Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Çocuk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

3. Bölüm – Zehirli Ağacın İntikamı

  3. Bölüm – Zehirli Ağacın İntikamı   “Bazı ağaçlar susmaz. Sadece insan olmayı unutmuşlara cevap verir.” Yıllar geçti.   Güven artık genç bir delikanlıydı.   Altın sarısı saçları rüzgârla dans ediyor, gözleri insanın içine sözcük söylemeden bakabiliyordu.   Onu gören herkes “bir ışık” geçti derdi ardında.   Ama dört çirkin kardeşi onun parıltısına kördü.   Çünkü insanın kalbi kıskandığında, gözüne düşen perde yalnızca başka yüzlere kapanmaz — kendi vicdanına da duvar olur. “O hepimizi gölgede bırakıyor!”   “Biz de onun gibi doğabilirdik!” “Oysa bizi bu köy lanetledi!” Kardeşleri günbegün büyüyen bir iç sancısıyla kıvrılıyor, Güven’in her gülüşünde daha da kararıyorlardı.   Ve bir gün, en büyükleri bu nefrete bir plan biçti.   “Eğer ondan kurtulursak… belki de bizim yıldızımız parlamaya başlar.” Plan karanlıktı.   Köyün dışında, uğursuzluğu yıllardır anlatılan bir ağaç vardı. ...

İkinci bölüm : Güven "in Doğumu

  İkinci bölüm : Güven "in Doğumu Gecenin en içe dönük saatinde, yıldızlar Gölgeli Kasaba’nın üstüne usulca eğilmişti. Rüzgâr neredeyse nefes almayı unutmuş gibiydi. O gece Filiz Hatun doğum sancısıyla kıvranırken, Mehmet Efendi’nin gözleri karanlığa bakıyor ama yüreği çoktan dualara sığınmıştı. İkisinin de kalbinde bir huzursuzluk vardı — çünkü o gece başka bir sancı da toprağın derinliklerinde yankılanıyordu. Bir ağaç... çok uzakta, rüzgârsız bir gökyüzü altında, sanki Filiz’in sancısını hissediyordu. Zehirli Ağaç... Doğum gerçekleştiğinde, evin içi bir anda aydınlandı. Kandiller yanmadı, ama duvarlar altın sarısına büründü. Filiz, yorgun bir tebessümle oğlunu kucağına aldı. Saçları babasınınki gibi altın sarısıydı, gözleri ise deniz gibi derindi. Onu kucaklayan sadece annesi değil, sanki kaderin ta kendisiydi. Bu çocuğun ismi başka türlü konulamazdı. Güven... çünkü o geldiğinde evdeki her şey, ilk kez suskunlukla değil, huzurla sessizleşti. Ama sevinç uzun sürmedi. Henüz çocuğu...

Duyuru

  Duyuru  BİR MASAL BAŞLIYOR… AMA BU MASAL BAŞKA Yarın…   Karanlıkla büyüyen bir ağaç…   Anne karnında susan bir lanet…   Ve doğduğunda  güven  taşıyan bir bebek.  Bu öyle bir masal ki;   Ne tamamen geçmişe gömülü,   Ne de yalnızca geleceğe fısıltı… Bu bir kehanetin, bir aşkın, bir affın, bir ışığın hikâyesi.   Ve bir kadının ettiği bedduanın, tüm bir kasabanın kaderini değiştirdiği topraklarda geçiyor. GÜVEN’in hikâyesi geliyor…   Bir çocuğun, lanetli meyvelerin gölgesinde doğup, iyiliğin kökünü yeniden canlandırdığı büyülü bir serüven.  9 bölümlük “Zehirli Ağacın Çocukları” masal serisiyle;   – İyiliğin gölgede nasıl yeşerdiğini   – Affın doğayı bile değiştirebileceğini   – Ve bazen en güçlü ışığın, en kırık kalpten çıktığını okuyacaksınız.  Her bölümde su gibi akan bir anlatı…   Her satırda insan kalbine dokunan bir ses…  İlk bölüm çok ...

