ geçmemişti. Başını eğdi. Burnunun biraz büyüdüğünü düşündü.


“Ben çirkinleşiyor muyum?”


Sonra gözleri aynadaki başka bir yüze takıldı: Derin. Aralarında bir iki saniyelik sessizlik oluştu.


“Bazen ben de kendi yüzüme yabancı gibi hissediyorum,” dedi Derin. “Ama sonra... yeniden tanışıyorum onunla. Her gün başka biri gibi oluyoruz.”


Mira hafifçe gülümsedi. “Belki de yüzümüz, bizi kendimize anlatıyor.”


Evde akşam yemeğinden sonra odasına çekildi. Karın ağrısı iyice artmıştı. Ama daha garibi, kalbindeki ağırlıktı. Her şey üstüne geliyor gibiydi: sınavlar, değişen beden, kırılgan ruh hâli.


Ağlamaya başladı. Sessizce, sakince. Gözyaşları bilimsel verileri açıklamıyordu—ama vücudundaki açıklanamaz yoğunluğu boşaltıyordu.


Kapı aralandı. Annesi sessizce yaklaştı. Oturmadı. Sadece yere oturup başını kapıya yasladı.

“Sana bir şey anlatayım mı Mira?”

“Ne?”

“Ben de ilk reglimi olduğumda çok korkmuştum. Ama daha çok… utanmıştım. Sanki herkes fark edecekmiş gibi. Oysa büyümek bir suç değilmiş. Sadece zamanla barışmakmış.”

Mira gözyaşlarını sildi.

“Ben hâlâ kendimle tanışıyorum galiba…”

Annesi başını eğdi. “Ben de hâlâ kendimle tanışıyorum.”

O gece Mira günlüğüne yazdı:


 “Bugün vücudumla konuşmaya başladım. O hep konuşuyordu ama ben dinlemiyordum belki de. Karnım ağrıyor, kalbim kırılıyor, yüzüm değişiyor, gözlerim bulanık. Ama bunlar bir hastalık değil—bunlar bir geçit. Ben geçiyorum. Benden... bana.”


  Mira’nın Bilim Günlüğü


Hormonlar: Vücutta gelişimi düzenleyen kimyasal mesajcılardır.

Östrojen ve Progesteron: Regl döngüsünü, ruh hâlini ve fiziksel gelişimi etkiler.

Adet döngüsü: Ortalama 28 günde bir gerçekleşir. Fiziksel değil duygusal semptomlar da eşlik edebilir.

Ergenlikte beden algısı: Hızla değişen hormonlar, kimlik duygusunu etkiler.


  Düşün, Duy, Anlat:


- Bedenin en son ne zaman sana bir mesaj gönderdi?  

- Değişim seni korkutuyor mu, heyecanlandırıyor mu?  

- Utandığın bir şeyin aslında doğal olduğunu sonradan fark ettin mi?  

- Büyümek sence neyle ilgili: boyla mı, cesaretle mi, kabulle mi?

25.07.2025

Mesime Elif Ünalmış 

Emeğe değer veren kalplere sesleniyorum—yorumlarınla buradayım.

Bu hikâye kişisel bir üretimdir. Lütfen emek ve yaratıcılığa saygı gösteriniz.”


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...