Ana içeriğe atla

Kayıtlar

eğlence - etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

1. BÖLÜM – ZEHRİN KÖKÜ: ÜÇ KADER, BİR LANET

   1. BÖLÜM – ZEHRİN KÖKÜ: ÜÇ KADER, BİR LANET  “Her aşk bir meyve gibi çiçeklenir.   Ama kimse kabuğunun altında büyüyen zehri bilmez.” Yıllar önce, Gölgeli Kasaba henüz bu kadar suskun değildi. Pazar günleri sokaklardan kahkaha geçer, teneke çaydanlıklar en az bir çiçekle kaynardı.   Ama o yıl, bir aşk büyüdü kasabada. Ve bu aşkın kökü bir gün toprağı zehirleyecekti. Mehmet — halkın “Çökelekçi Mehmet” dediği genç, dürüst ve her sabah aynı türküyle süt taşıyan bir delikanlı.   Filiz — annesi ölmüş, babası hastalıklı bir kız; güzelliği dillere destan, çehresi bir tül gibi.   Ve o üçüncüsü... adı hatırlanmayan, ama yüzü unutulmayan kadındı:   Gargamel burunlu, çirkin suratlı, sessizce sevip gürültüyle lanetleyen kadın. Mehmet ve Filiz önce göz göze geldi.   İkisi de yoksuldu, ikisi de dünyada sadece birbirini seçebilecek kadar çıplak kalmıştı.   Kimi zaman aynı pınardan su taşıdılar. Kimi zaman sessizce ...

5. Gölgeler ve Işık: Malvera’nın Yıkıcı Fırtınası Bölüm 5: Rüzgarın Öfkesi ve Umudun Zaferi

  Bölüm 5: Rüzgarın Öfkesi ve Umudun Zaferi   Kasaba, Nyxara’nın yıldızsız boşluğundan yeni çıkmıştı, ancak şimdi doğa bile karşılarına düşman olmuştu.   İlk başta herkes hava değişimini normal karşıladı. Ancak birkaç saat içinde rüzgarlar kuvvetlenmeye başladı.   Malvera’nın Sessiz Gelişi   Rüzgarlar hızlandı.   Gecenin ilerleyen saatlerinde, kasabanın üzerindeki bulutlar toplanmaya başladı.   Şehir halkı, ilk başta bunu bir yağmur fırtınası sanıyordu.   Ancak rüzgar o kadar güçlüydü ki, evlerin çatılarından parçalar sökülmeye başladı.   İnsanlar panik içinde evlerine kaçtı.   Ancak gök gürültüsü o kadar kuvvetliydi ki, yer bile titriyordu.   Malvera, doğanın öfkesiyle gelmişti.   Benim rüzgarlarım her şeyi yıkacak! Umudunuz, kasırganın içinde kaybolacak!"  Kasabanın Çöküşü İlk önce çarşı meydanı yok oldu.   Sonra sokak lambaları devrildi.   İnsanl...

SEKİZİNCİ BÖLÜM: GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRMEK

  SEKİZİNCİ BÖLÜM: GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRMEK  Sabah, kamp alanında çocuklar heyecanla bir araya geldi. Bugün onların büyük bir keşif yapacakları gündü. Sinem Hanım onları toplayarak yeni bir projeye başlamadan önce önemli bir yere götüreceğini söyledi.   "Bugün, doğayı korumak için su israfını önleyen projeler üretmeye çalışacağız. Ama önce, teknolojinin dünyaya nasıl yardımcı olabileceğini görmeliyiz. Şimdi, bir robot fabrikasını ziyaret edeceğiz!"   Çocukların gözleri parladı. Robotlar! Birçoğu daha önce böyle bir fabrikaya gitmemişti. Büyük bir merakla araçlara bindiler ve birkaç saat sonra, devasa bir teknoloji merkezine ulaştılar.   Fabrika kapılarından içeri girdiklerinde, dev makineler sessizce çalışıyordu. Çocuklar, üretim hatlarındaki robotların kusursuz bir düzenle bir araya getirildiğini izliyorlardı. Bazıları tarım için tasarlanmış, bazıları su yönetiminde kullanılacak akıllı sistemleri kontrol ediyordu.   Fabrika yöneticisi ço...