8 bölüm Gölgeler ve Işık: Sonsuz Döngünün Başlangıcı Son Bölüm: Kötülüğün Mührü ve Kehanetin Sonsuz Uykuya Dalışı

  Son Bölüm: Kötülüğün Mührü ve Kehanetin Sonsuz Uykuya Dalışı   Kasaba, son büyük çatışmadan çıkmıştı.   Umbra Noctis’in sonsuz karanlığı,   Velmoria’nın zihinleri kontrol eden sisleri,   Zyphora’nın ölümcül zehirleri,   Nyxara’nın yıldızsız boşluğu,   Malvera’nın şiddetli fırtınaları,   Morganta’nın yıkıcı alevleri,   Ve Serpenthia’nın aldatıcı illüzyonları,  Liora tarafından alt edilmişti.   Ancak iyilik kraliçeleri bunu kalıcı hale getirmeliydi.   Kötülüğün Mührü İyilik kraliçeleri dünyanın en eski kutsal topraklarına doğru ilerledi.   Kötülük kraliçeleri hapsedilmek üzere burada mühürlenecekti.   Seraphine elini kaldırdı, Elyndra toprakların enerjisini kullanarak mühürü tamamladı, Noctavia gökleri açtı, ve Aurielle son ışığı yayarak bu karanlık varlıkları sonsuza dek durdurdu.   Ve böylece, kötülüğün yedi yüzü, kadim mühürlerin ardına kilitlend...

Gölgeler ve Işık: Morganta’nın Alevleri Bölüm 6: Ateşin Öfkesi ve Umudun Zaferi

  Bölüm 5: Rüzgarın Öfkesi ve Umudun Zaferi   Kasaba, Nyxara’nın yıldızsız boşluğundan yeni çıkmıştı, ancak şimdi doğa bile karşılarına düşman olmuştu.   İlk başta herkes hava değişimini normal karşıladı. Ancak birkaç saat içinde rüzgarlar kuvvetlenmeye başladı.   Malvera’nın Sessiz Gelişi   Rüzgarlar hızlandı.   Gecenin ilerleyen saatlerinde, kasabanın üzerindeki bulutlar toplanmaya başladı.   Şehir halkı, ilk başta bunu bir yağmur fırtınası sanıyordu.   Ancak rüzgar o kadar güçlüydü ki, evlerin çatılarından parçalar sökülmeye başladı.   İnsanlar panik içinde evlerine kaçtı.   Ancak gök gürültüsü o kadar kuvvetliydi ki, yer bile titriyordu.   Malvera, doğanın öfkesiyle gelmişti.   Benim rüzgarlarım her şeyi yıkacak! Umudunuz, kasırganın içinde kaybolacak!"  Kasabanın Çöküşü İlk önce çarşı meydanı yok oldu.   Sonra sokak lambaları devrildi.   İnsanl...

4. Bölüm. Aynadaki Ağaç

  4. Bölüm. Aynadaki Ağaç  Zehirli ağacın laneti çözülmüş, çirkin kardeşler yüzlerinden değil kalplerinden güzelleşmişti. Kasabanın sessizliği ilk kez huzurdan kaynaklanıyor, rüzgâr dalların arasında korku değil, şükür fısıldıyordu. Ama Güven’in içinde silinmeyen bir yankı vardı: Ağaç ona dilek hakkı vermişti… ve o istememişti. O dileği isteyerek değil, susarak geri çevirmişti. Fakat fısıltılar toprağın altını boş yere dövmezdi. Bir gecedir rüyalarında o ağacın gövdesinde başka bir ağaç beliriyordu: gözleri vardı. Gözleri onun kendi gözleriydi. O sabah, Güven uyandığında bir değişiklik vardı. Evde her şey yerli yerindeydi ama dışarısı sessizdi, fazlaca sessiz. Gökyüzü griye yakın bir mor, kuşlar görünmüyordu. “Bugün hava farklı kokuyor,” dedi Fürüze. Nevra, “Bir sessizlik gelmiş, ama susmamış gibi,” dedi. Güven’in o gün kalbi nedenini bilmediği bir biçimde ağırdı. Ayakkabısını bağlarken parmaklarının ucunda taş gibi bir karıncalanma hissetti. O an dışarıdan bir ses gelmeden, i...

