Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya Bölüm 17: Başka Türlü Bakmak – Farklılık, Empati ve Bilimle Kurulan Köprüler
Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya
Bölüm 17: Başka Türlü Bakmak – Farklılık, Empati ve Bilimle Kurulan Köprüler
Bilim kulübüne yeni bir öğrenci katılmıştı. Adı Ömer’di. Sessizdi. Göz teması pek kurmazdı. Kulaklığını çıkarmazdı ve dersten önce defterini uzun süre çantasından çıkarmadan beklerdi. Bazıları onun tuhaf olduğunu fısıldıyor, bazıları görmezden geliyordu. Mira ise merak ediyordu.
Bir gün, öğretmenleri onları grup çalışmasına eşleştirdi. Konu: “Duyular ve Bilim: Algılar Nasıl Farklılaşır?”
Mira önce tereddüt etti. Ama sonra içinden bir ses, “Gözlemci olmak başka, önyargısız olmak bambaşka,” dedi.
Çalışmaya başladıklarında Ömer hâlâ konuşmamıştı. Mira konuyu anlatmaya çalıştı:
“Biz beş duyudan bahsedeceğiz ama aynı zamanda algı bozuklukları, duyusal hassasiyet gibi şeylere de… İstersen ben… not alayım mı?”
Ömer başını hafifçe salladı. Sonra yavaşça defterinden bir çizim çıkardı: İnsan vücudu ve çevresel uyaranlarla dolu, renkli bir şema. Çizimde duyu organları ışın gibi etrafa yayılmıştı.
Mira büyülenmiş gibi baktı. “Bunu sen mi çizdin?”
Ömer sessizce başını salladı.
“Sen bu konuyu... zaten hissediyorsun değil mi?”
Ömer gülümsedi. “Benim beynim bazı şeyleri farklı işliyor. Bazen çok ses beni yoruyor. Ama bazen... ayrıntıları sizden daha net görüyorum.”
O an Mira’nın zihninde bir şimşek çaktı.
“Peki… algılama farklılıkları bir avantaj olabilir mi?”
Ömer göz ucuyla baktı. “Bilmiyorum. Bazen öyle. Ama genelde bu yüzden yalnızım.”
Mira başını salladı. “Bana öyle gelmiyor. Bilim, yalnız bırakmaz. Yalnızca anlatması uzun sürer.”
Ertesi gün birlikte hazırladıkları projeyi sundular: Dünyayı farklı algılayan beyinler nasıl çalışır? Sunumları sırasında Mira şu cümleyi kurdu:
“Görmek, sadece gözle yapılan bir iş değildir. Bazılarımız hayatı biraz fazla duyarak, bazıları biraz geç hissederek yaşar. Ama bilim herkese yer verir. Farklılık, eksiklik değil; başka bir bakış açısıdır.”
Sınıf sessizdi. Ama öğretmenin gözleri parlıyordu.
Derse ara verildiğinde Derin Mira’ya yanaştı.
“O çocukla çalışmak zor olmamış mı?” bu
Mira döndü. “Değildi. Yeter ki dinlemeyi öğren.”
O akşam Ömer ilk defa Mira’ya mesaj attı.
“Bugün… daha kolaydı. Teşekkür ederim.”
Ve ardından kısa bir not:
“Ben renkleri biraz farklı görürüm. Ama senin sunumun… benim için maviydi.”
Mira bu cümleyi tekrar tekrar okudu. Bazı teşekkürler bağırmadan da duyuluyordu.
Gece günlüğüne yazdı:
“Farklılık, önce karanlık gibi gelir. Korkarız. Ama sonra bir pencere açılır. Ve içeriden başkalarının dünyasını görürüz. Bilim bazen büyüteçtir, bazen köprü. Bugün… köprü olduğum bir gündü.”
🧬 Mira’nın Bilim Günlüğü
-Algı farklılıkları: Beynin çevresel uyaranları farklı şekilde işlemesidir.
- Nöroçeşitlilik: İnsanların beyin yapılarının farklılık göstermesi; otizm, dikkat eksikliği, disleksi gibi örnekleri kapsar.
- Duyusal hassasiyet: Aşırı ses, ışık, dokunuş gibi uyaranlara karşı yoğun tepki verme durumu.
- Empati: Beynin ayna nöronları sayesinde başka birinin duygusunu taklit edebilme becerisi.
🌈 Hisset, Düşün, Yaklaş:
- Farklı biriyle ilişki kurarken ilk hissin ne oluyor?
- Empatiyi öğrenmek mi yoksa fark etmek mi daha zor?
- Bilimin herkese ulaşabilmesi için neye ihtiyaç var?
- Senin dünyanı “mavi” hissettiren biri var mı?