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: KENDİNİ BULMAK

   ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: KENDİNİ BULMAK Akşam kamp ateşinin etrafında toplanan çocukların yüzlerinde yorgunluk vardı, ama bu yorgunluk öğrenmenin ve keşfetmenin verdiği tatlı bir huzurdu. Gün boyunca karşılaştıkları zorlukları birlikte aşmışlardı sadece teknik değil, duygusal engeller de vardı.   Sinem Hanım ateşin çıtırtıları arasında çocuklara dönerek sordu:   "Bugün çok şey yaşadık. Şimdi kendinize bir soruyu sormanızı istiyorum: Bugün ne öğrendiniz?"  Sofia, ateşin ışığında ellerini dizlerine koyarak derin bir nefes aldı. "Eskiden her şeyi kendim yapmaya çalışırdım,"  dedi. "Ama bugün, bir sorunu çözmek için başkalarının fikirlerine de ihtiyacım olduğunu fark ettim. Birlikte düşününce daha güçlü oluyoruz." Yanında oturan Emil başını salladı. "Evet, ben de sürekli hızla ilerlemek istiyorum. Ama bazen yavaşlamak ve detaylara bakmak gerekiyor. Bugün bunu öğrendim."   Li, defterini kapatarak gülümsedi. "Bugün ilk kez gerçekten kendimi duyurdum. ...

Dünya Son Büyük Adım

  Dünya    Son Büyük Adım   Hava yavaşça kararmaya başlarken, çocuklar kütüphanenin içinde bir araya gelmişti. Kitapların kokusu, ahşap rafların sessizliği ve geçmişten gelen sayfaların hafifçe hışırtısı… Burada, bilginin gücü hissediliyordu.   Ali masasının önünde durmuş, gözlerini defterine dikmişti. O artık sıradan bir çocuk değildi. Liderdi. Ve bu yolculuk ona, bilimle dolu bir dünyanın kapılarını açmıştı.   — "Dünya bizim evimiz. Onu koruyamazsak, başka bir yerimiz yok."   Deniz başını sallayarak masaya yaslandı.   — "Mars’a gittik ve suyun izlerini gördük. Ama artık yoktu. Eğer Dünya’da suyu korumazsak, biz de aynı kaderi yaşayacağız!"   Sinem heyecanla ekledi:   — "Bu yüzden su kaynaklarını koruma projemizi hayata geçirmeliyiz! Nehirleri temizleyeceğiz, su tasarrufu eğitimi vereceğiz!"   Ela elini kaldırarak devam etti.   — "Atmosfer… Mars’ta zayıftı. Eğer Dünya’daki karbon sa...

Plüton – Bilinmeyenin Eşiğindeki Son Macera

  Plüton – Bilinmeyenin Eşiğindeki Son Macera   Bilge Ruh, çocukları geri dönüş hazırlıkları yaparken izliyordu. Uzayın sonsuz karanlığı içinde, Dünya’ya dönüş için enerjileri çok azalmıştı. Ancak Ali huzursuzca etrafa bakıyordu.   — “Doğrusu burada tüm gezegenleri ziyaret ettik. Açıkçası Plüton’u da görmeden gitmeyelim,” dedi.   Herkes birbirine baktı. Yiyecekleri tükenmiş" enerjileri  çok düşük ve yolculuk her zamankinden daha tehlikeli hâle gelmişti. Ama Plüton’u görmeden geri dönmek onlara eksik bir keşif gibi hissettiriyordu.   Bilge Ruh gözlerini kısarak konuştu.   — “O halde oylama yapalım! Hiç yiyeceğiniz kalmadı. Buna rağmen gitmek istiyor musunuz?”   Bir anlık sessizlik oldu. Murat nefesini tutmuş, Ela kararsızca ellerini ovuşturmuştu.   Deniz yüksek sesle konuştu.   — “Eğer buraya kadar geldiysen, tamamlamadan dönmek olmaz!”   Efe gözlerini kocaman açtı.   — “Eksik ka...