. 7.BÖLÜM YEDİNCİ BÖLÜM: OYUNLARLA GELEN DOSTLUK

  7. BÖLÜM YEDİNCİ BÖLÜM: OYUNLARLA GELEN DOSTLUK  Son günler boyunca kamp alanında birçok önemli olay yaşanmıştı. Çocuklar çevre bilinci kazanmış, yangınla mücadele etmiş, yasadışı ağaç kesimine tanıklık etmişti. Tüm bu yaşananlar, onların doğaya ve insanlığın sorumluluklarına dair farkındalıklarını artırmıştı. Ancak bugün, ağır duygular yerine eğlenme zamanıydı.   Sabah Sinem Hanım, çocukları büyük kamp alanında bir araya topladı. Hafif bir gülümsemeyle, onların yüzlerine baktı.   "Son günlerde hepimiz çok şey yaşadık," diye başladı. "Yangınla mücadele ettik, doğayı korumanın ne kadar önemli olduğunu fark ettik, yasadışı ağaç kesimine şahit olduk. Ama şimdi, biraz eğlenmeye ihtiyacımız var! Hepiniz farklı ülkelerden geldiniz ve kendi kültürlerinizde oynanan çok özel oyunlar var. Bugün hepimiz birbirimizin oyunlarını öğrenelim!"  Çocuklar bir anda heyecanlandı. İlk olarak Sofia öne çıktı ve ellerini dizlerine vurdu.   "Brezilya’da en çok oyn...

3. Bölüm – Zehirli Ağacın İntikamı

  3. Bölüm – Zehirli Ağacın İntikamı   “Bazı ağaçlar susmaz. Sadece insan olmayı unutmuşlara cevap verir.” Yıllar geçti.   Güven artık genç bir delikanlıydı.   Altın sarısı saçları rüzgârla dans ediyor, gözleri insanın içine sözcük söylemeden bakabiliyordu.   Onu gören herkes “bir ışık” geçti derdi ardında.   Ama dört çirkin kardeşi onun parıltısına kördü.   Çünkü insanın kalbi kıskandığında, gözüne düşen perde yalnızca başka yüzlere kapanmaz — kendi vicdanına da duvar olur. “O hepimizi gölgede bırakıyor!”   “Biz de onun gibi doğabilirdik!” “Oysa bizi bu köy lanetledi!” Kardeşleri günbegün büyüyen bir iç sancısıyla kıvrılıyor, Güven’in her gülüşünde daha da kararıyorlardı.   Ve bir gün, en büyükleri bu nefrete bir plan biçti.   “Eğer ondan kurtulursak… belki de bizim yıldızımız parlamaya başlar.” Plan karanlıktı.   Köyün dışında, uğursuzluğu yüz yıllardır anlatılan bir ağaç vardı....

Bir Masal Başlıyor: Yarın Yeni Serimize Kavuşuyoruz!

  Bir Masal Başlıyor: Yarın Yeni Serimize Kavuşuyoruz!   Sevgili okur, kalplerimizi ısıtacak, hayal gücümüzü harekete geçirecek ve tüm dünya çocuklarını kucaklayan yepyeni bir hikâye serisine başlıyoruz! Bu seride, sadece eğlenceli maceralar değil, aynı zamanda dostluk, cesaret, adalet ve sevgi gibi en değerli kavramları birlikte keşfedeceğiz.   Hangi kıtada, hangi kültürde olursa olsun, her çocuğun kalbinde taşıdığı ortak değerleri ve hayallerini bu hikâyelerde bulacaksınız. Peki, bu serinin kahramanları kimler olacak? Ne tür sürprizler bizi bekliyor?Şimdilik bunları saklı tutuyorum—ama yarın, ilk bölümü okuduğunuzda büyük bir dünyanın kapılarının aralandığını hissedeceksiniz!   Hazır olun, çünkü yarın yeni bir yolculuk başlıyor. Görüşmek üzere!    26.05.2025 Mesime Elif Ünalmış 

