Ana içeriğe atla

Bölüm 20 – Son Bölüm: Dinlenmenin Bilimi

 


Bölüm 20 – Son Bölüm: Dinlenmenin Bilimi


Mira’nın yolculuğu sona yaklaşıyordu. Bu serüven, mikroskobun altındaki dünyadan çok daha fazlasını keşfetmesini sağlamıştı. Bilimin sesi kadar, kendi kalbinin fısıltılarını da duymaya başlamıştı. Her deney, her düşünce, her bağ — onu büyütmüştü. Artık gözleri sadece keşfe değil, durmaya da açıldı.


Okul yılı bitmişti. Mira’nın zihni dolu, ama bedeninde yorgunluğun ince bir titreşimi vardı. Annesi bir sabah onu usulca uyandırdı: “Hadi kızım, biraz dinlenme zamanı.” Mira şaşırdı. Bavulları hazırlamışlardı. Babası gülümsüyordu, kardeşi heyecanla güneş gözlüklerini takmıştı. Ailece sahil kasabasına doğru yola çıktılar. Bilimin yoğun temposundan uzak, doğanın ritmine doğru bir adım.


Kumların arasında yürürken Mira hafifliği hissetti. Gözlerinin içi rahatlamanın serinliğiyle parlıyordu. Geceleri dalga sesleriyle uyuyordu; sabahları kahkahaların sıcaklığıyla uyanıyordu. Tatil onun için bir boşluk değil, bir onarım süreciydi. Bilimin öğrettiği gibi, dinlenmek hücreleri iyileştirir, bedenin ritmini dengelerdi. Mira artık yalnızca mikroskobun altını değil, kendi iç dengesini de okuyabiliyordu.


Tatil dönüşü, arkadaşlarıyla bir konser gecesinde buluştu. Müziğin içindeki o titreşim, Mira’ya bedenin gizli enerjisini hatırlattı. Ritimle birlikte kalpler uyumlandı, dostluklar pekişti. Tıpkı bağışıklık sistemi gibi—birbirini koruyan, güçlendiren, sessizce destekleyen bir yapıydı bu. Mira artık biliyordu: bilim yalnızca formüllerde değil, dost bir elin sıcaklığında, rüzgarla savrulan saçlarında, gökyüzüne bakan gözlerin sessizliğinde de vardı.


O gece Mira günlüğüne son bir not düştü:


“Hayatı büyütmenin en güzel yolu sadece bakmak değil, durup hissetmek. Bilimle yürüdüm, duygularla öğrendim. Dinlenerek yeniden doğdum.”


Ve böylece mikroskobun altındaki dünya sessizce kapanmadı… sadece Mira’nın içinde daha derinleşti.

30.07.2025

Mesime Elif Ünalmış 


Emeğe değer veren kalplere sesleniyorum—yorumlarınla buradayım.


Bu hikâye kişisel bir üretimdir. Lütfen emek ve yaratıcılığa saygı gösteriniz.”


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...