KIRILMADAN GÜÇLENMEK
5. Bölüm – Sessizden Söze: Duygularla Var Olmak
Hazal sabah kahvesini içerken pencereye baktı. Camın buğusuna parmağıyla bir çizgi çekti, sonra sildi. İçinde bir şeyler birikmişti ama ne olduğunu tam adlandıramıyordu. Annesinin sesi yankılandı zihninde: “Bazı şeyleri içine at, evin huzuru bozulmasın.” Bu cümle yıllardır onunla birlikteydi. Ama artık başka bir yerdeydi. Sessizlik, huzur değil, eksiklik getiriyordu. Duygularını tanımak, ifade etmek, kendini anlatmak istiyordu. Ama bunu nasıl yapacağını hâlâ tam bilmiyordu.
Eşiyle olan ilişkisi zamanla bir sessizlik yarışına dönüşmüştü. Konuşmalar yüzeysel, duygular eksikti. Hazal, onunla değil, onun varlığının içinde yankılanan sessizlikle mücadele ediyordu. Çünkü baskı her zaman bağırarak gelmezdi. Bazen bir suskunluk, bazen bir “ne gerek var” cümlesi, bazen bir göz devirmeydi. Hazal, bu görünmez baskının içinde kendi sesini arıyordu. Her geçen gün biraz daha içine çekiliyor, ama bir yandan da içinden bir ses yükseliyordu: “Artık konuş.”
Bir akşam, eşine dönüp şöyle dedi:
“Ben artık kendimi saklamak istemiyorum. Yazmak benim nefesim. Duygularımı kelimelere döktüğümde kendimi buluyorum.”
Eşi sustu. Ardından alaycı bir gülümsemeyle, “Yazılarla mı yaşayacağız?” dedi.
Hazal’ın içi burkuldu ama bu kez susmadı.
“Yazılarla değil, kendimle yaşayacağım. Ve kendim olmak için yazıyorum.”
Bu cümle, evdeki sessizliği deldi. Hazal’ın sesi yumuşaktı ama kararlıydı. Kırılmadan konuşuyordu. Ne bağırıyor, ne suçluyordu. Sadece kendini anlatıyordu. Bu konuşma, evin havasını değiştirdi. Artık sessizlik, bir korunma değil, bir yüzleşmeydi.
Ertesi gün annesini ziyarete gitti. Mutfakta çay içerken konu yine evlilikti.
“Kızım, eşinle iyi geçin. Erkekler duygusal şeyleri sevmez. Sen de çok hassassın,” dedi annesi.
Hazal gülümsedi.
“Anne, hassas olmak zayıflık değil. Ben duygularımı tanıyorum. Bu beni güçlü yapıyor.”
Annesi sustu. Çünkü Hazal’ın gözlerinde bir ışık vardı. O artık kendini savunmuyordu. Kendini anlatıyordu. Ve bu anlatım, bir direniş değil, bir varoluştu. Annesi, kızının değiştiğini fark etti ama bunu dile getiremedi. Çünkü bu değişim sessizce ama derinden ilerliyordu.
O gece, Hazal bloguna yeni bir yazı ekledi:
“Duygularımı sakladıkça kendimden uzaklaştım. Ama onları tanıdıkça kendime yaklaştım.”
Yazıda annesiyle olan konuşmayı, eşine karşı kurduğu cümleleri, içsel çatışmalarını paylaştı. Okurlar yorum yaptı:
“Ben de duygularımı bastırıyorum.”
“Bu yazı beni ağlattı.”
“Senin kelimelerin bana cesaret verdi.”
Hazal artık sadece yazmıyor, konuşuyordu. Kelimeler aracılığıyla kendini ifade ediyordu. Kırılmadan ama net bir şekilde. Yazdıkça güçleniyor, konuştukça kendine yaklaşıyordu. Her kelime, onun içindeki boşluğu biraz daha dolduruyordu.
Bir akşam, eşinin sesi yükseldi:
“Sen hep yazılarla meşgulsün. Ben çocuk istiyorum artık. Aile kurmak istiyorum.”
Hazal durdu. Bu cümle, onun içinde bir fırtına kopardı. Çünkü bu istek, onun hazır olmadığı bir şeydi.
“Ben hâlâ kendimi kuruyorum,” dedi. “Bir çocuk, benim tamamlanmam değil. Ben önce kendimi tanımak istiyorum.”
Eşi sustu. Bu kez gerçekten sustu. Çünkü Hazal’ın cümleleri, bir duvar gibi karşısında duruyordu. Yumuşak ama sağlam.
“Ben seni seviyorum,” dedi Hazal. “Ama kendimi de seviyorum. Ve bu sevgiyi bölmeden yaşamak istiyorum.”
Bu konuşma, evliliklerinde yeni bir sayfa açtı. Eşi, Hazal’ın ciddiyetini gördü. Onun artık sadece yazan değil, yaşayan biri olduğunu fark etti. Hazal, artık duygularını saklamıyor, onları tanıyor, ifade ediyor ve sahipleniyordu. Kırılmadan konuşmak, onun en büyük gücüne dönüşmüştü.
06.10.2025
Mesime Elif Ünalmış
Yorumlar
Yorum Gönder
Merhaba sevgili okuyucular, paylaştığım hikayeler ve yazılar hakkındaki düşüncelerinizi çok merak ediyorum! Yorumlarınız benim için çok değerli. Lütfen görüşlerinizi ve önerilerinizi paylaşmaktan çekinmeyin. Hep birlikte daha güzel bir topluluk oluşturalım! ✍️