Venüs’ün Öfkesi ve Kayboluş

  3.BÔLÜM   Venüs’ün Öfkesi ve Kayboluş Çocuklar, uzay mekiğiyle Venüs’ün zorlu atmosferine doğru yol alırken heyecan ve endişe içindeydiler.  Kimileri gezegenin gizemini çözmek için sabırsızlanıyordu, kimileri ise korkularıyla yüzleşmek zorunda kalacağını biliyordu.   Mekiğin içindeki ekranda Venüs’ün yoğun bulutları belirmişti. Bu bulutlar sülfürik asit içeriyordu ve gezegenin yüzeyini görmek neredeyse imkânsızdı. Elif: “Burası hiç de romantik değil! Venüs, aşk ve güzellik gezegeni ama şu manzara çok korkutucu görünüyor.”   Can: “Bence burası ‘Lavlar Gezegen’ olmalı! Her yerde volkanlar ve kızıl kayalar var.”   Ekip iniş için en güvenli bölgeyi arıyordu. Ancak Venüs’te güvenli diye bir şey yoktu — yüksek basınç her şeyi ezebilecek kadar güçlüydü. Uzay mekiğinin özel koruyucu kaplamaları olmasa, içeridekiler  bir kutu içindeki soda gibi sıkışıp kalabilirlerdi!  Sonunda bir noktada iniş yapıldı ve kapılar açıldı. Ancak dışarı çıkmak...

Bölüm 2: Merkür – Ateşin ve Buzun Dansı!

  Bölüm 2: Merkür – Ateşin ve Buzun Dansı! Uzayın sonsuz karanlığında süzülen dokuz küçük kâşif, ilk gezegenleri olan Merkür’e yaklaşıyorlardı. Gezegenin yüzeyi gri, çukurlarla dolu ve ürkütücü bir sessizlik içinde görünüyordu.   Murat, Dünya’daki manzaraları hatırlayıp başını iki yana salladı.  — Burada ne ağaç var ne de hava. Sanki ölü bir gezegene gelmişiz gibi!   Ali, bilimsel yönünü konuşturarak cevap verdi:   — Aslında burası tam olarak ölü değil. Ama atmosferi olmadığı için Dünya gibi canlılık barındırmıyor. Sadece taş, kayalar ve eski kraterler var!   Tam o anda  Bilge Ruh, derin bir kahkaha attı ve çocuklara döndü.   — Hoş geldiniz, genç kaşifler! Merkür, Güneş’e en yakın gezegen ama en sıcak olanı değil! Çünkü en sıcak gezegen unvanı Venüs’e ait!   Ela şaşkınlıkla gözlerini açtı:   Nasıl yani? Güneş’e en yakın gezegen daha sıcak olmalı,  öyle değil mi? Bilge Ruh elini kaldırarak açıklamay...

