Ana içeriğe atla

Kayıtlar

masallar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sapanla Büyüyen Kayalar

  Sapanla Büyüyen Kayalar Soğuk kış gecelerinin masalcı amcası, olağanüstü bir insandı. En büyük yardımcısı bastonuydu; bastonsuz gezemezdi, çünkü bir bacağı topaldı. Alişan Amca, inanılmaz derecede becerikli biriydi. Kendi bastonu da dahil olmak üzere her işini kendisi yapardı. El sanatlarında çok başarılıydı. Köyde boş vakitlerinde sepet örer, bunu çoğu zaman karşılık beklemeden yapardı. Her şeyi kendi ekip biçtiği için dışarıdan pek bir şey satın almazdı. Bahçesinde bol miktarda meyve ve sebze vardı. Paraya pek ihtiyaç duymazdı; onun için asıl önemli olan insani değerlerdi ve bu değerler Alişan Amca’da fazlasıyla vardı. O hiç durmadan çalışırdı. Kimi zaman sepet örer, kimi zaman koyun güder, odun taşır ya da yıkılan bahçe duvarlarını onarırdı. Bunları para için değil, hatır için yapardı. Karşılığında yalnızca akşam yemeğine davet edilirdi ve hemen hemen her gece birinin evine konuk olurdu. Yemekten sonra köyün gençleri Alişan Amca’nın masallarını dinlemek için toplanır, hangi ev...

ÇUKURA DÜŞEN BENEKLİ

  ÇUKURA DÜŞEN BENEKLİ Sultan, duygusal bir çocuktu ve hayvanları çok severdi. Her fırsatta onlarla konuşur, onları beslemek için elinden geleni yapardı. Bir gün Sultan, kardeşi Sema ile birlikte inekleri beslemek için meraya götürdü. Komşuları Mehmet Amca, tarlasında su olduğunu fark etmiş ve oldukça büyük çukurlar açarak suyu bulmayı umarak tarlasında çalışmalara başlamıştı. Sultan, şarkılar ve türküler eşliğinde ineklerin beslenmesi için ellerinden geleni yapıyordu. En sevdiği inek ise Benekli’ydi. Benekli, lezzetli yiyeceklerin peşinde giderken yanlışlıkla Mehmet Amca’nın tarlasına girmişti. Sultan, Benekli’nin olmadığını fark edince paniğe kapıldı ve etrafına bakındı, ancak Benekli ortalıkta görünmüyordu. Kardeşine seslendi. Diğer inekleri bir araya toplayarak kardeşine teslim etti. Sultan, panik içinde Benekli’yi aramaya koyuldu. Her yere baktı, ancak bulamadı. Mehmet Amca’nın tarlasına baktı, yine bir şey göremedi. Nefes nefese kalmış bir şekilde "Benekli, Benekli!" ...

Jale ve Bakliyatların Sırrı

  Jale ve Bakliyatların Sırrı Şehirde yaşayan küçük Jale, annesinin tavsiyelerine her zaman dikkat eden bir çocuktu. Annesi sık sık bakliyat tüketmenin ne kadar önemli olduğunu ve vücutları için ne kadar faydalı olduğunu anlatırdı. Fakat Jale, bakliyatların gerçekten neden bu kadar önemli olduğunu tam anlamıyla bilmiyordu. Bir gün, sömestr tatili geldiğinde Jale'nin annesi ona sürpriz bir haber verdi: “Jale, bu tatilde köye dedenin yanına gidiyoruz!” Jale, şehirde doğmuş ve büyümüş bir çocuk olarak köy hayatını çok merak ediyordu. Dedesi, önemli bir çiftçiydi ve köyde çeşitli bakliyatlar yetiştiriyordu. Bu haber, Jale'yi heyecanlandırdı ve köyde neler öğrenebileceğini merak etmeye başladı. Tatil günü geldiğinde, Jale ve annesi köy yoluna düştü. Uzun bir yolculuktan sonra köye vardılar. Dedesi onları büyük bir gülümsemeyle karşıladı. “Hoş geldiniz, hoş geldiniz!” dedi dedesi. “Gel bakalım Jale, sana çiftliği gezdireyim.” Jale, dedesinin peşinden giderken büyük tarlaları, ye...