Uranüs – Sessizliğin İçindeki Gizemli Dünya

  Uranüs – Sessizliğin İçindeki Gizemli Dünya   Bilge Ruh’un ışıkları çocukları sararken, kendilerini sonsuz bir mavi boşlukta buldular. Havada hafif bir sis dolaşıyor, uzaktaki ışıklar tuhaf bir şekilde dalgalanıyordu. Bir anda gözlerinin önünde buz mavisi Uranüs belirdi—soğuk, sessiz ve göz alıcı bir şekilde farklıydı.   Efe iç çekerek gezegene baktı.  — Burası çok sakin görünüyor... Ama sanki içinde bir sır saklıyor gibi.   Bilge Ruh hafifçe gülümsedi.   — Harika bir gözlem, Efe! Uranüs, Güneş Sistemi’ndeki en sessiz gezegenlerden biridir. Ama bu sessizlik, içinde çok büyük gizemler barındırıyor!   Zeynep şaşkınlıkla parmağını uzattı.   — Ama gezegen neden yan yatmış gibi görünüyor?!   Ali bilimsel yönünü ortaya koyarak açıkladı:   — Çünkü milyarlarca yıl önce devasa bir gök cismi Uranüs’e çarptı! Bu çarpışma ekseni eğdi ve gezegen neredeyse yana yatarak döner hâle geldi.   Murat gözle...

Satürn’ün Halkaları ve Büyük Kriz

  Satürn’ün Halkaları ve Büyük Kriz  Uzay mekiği, büyüleyici halkalarıyla ünlü Satürn’e yaklaşırken, çocuklar heyecanla ekranlara kilitlenmişti. Bu gezegenin devasa halkaları uzayda zarifçe süzülüyordu, ancak kimse onların tam olarak nasıl oluştuğunu bilmiyordu.   Ali: “Burada gerçekten başka bir gezegenden daha farklı bir hava var. Merkür kavurucu sıcaklıktaydı, Venüs ölümcül atmosferiyle bizi korkuttu, Jüpiter ise devasa bir gaz okyanusuydu. Satürn… başka bir şey gibi!”   Sinem: “Astrolojide Satürn disiplin ve sınavları temsil eder. Belki de bu yolculukta bizi zorlayacak bir şeyler olacak.”   Bilge Ruh: “Satürn gerçekten muazzam! Halkaları buz ve kayalardan oluşuyor ve Güneş Sistemi’ndeki en ikonik görüntülerden birine sahip. Ancak gezegenin sırları bunlarla sınırlı değil! Titan ve Enceladus gibi büyüleyici uydular burada saklı…”   Titan ve Enceladus’un Gizemi   Ekip, Satürn’ün uydularına odaklanarak Titan’ın kalın turuncu at...

Jüpiter’in Sırları

  Jüpiter’in Sırları Uzay mekiği, Güneş Sistemi’nin en büyük gezegeni olan Jüpiter’e yaklaşırken, çocuklar ekranlardaki büyüleyici manzaraya kilitlenmişti. Önlerinde devasa gaz bulutları, Büyük Kırmızı Leke ve halkalarla süslenmiş koca bir gezegen duruyordu.   Ali: “Bu şey devasa! Dünya bunun yanında minnacık kalıyor!”   Sinem: “Astrolojide Jüpiter şans ve bolluğu simgeler. Ama şu an bu devasa gezegenden çok da ‘şanslı’ hissetmiyorum.”   Bilge Ruh, çocukların sorularını dikkatle dinleyerek anlatmaya başladı.   “Jüpiter gerçekten büyüleyici bir gezegen. Gaz devleri arasında en büyüğü! Aslında katı bir yüzeyi bile yok—tamamen gazlardan oluşan bir dünya. Çıplak gözle bile görebilirsiniz çünkü Güneş’ten sonra sistemdeki en parlak cisimlerden biri.”   Büyük Kırmızı Leke ve Fırtınalar Ekip, mekiğin kameralarını Jüpiter’in ünlü fırtına bölgesine çevirdi. Büyük Kırmızı Leke, kızıl renkli kasırga gibi dönerek korkutucu bir görüntü oluşturuyo...

Bölüm 2: Merkür – Ateşin ve Buzun Dansı!