Alevlerin Ardındaki Hayatlar

  Alevlerin Ardındaki Hayatlar Ege'nin serin meltemleri, her daim yeşilin hakim olduğu topraklarda, artık bir sessizlik içinde süzülüyordu. Doğaç, Mira’nın elinden tutarak onu tepenin zirvesine çıkardı. Aşağıda geniş bir ormanlık alan vardı, ama ağaçların yeri şimdi simsiyah kömürle kaplıydı. O günün izleri toprağa, havaya, hatta hala yanık kokusunu taşıyan melteme işlemişti. Doğaç konuşmaya başladı; sesi kırılgan, kelimeleri ağırken bir yara taşır gibiydi. “Bu bölge, Mira... Bir zamanlar hayat doluydu. Kuşların cıvıltıları, rüzgarla dans eden ağaçların sesi... Ama artık sadece sessizlik var. İki yıl önce burada, bir cehennem doğdu. Karan, rant uğruna bu güzellikleri yok etmeye karar verdi. İnsanlar, hayvanlar, bu toprağın her bir köşesi onun karanlık arzularının kurbanı oldu.” Doğaç, gözlerini yanmış topraklara dikip bir süre sustu. Mira, yere diz çöktü. Elleriyle kömürleşmiş bir dalı aldı, yanık kokusu adeta onun ruhunu delip geçiyordu. “Bunu gerçekten yapan bir insan olabilir mi...

23 Nisan

  23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dünya çocuklarına armağan ettiği eşsiz bir değerdir. Bu bayram, ulusal egemenliğimizin, bağımsızlık mücadelemizin ve Cumhuriyet değerlerinin çocuklarımızla yaşayarak geleceğe taşınmasının simgesidir. Her ne kadar kötü niyetli zihniyetler Atatürk’ün kazanımlarını zedelemek için çabalasa da bu uğraşlar asla başarılı olamayacaktır. Çünkü bu milletin gönlünde yatan Atatürk sevgisi, bu ülkenin temel taşlarından biridir ve hiçbir güç bu sevgiyi yok edemez. Atatürk, sadece bir lider değil; çağdaşlık, özgürlük ve bağımsızlık gibi değerlerin ta kendisidir. Atatürk'ün çocuklara armağan ettiği bu bayram, aynı zamanda bu ülkenin geleceğine dair duyduğu sonsuz güvenin bir ifadesidir. Atatürk’ün kazandırdığı değerler sadece tarihimize değil, aynı zamanda milletimizin bugünkü ve yarınki çıkarlarına hizmet etmektedir. Bu kazanımlar; demokrasi, laiklik, adalet ve eğitim gibi temel yapı taşlarıyla, ülkemizin bağım...

Nefes Şehri: Akciğerlerin Gücü!

  Nefes Şehri: Akciğerlerin Gücü!  Fatih, konuşan organlar şehrindeki macerasına tam gaz devam ediyordu. Bir sabah, derin bir nefes aldı ve ciğerlerini doldururken bir ses duydu:   “Hey, nefesinle içeri girmeden önce kapıyı çalmayı düşündün mü, genç adam? Ben senin Akciğerin! Hava trafiğini yöneten ve seni hayatta tutan çift motorlu mucizelerim. Biraz konuşmamız lazım, zira işim hiç kolay değil!”   Fatih şaşkınlıkla mırıldandı: "Akciğer mi? Şimdi de mi sen? Söyle bakalım, neler oluyor?"  Akciğer hafif bir öksürükle giriş yaptı:   “Fatih, bak şunu bilmelisin ki her nefes, bir melodidir. Ama kirli hava, sigara dumanı ve aşırı hareketsizlik benim orkestramı bozuyor. Sanki dans pistine çamur dökmüşsün gibi! Oysa temiz hava, doğada yürüyüşler ve bol su, benim en iyi partnerlerimdir. Ayrıca havuç, ceviz, ıspanak gibi nefes dostu yiyecekler de bana adeta doping etkisi yapar!”   Fatih merakla sordu: “Peki, nelerden uzak durmam gerekiyor, ey...

