Ana içeriğe atla

Disleksiyle Büyüyen Bir Hikaye – 2. Bölüm: Gözlerden Okunan Cümleler

 

Disleksiyle Büyüyen Bir Hikaye – 2. Bölüm: Gözlerden Okunan Cümleler

Bazı çocuklar konuşmadan anlatır.  
Bahar da öyleydi.  
Gözleri, kelimelerden daha gürültülüydü.  
Ama kimse dinlemeyi bilmiyordu.

Öğretmen, Bahar’ın defterine baktığında harfler birbirine karışmıştı.  
Ama duygular tertemizdi.  
Bir “b” harfi, bir “d” harfiyle yer değiştirmişti.  
Ama “ben” duygusu, “biz” olma hayaliyle yerli yerindeydi.

Bahar, tahtaya yazılan kelimeleri anlamakta zorlanıyordu.  
Ama tahtaya yazılmayanları çok iyi hissediyordu.  
Bir gün öğretmen “empati” kelimesini yazdı.  
Bahar, tahtaya bakmadı.  
Ama gözleriyle “ben bunu yaşıyorum” dedi.

Öğretmen, Bahar’ın defterini okurken Elif’in sesini duyuyordu.  
Elif artık yoktu.  
Ama Bahar, onun eksik kalan cümlelerini tamamlıyordu.  
Her harf, bir izdi.  
Her boşluk, bir çığlık.

Bir gün Bahar sınıfa geç geldi.  
Saçları dağınıktı, gözleri uykusuzdu.  
Ama yürüyüşü hâlâ bir şiirdi.  
Öğretmen onu görünce, kalbi bir an durdu.  
Sanki Elif geri gelmişti.  
Ama bu dönüş, bir hayalin değil, bir gerçeğin yankısıydı.

Dersin sonunda öğretmen Bahar’ı yanına çağırdı.  
“Bugün nasılsın?” dedi.  
Bahar başını eğdi.  
“Karışığım,” dedi.  
“Harflere benziyorum. Bazen doğru yerdeyim, bazen değil.”

Öğretmen sustu.  
Çünkü bazı cevaplar, sadece dinlenmek içindir.  
Yorumlanmak değil.

O gün kütüphaneye geçtiler.  
Sessiz bir köşe seçtiler.  
Öğretmen, Bahar’a bir kelime kartı uzattı: “Güven.”

Bahar baktı.  
Harfleri tek tek inceledi.  
Sonra fısıldadı:  
“Bu kelimeyi seviyorum. Ama bana uzak.”

Öğretmen onun elini tuttu.  
“Bu defterde birlikte yazacağız,” dedi.  
“Yanlış harfler olabilir. Ama doğru duygular olacak.”

Bahar başını salladı.  
Sonra deftere bir kelime yazdı: “Yakınlık.”  
Harfler eğriydi.  
Ama anlamı dümdüzdü.

O gece öğretmen Elif’in defterini açtı.  
Bir sayfada şu cümle yazılıydı:  
“Ben harfleri karıştırıyorum. Ama duyguları çok iyi biliyorum.”

Öğretmen ağladı.  
Çünkü Bahar, o cümlenin devamıydı.


“Bazı cümleler gözlerden yazılır. Ve bazı çocuklar, sessizliğiyle konuşur.”


13.10.2025

Mesime Elif Ünalmış

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...