  Bölüm 2: Merkür – Ateşin ve Buzun Dansı! Uzayın sonsuz karanlığında süzülen dokuz küçük kâşif, ilk gezegenleri olan Merkür’e yaklaşıyorlardı. Gezegenin yüzeyi gri, çukurlarla dolu ve ürkütücü bir sessizlik içinde görünüyordu.   Murat, Dünya’daki manzaraları hatırlayıp başını iki yana salladı.  — Burada ne ağaç var ne de hava. Sanki ölü bir gezegene gelmişiz gibi!   Ali, bilimsel yönünü konuşturarak cevap verdi:   — Aslında burası tam olarak ölü değil. Ama atmosferi olmadığı için Dünya gibi canlılık barındırmıyor. Sadece taş, kayalar ve eski kraterler var!   Tam o anda  Bilge Ruh, derin bir kahkaha attı ve çocuklara döndü.   — Hoş geldiniz, genç kaşifler! Merkür, Güneş’e en yakın gezegen ama en sıcak olanı değil! Çünkü en sıcak gezegen unvanı Venüs’e ait!   Ela şaşkınlıkla gözlerini açtı:   Nasıl yani? Güneş’e en yakın gezegen daha sıcak olmalı,  öyle değil mi? Bilge Ruh elini kaldırarak açıklamay...

BÖLÜM 1: KAYIP KÜTÜPHANE VE SİHİRLİ YOLCULUK

 BÖLÜM 1: KAYIP KÜTÜPHANE VE SİHİRLİ YOLCULUK   Kasabanın en meraklı öğrencileri olan "9 küçük kâşif", öğretmenlerinin verdiği ödevi büyük bir heyecanla karşılamıştı. Konuları gezegenler ve evren  hakkında araştırma yapıp "bir proje ortaya koymaktı". Fakat bilgiye ulaşmanın oldukça zor olduğu bu kasabada, nereden başlayacaklarını bilmiyorlardı. "Kütüphaneye gitmeliyiz!". dedi Sinem, gözleri parlayarak.   Bir zamanlar kasabanın bilgi yuvası olan "eski kütüphane", yıllardır terk edilmişti. İçeri girdiklerinde örümcek ağları ve tozlar havada dans ediyordu. Tam raflara uzanacaklardı ki, "ortam bir anda karıştı."   BOOM!  Büyük bir ışık parladı ve "Bilge Ruh" ortaya çıktı!   "Meraklı çocuklar, hoş geldiniz! " dedi yaşlı ama neşeli bir sesle.  "Uzay hakkında bilgi mi istiyorsunuz? O halde sizi bir yolculuğa çıkarmalıyım!"  Çocuklar birbirlerine korku dolu gözlerle baktı. Ama bu ruh "fazlasıyla dostça" g...

Merhaba sevgili dostlar!

  Merhaba sevgili dostlar!  Bugün kısa bir mola veriyorum, ama merak etmeyin! Yarın sizleri yepyeni, dopdolu ve heyecan verici bir öykü serisiyle buluşturacağım!  "Çocuklar için eğitici ve eğlenceli hikayeler" bu sayfada olacak. Hayallerini korumaları, dünyaya umutla bakabilmeleri ve kendilerini keşfetmeleri için onlara ilham vermek istiyorum. Çünkü umut, her yeni güne merakla uyanmak ve yaşama tutunmanın sanatıdır.   Yeni serimizin ilk bölümü yarın sizlerle! Öykülerde keşif, macera ve öğrenme dolu anlar olacak. Çocuklarımızın hayal dünyasına ışık tutacak bu yolculuğa hep birlikte çıkacağız.   Takipte kalın! Çünkü yarın, bambaşka bir maceranın kapılarını aralayacağız!   Sevgiyle ve umutla kalın!  16.05.2025 Mesime Elif Ünalmış 

Luna’nın Dokunuşu

 Luna’nın Dokunuşu Başlangıçta hiç istemiyordu. Evde bir hayvan beslemek… Hele bir kedi… Kendi korkuları vardı, alışkanlıkları vardı. Ama küçük bir çocuğun gözleri bazen dünyayı değiştirebilir. Kızının ısrarları, gözlerindeki o masum özlem, yalnızlığını anlatışı… Bir anne, çocuğunun mutsuzluğuna uzun süre kayıtsız kalamazdı. Sonunda, içindeki tüm tereddütlere rağmen, bir kedi aldı. Luna adını verdiler.   Luna eve ilk geldiğinde çekingen, ürkekti. Ama kısa sürede evi dolduran neşeye dönüştü. Kızının yalnız oyunlarını paylaştı, gece sessizce yanına sokuldu. O küçük patiler, boşluğu sessizce dolduran yıldızlar gibiydi. Geceleri usulca gelip sarılır, soğuk günlerde içleri ısıtan bir dokunuş olurdu. O küçük canlı, evde hiç duyulmayan bir müziğin notalarını tamamlıyordu.   Bir gün Luna’yı kucağına aldığında, içindeki eski korkuların kırıldığını hissetti. Sanki yıllardır kilitli bir kapı açılmıştı. Belki sevgi, böyle şeyleri değiştiriyordu. Belki bir küçük patinin doku...