Ritim Şehri Kalp

  Ritim Şehri Kalp Fatih, konuşan organlar şehrindeki macerasına devam ediyordu. Mide ve Beyin’le yaptığı dostluk, ona daha sağlıklı seçimler yapma konusunda çok şey öğretmişti. Ama bir gün göğsünde ritmik bir melodi hissederek durdu. Bu melodiyi dinlemeye çalışırken bir ses yankılandı:   "Ta-da! İşte buradayım! Ben senin Kalbin. Vücudun DJ’i, ritim ustası ve sevgi fabrikasının yöneticisi! Konuşan organlar şehrinde en keyifli sohbetleri benimle yapmaya hazır ol!" Fatih bir kahkaha atarak cevap verdi: "Kalp, sen de mi? Söyle bakalım, senin için neler yapabilirim?" Kalp, melodik bir şekilde konuşmaya başladı:   "Ben ritimle çalışırım, Fatih. Doğru beslenirsen, ritim şovlarım harika olur. Ama yanlış seçimler yaparsan, 'vurmalı' bir kriz yaşayabiliriz. Mesela, avokado, ceviz, somon balığı ve ıspanak... Bunlar benim en sevdiğim orkestranın solistleri! Ayrıca kırmızı meyveler, özellikle nar ve çilek, damarlarımdaki nota akışını hızlandırır." Fatih başını...

Beyaz Örtünün Altındaki Bahar

  Beyaz Örtünün Altındaki Bahar Nisan ayının ikinci haftasında, kuş cıvıltıları ve uyanan doğanın sesiyle dolu bir sabaha uyanmayı bekleyen yavru kuş, gözlerini açtığında gördüğü manzara karşısında hayrete düştü. Gece boyunca, sessizce inen beyaz örtü tüm dünyayı sarıp sarmalamıştı. "Anne, bak! Her yer bembeyaz olmuş. Ama çok soğuk, biz bahara merhaba diyecektik!" diye cıvıldadı yavru kuş, sesi endişeliydi. Anne kuş yuvasının kenarına yaklaşıp dışarıya baktı. "Evet yavrum, doğa bazen bizi şaşırtabilir. Ama bu geçici. Sabırlı olalım, bahar yine bizimle olacak," dedi. Yavru kuş bu duruma biraz daha alışmaya çalışırken, bir fikir ortaya attı: "Anne, beyaz örtünün altında saklanan bahar hazinelerini keşfetmeye çalışalım mı?" Anne kuş gülümseyerek cevap verdi: "Bu biraz tehlikeli olabilir yavrum. Ama istersen sana bu beyaz örtünün getirdiği güzellikleri anlatayım."  Anne kuş, kar yağışının da aslında başka canlılara ne kadar mutluluk getirdiğini, su k...

Saygın Dilenci

 Saygın Dilenci Etrafı kayalardan oluşan, ceviz ağaçlarıyla çepeçevre sarılmış, bu ağaçların bitiminde ise kayalardan akan suyun yanı başında kendine has insanların yaşadığı, küçük ve şirin bir köyde yaşardık. Köyümüz küçük olsa da oldukça renkliydi. Gün içinde herkes tarlada, yaylada hasatla ve benzeri işlerle uğraşırdı. Akşamları ise gençler bir araya, yaşlılar bir araya, çocuklar da annelerinin yanında oturup eğlenirlerdi.   Kimi ateş yakıyor, harlı ateşte patates ve biber közlüyor, kimi maniler anlatıyor, kimi saz çalıyordu. Köyde bir olay olduğunda, köyün en deneyimli ve en yaşlı insanları mutlaka bir çözüm bulurlardı. Bazıları yırtık çanta ve ayakkabı yapımında, bazıları semer yapımında özel yeteneklere sahipti. Hepsinin ortak özelliği, yaptıkları işleri karşılıksız yapmalarıydı. Her ne kadar karşılıksız denilse de para yerine isteyen bir teneke buğday, bir iki çift çorap, bir çift postal ya da ihtiyaç duyulan başka bir şey verirlerdi. Karşılık beklemezlerdi; amaç g...