BİR TOPLUMUN KADERİ

  BİR TOPLUMUN KADERİ Bir toplumun kaderi, bir kişinin iki dudağı arasından çıkan emirlerle tuzaklanan yaşamlarla heba olmamalı. Ah benim güzel ülkemin güzel insanları! Başına gelen her olayı kadere bağlayan zihniyetin yönetiminde yaşam savaşı verirken, bir yandan da bunun kader olduğuna inanan insan sayısını çoğaltıyorlar. Hedefleri, cehaletten nam alan topluluklar sadece günü kurtarmanın derdine düşmüşler. Varlıklarını güç koltuklarında buldukları süre içindir bütün vaatleri. Gelecek yüz yıl için projeleri yok. Toplumun daha sağlıklı, daha güvenli, daha eğitimli bir dünyada söz sahibi olacak, fikirlerini daha özgür ifade edecek gençlerimiz ve geleceğimizi inşa edecek, aklı hür, fikri hür zihniyetlerin oluşmasına asla izin vermeyeceklerdir. Ne yazık ki, bütün değer yargılarımızı altüst edecek, o sıcak koltuklardan ayrılmamak için her türlü kötülüğü yapmaktan vazgeçmeyeceklerdir. Ancak toplum, bu zihniyetin her defasında yeniden kişisel çıkarlarını gözetmeksizin bu yapıya karşı ç...

ZAMLARLA ÇİZİLEN HAYATLAR

  ZAMLARLA ÇİZİLEN HAYATLAR Akşam yemeği yemek için masaya oturduk. Ana haber bülteni spikeri, arka arkaya yapılan zamları sıraladı. Hemen ardından, sokak röportajında vatandaşa uzatılan mikrofon, insanların sabrını zorlayan ekonomik kriz, vatandaşı çileden çıkarmıştı. Çalışan da, çalışmayan da, isyan etme noktasına gelmişti. Birbirini izleyen iç karartıcı haberler canımı sıkmıştı. Her gün daha da kötüye gideceğimizin bilincinde süreci izliyorduk. Sabah uyandıktan ve evdeki rutin işleri yaptıktan sonra markete gittim. Rafların çoğu boştu. İnsanlar kıtlık var söylentilerini dikkate alarak, marketteki raflara hücum etmişlerdi. Ben rafların arasında dolaşırken, anne baba ve çocuk meyve reyonunu izliyordu. Çocuk, “Anne bundan, bir de bundan istiyorum,” diyerek parmağıyla işaret ediyordu. Anne-baba küçük kızı kıramadılar. Poşetin içine iki elma, iki portakal, bir de muz koydular. Anne ve baba meyve yiyemezdi. Çocuk ise belki bir ay sonra iki elma, iki portakal, bir de muz alabilirdi. ...

" Pulsuz Mektup"

  " Pulsuz Mektup" Bir yıldız kaydı yüreğimin en derinlerinden. Gökyüzüne doğru yürürken o, yüreğimde derin bir sızı bırakmıştı. Tarifsiz bir acıydı hissettiğim. Dinmeyen gözlerimden akan sevgi tomurcuklarının, her damlasında ayrı bir anlam vardı. Kolay mıydı? Hayal kurmayı, her koşulda ayakta durmayı, yaşamın en olumlu yanlarını görmeyi öğreten birinden ayrılmak. Hele de hayalini kurduğun her şeyi küçük bir köyde yaşayarak, hayatın bütün varyantlarının bu köyün ekseninde döndüğünü düşünen bir çocuğun yüreğinde derin izler bıraktın. Küçük bir köyde yaşayan çocukların eğlence kaynağıydın. Benle beraber ağlayan çocuklar da hâlâ masalcı amcalarını arıyorlar. Her birinin yüzünde seni anımsadıkları zaman acı bir gülüş beliriyor. Kaybetmişlik çok acıydı. Masalcı amcasını sonsuzluğa yolcu eden çocuklar, beraberinde umudu da yitirmişlerdi. Canım amcam, sen orada iyi misin? Bize, insanlar öldüğünde yıldız olup gökyüzüne yükselir diyordun. Yıldızlar ne kadar da parlıyordu ve biz ne ç...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...