27.07.2025
Mesime Elif Ünalmış
Emeğe değer veren kalplere sesleniyorum—yorumlarınla buradayım.
Bu hikâye kişisel bir üretimdir. Lütfen emek ve yaratıcılığa saygı gösteriniz.”
17.Bölüm
Mira ve Mikroskobun Altındaki Dünya
Bölüm 18: Bilimi Anlatmak – İlk Işık, İlk Söz, İlk Cesaret
Sınıfta bir koşuşturma vardı. Panolar hazırlanıyor, masalara renkli deney düzenekleri konuyordu. Bugün “Bilim Günü”ydü ve Mira gönüllü olmuştu: küçük sınıflara basit bir deney gösterecek, anlatacaktı.
Ama Mira sabah uyanırken içinde bir şeyin titrediğini hissetmişti.
“Ya yanlış anlatırsam?”
Ya saçma görünürsem?”
“Ben daha kendimi zor anlatıyorum...”
Ama sonra dolabının içindeki mikroskobuna baktı. Yanında defteri, içinde aylarca yazılmış notlar.
“Ben artık sadece izlemiyorum. Görüyorum. Ve… söyleyebilirim.”
Hazırlıklar sırasında öğretmeni yanına geldi.
“Mira, ne anlatmayı planlıyorsun?”
“Nefes deneyini. Balonla akciğer modeli. Ama anlatırken sinirlenirlerse… ya sıkılırlarsa?”
Öğretmeni eğildi: “Bilimi anlatmak, sadece bilgiyle değil kalple olur. Sen ne hissettiysen, onu anlat. Gözünle değil, iç sesinle göster. Merak, bulaşıcıdır.”
O cümle Mira’nın kalbinde yankılandı.
Sunum zamanı geldi. Mira masanın başında, elinde balonla, içi pamuk dolu iki pet şişeyle duruyordu. Karşısındaki çocuklar 7–8 yaşındaydı.
“Merhaba,” dedi yavaşça. “Ben Mira. Bugün birlikte… nefesin gizli yolculuğunu izleyeceğiz.”
Çocuklardan biri parmak kaldırdı.
“Sen öğretmen misin?”
Mira gülümsedi. “Ben... bir meraklıyım. Ama belki bir gün öğretmen olurum. Belki bilim anlatan biri olurum. Bilirsiniz ya—soru soranlardan.”
Deneyi birlikte yaptılar. Balonlar şişerken çocukların gözleri parlıyordu. Mira onların sorularını not aldı: “Ciğerimizde balon patlarsa ne olur?” “Bebekken de nefes aynı mı?”
Her biri bir pencere gibiydi: Mira’nın içinde açılıyordu.
Günün sonunda öğretmeni ona yaklaştı.
“Bugün yalnızca deney göstermedin, kalbine uzanan yolu da anlattın. İleride, bilimi çocuklara anlatmayı ister misin?”
Mira başını salladı.
“Belki bilim insanı değil… bilim _anlatıcısı_ olurum.”
O gece günlüğüne yazdı:
“İlk kez birisi bana baktı ve ‘anlatabilirsin’ dedi. İlk kez gözler değil, kelimelerim parladı. Belki ben bir laboratuvarda değil, bir hikâyede çalışırım. Bilim mikroskoptan değil—kalpten geçer.”
Mira’nın Bilim Notları
-Bilim iletişimi: Bilgiyi toplumla buluşturmak, özellikle çocuklara anlatmak ayrı bir beceridir.
- Anlatım gücü: Duygu, örnekleme ve samimiyetle birleştiğinde öğrenme hızlanır.
- Eğitimci bilim insanları: Carl Sagan, Jane Goodall gibi figürler, bilimsel bilginin halkla buluşmasında öncüdür.
- İlk sahne korkusu: Doğal bir heyecandır. Zamanla yerini anlatma isteğine bırakır.
Haydi Hisset, Hatırla, Hayal Et:
- İlk kez bir şey anlattığında en çok ne hissettin?
- Bilim sadece laboratuvarda mı olur? Sence sokakta da anlatılır mı?
- Bilgi anlatıldıkça çoğalır mı, derinleşir mi?
- Sence sen en çok neyi anlatmak isterdin?
Mesime Elif Ünalmış
Emeğe değer veren kalplere sesleniyorum—yorumlarınla buradayım.
Bu hikâye kişisel bir üretimdir. Lütfen emek ve yaratıcılığa saygı gösteriniz.”
Yorumlar
Yorum Gönder
Merhaba sevgili okuyucular, paylaştığım hikayeler ve yazılar hakkındaki düşüncelerinizi çok merak ediyorum! Yorumlarınız benim için çok değerli. Lütfen görüşlerinizi ve önerilerinizi paylaşmaktan çekinmeyin. Hep birlikte daha güzel bir topluluk oluşturalım! ✍️