MAHSUM MELEKLER

  Mahsum  Melekler   Can henüz ana sınıfına yeni başlamıştı. Sabahın erken saatlerinde kalkmak zor olsa da okul telaşından şikayet etmek aklına bile gelmezdi. Annesi Melis Hanım ise ev, iş ve okul arasında mekik dokuyordu. Can ana sınıfını çok sevmişti; yeni arkadaşlar tanımak onun hoşuna gitmişti. Arkadaşlarıyla bol bol oynuyor, çeşitli etkinlikler yapıyorlardı. Öğretmeni Şahika Hanım, küçük afacanlarla bazen resim çizdirir, bazen şarkılar öğretirdi. Birçok etkinliği birlikte yaparlardı.   Şahika Öğretmen minik afacanlara bir ödev verdi. Herkesin kendi hikayesini yazmasını istemişti. Afacanlar, bunu nasıl yapacaklarını bilemediklerini söyleyince, Şahika Öğretmen ailelerinden yardım alabileceklerini belirtti. Bunun üzerine çocuklar, heyecanla aileleriyle nasıl bir hikaye yazacaklarını düşündüler. Can, bu konuda biraz daha şanslıydı. Annesi Melis Hanım iyi bir hikaye anlatıcısıydı. Can, akşam yatmadan önce annesinin anlattığı hikayeleri dinlerdi. Ertesi gün,...

Ünlü Ağaçlar Cennette🌿✨

  Ünlü Ağaçlar Cennette🌿✨ Sabahın ilk ışıkları Elmas Hanım'ın evinin penceresinden nazikçe süzülürken, Doğaç uyandı. Henüz yatağında gözlerini tavana dikmiş halde, babasının  yanan ahırda trajik bir şekilde hayata veda ettiğini hatırladı. Bu anılar her zaman içini acıtsa da, annesinin fark etmesini istemedi. Genç yaşına rağmen sorumluluk duygusuyla hareket eden Doğaç, lavaboya doğru ilerledi. Annesi Elmas Hanım ona sesleniyordu: “Doğaç, hadi kalk, işimiz var!”  Doğaç yalnızca 13 yaşındaydı ama olgun ve sessiz bir yapıya sahipti. Zayıf ve uzun boyluydu; ince yüz hatlarını masmavi gözleri tamamlıyordu. Bu gözler merhametle doluydu, tıpkı babası İhsan Efendi gibi. Babasının vefatından sonra, Elmas Hanım ile baş başa kalmışlardı. Doğaç, sadece ev işlerinde değil, okulda da başarılıydı. Kitaplara olan sevgisi büyüktü ve bu alışkanlığını emekli öğretmen olan annesinden almıştı. Elmas Hanım, eşi İhsan Efendi'nin ısrarı üzerine şehir hayatını bırakıp köyde yaşamaya başlamıştı. Ş...

Alevlerin Ardındaki Hayatlar

  Alevlerin Ardındaki Hayatlar Ege'nin serin meltemleri, her daim yeşilin hakim olduğu topraklarda, artık bir sessizlik içinde süzülüyordu. Doğaç, Mira’nın elinden tutarak onu tepenin zirvesine çıkardı. Aşağıda geniş bir ormanlık alan vardı, ama ağaçların yeri şimdi simsiyah kömürle kaplıydı. O günün izleri toprağa, havaya, hatta hala yanık kokusunu taşıyan melteme işlemişti. Doğaç konuşmaya başladı; sesi kırılgan, kelimeleri ağırken bir yara taşır gibiydi. “Bu bölge, Mira... Bir zamanlar hayat doluydu. Kuşların cıvıltıları, rüzgarla dans eden ağaçların sesi... Ama artık sadece sessizlik var. İki yıl önce burada, bir cehennem doğdu. Karan, rant uğruna bu güzellikleri yok etmeye karar verdi. İnsanlar, hayvanlar, bu toprağın her bir köşesi onun karanlık arzularının kurbanı oldu.” Doğaç, gözlerini yanmış topraklara dikip bir süre sustu. Mira, yere diz çöktü. Elleriyle kömürleşmiş bir dalı aldı, yanık kokusu adeta onun ruhunu delip geçiyordu. “Bunu gerçekten yapan bir insan olabilir mi...