Sevgiyle Bakan Hayat

  Sevgiyle Bakan Hayat Sevgi, anlamlı bir duyguyu ifade eder. Kimileri bu duyguyu cezaya dönüştürür; hatta daha da ileri gidip cana kıyanlar bile olur. Ancak sevgi, herkesin başından geçen bir duygu selidir. Burada bahsettiğim sevgi, yalnızca iki kişinin yaşadığı aşk değil; doğayı, insanları, hayvanları ve hayatın kendisini sevmektir. Hayatı bilinçli yaşamakla şekillenen bir sevgiden söz ediyorum. Ama bu kolay bir şey midir? Elbette değil. Sevgi emek ister; yüreğimize bir tohum ekeriz, onu yeşermesi için bekleriz. Sonra içimizde büyütür, ardından çevremizde gördüğümüz her şeye sevgiyle bakarak çoğaltırız.   Sevgimizi doğru yerde kullandığımızda, istediğimiz sonucun karşılığını fazlasıyla alırız. Sevgi ve sabırla beslenen bir yürek, güzelliklerle taçlanırken çoğu insan kısa yolu, yani kötülüğü seçer. Bu yolda emek yoktur, sabır hiç yoktur. Şiddet vardır. Sevgi paylaştıkça çoğalırken, şiddet aynı ölçüde yoğunlaşır ve geri dönüşü olmayan yıkımlara sebep olur. İnsan hayatı ke...

AYAZ'IN DİKKATLİ YAKLAŞIMI VE EFE İLE DOSTLUĞU

  AYAZ'IN DİKKATLİ YAKLAŞIMI VE EFE İLE DOSTLUĞU Ayaz, sevgi dolu ve saygılı bir çocuktu. 2. sınıfta okumaktaydı ve küçüklere olan ilgisiyle dikkat çekiyordu. Her hareketinde onları korumaya özen gösterirdi. Bu özen, yaşadığı bir kazanın ardından şekillenmişti. Geçen yıl, 1. sınıfta bir merdiven kazası yaşamıştı. Büyük çocukların hızlıca koşup ona çarpmasıyla yere düşmüş ve kolunu kırmıştı. Uzun süre alçıda kalan kolu nedeniyle derslerine katılmakta zorlanmıştı. Ancak bu kaza, Ayaz'a önemli bir ders vermişti: Dikkatli olmak ve başkalarını da tehlikelerden korumak. Artık merdivenlerden inerken ya da oyun oynarken her zaman daha dikkatli davranıyordu. Koşan çocukları uyarmaktan ve daha küçük öğrencileri korumaktan geri durmuyordu. Onun için önemli olan, başka bir çocuğun kendi yaşadığı gibi bir acı yaşamamasıydı. Bir gün okul bahçesinde oyun oynarken Ayaz, 1. sınıfa yeni başlayan çekingen bir çocuk fark etti. Bu çocuk Efe'ydi. Sessiz bir kenarda duran Efe'nin utangaç h...

Saka Kuşu ve Cırcır Böceği

  Saka Kuşu ve Cırcır Böceği Bir zamanlar ormanın derinliklerinde, yeşil yaprakların arasında büyük bir ses yarışması düzenlenmişti. Katılımcılar arasında cırcır böceği ve saka kuşu da vardı. Her ikisi de kendi seslerinin daha güzel olduğunu iddia ediyorlardı. Saka kuşu biraz sinirlenmişti ve yanında duran uğur böceğine sordu: "Durumu çok merak ediyorsanız, lütfen jüri üyelerimizin kararını bekleyin." Bunun üzerine motivasyonlarını koruyarak kenarda sıralarını beklediler. Cırcır böceği, kara kanatları ve parlak siyah renkleriyle gündüzleri çalıların altında yaşardı. İnce antenleriyle toprağı kazar, çukurlar açar ve yalnız başına gizlenirdi. Güzel sesini çıkarmak için ön kanatlarını birbirine sürttüğünde, ormanın sessizliği hoş bir melodiye yerini bırakırdı. Dişiler bu melodiyi duyunca ona hayran olur ve çevresinde toplanırlardı. Saka kuşu ise tepesindeki siyah tüyleri ve beyaz yanaklarıyla gündüzleri ağaç dallarında şarkı söylerdi. Öyle güzel öterdi ki ormanın sakinleri onu...