Karınca Krallığında Kaybolan Çocuk

  ✨ Karınca Krallığında Kaybolan Çocuk Can, karıncaların dünyasına her zaman büyük bir merak duyardı. Babasıyla pikniğe gittikleri bir gün, gözleri yine küçücük işçi karıncalara takıldı. "Nasıl olur da bir kırıntı için kilometrelerce yol yürürler?" diye düşünürken, birden garip bir ışık belirdi. Gözleri kamaştı ve aniden etrafında her şey devleşti. Hayır, aslında o küçülmüştü!  Etrafına bakındığında kendisini bir karınca kolonisinin ortasında buldu. Devasa karıncalar ona hayretle bakarken içlerinden biri öne çıktı. Kollarını—ya da bacaklarını—kavuşturarak, Can’ı süzdü. "Sen de nesin? Çok büyükken minicik mi oldun? Ama yine de bizden büyük duruyorsun! Ve neden üzerindeki kıyafetler sana çadır gibi görünüyor?" diye sordu.  Can şaşkınlıkla ne diyeceğini bilemezken başka bir işçi karınca yanına gelip, "Bizi anlamıyorsan sorun değil, biz genelde insanlar gibi konuşmayız. Ama sen oldukça garip görünüyorsun, o yüzden seni depoya kaldırmayı düşünüyoruz. Yoksa sen bir d...

Görülmeyen Renkler

Görülmeyen Renkler Şehir, geceye teslim olmuşken neon ışıkları tabloların üzerine düşüyor, renklerin dansına eşlik ediyordu. Müzeye gelen kalabalık hayran gözlerle ünlü sanatçının eserlerini incelerken, dışarıda, buz gibi havada camın ardından içeriye bakan küçük bir çocuk vardı. Ellerini cebine sokmuş, soğuktan korunmaya çalışıyordu ama gözleri içerideki sanata saplanmıştı. Öyle bir tutkuyla bakıyordu ki sanki her fırça darbesini ezberliyordu. Bir gün kendi resimlerinin de o duvarlarda olacağını hayal ediyordu. Fakat hayaller bazen sadece hayal olarak kalırdı—çünkü toplum, bazı insanlara fırsat vermeyi unutuyordu. Sanatçı, müzenin içinden, cama yapışmış bu bakışları fark etti. İçinde garip bir hüzün dalgalandı. Çocuk sanatla arasında bir sınır hissediyordu; ona çizilmiş, aşılmaz bir çizgi vardı. Bir an düşündü—sanat gerçekten sınırlara mahkûm olabilir miydi? Belki bulunduğu yer değil, onu hissettiren duygular önemliydi. Ertesi gün, sanatçı kimliğini gizleyerek çocuğun yaşadığı semtte ...

Altıncı His: Sezgiler ve İçsel Rehberlik

  Altıncı His: Sezgiler ve İçsel Rehberlik  Zeynep, gözleri görmese de sezgilerinin ona bir yol gösterdiğini fark ediyordu. Bir şeyler hissettiğinde bunun kaynağını açıklayamazdı ama içindeki bu güçlü duygu bazen olacakları bile önceden sezmesine neden oluyordu. İnsanların ruh hallerini, ortamın enerjisini ve bazen kimsenin fark edemediği küçük detayları hissediyordu.   Annesi ise başka bir yönüyle benzer bir yeteneğe sahipti. Komşularına fal bakar, onların hayatlarıyla ilgili doğru tahminlerde bulunurdu. İnsanlar ona içlerini açıyor, o ise duyduğu kelimelerin ötesinde bir şeyler hissederek doğru çıkarımlarda bulunuyordu.   Bir gün Asya, Zeynep’i ziyarete geldiğinde annesi mutfakta kahve yapıyordu. İçeriye yayılan kahve kokusu Zeynep’in çocukluk anılarını canlandırdı.   Zeynep: "Annem kahve yapıyor... Küçükken kahve piştiğinde, komşular toplanırdı. Annem kahve falı bakarken ortamda bir sessizlik olurdu. Sanki herkes kendi iç yolculuğuna çıkıyordu....