İkinci bölüm : Güven "in Doğumu
Gecenin en içe dönük saatinde, yıldızlar Gölgeli Kasaba’nın üstüne usulca eğilmişti. Rüzgâr neredeyse nefes almayı unutmuş gibiydi. O gece Filiz Hatun doğum sancısıyla kıvranırken, Mehmet Efendi’nin gözleri karanlığa bakıyor ama yüreği çoktan dualara sığınmıştı. İkisinin de kalbinde bir huzursuzluk vardı — çünkü o gece başka bir sancı da toprağın derinliklerinde yankılanıyordu. Bir ağaç... çok uzakta, rüzgârsız bir gökyüzü altında, sanki Filiz’in sancısını hissediyordu. Zehirli Ağaç...
Doğum gerçekleştiğinde, evin içi bir anda aydınlandı. Kandiller yanmadı, ama duvarlar altın sarısına büründü. Filiz, yorgun bir tebessümle oğlunu kucağına aldı. Saçları babasınınki gibi altın sarısıydı, gözleri ise deniz gibi derindi. Onu kucaklayan sadece annesi değil, sanki kaderin ta kendisiydi. Bu çocuğun ismi başka türlü konulamazdı. Güven... çünkü o geldiğinde evdeki her şey, ilk kez suskunlukla değil, huzurla sessizleşti.
Ama sevinç uzun sürmedi. Henüz çocuğun gözleri yeni yeni ışığa alışırken, Filiz’in bedeni titremeye başladı. Zehirli meyvenin etkisi gecikmeli de olsa bedenine işlemişti. Aynı anda Mehmet Efendi de yere yığıldı. Çaresizce ellerini uzattı; oğluna son bir kez bakmak ister gibiydi. Ebe Ebru, gözyaşları içinde ellerini ovuşturuyor, bir yandan da dua ediyordu. Ama ölüm, zaten kapıdaydı.
Güven doğduğunda yetimdi. Ne annesi onu kucağına alabildi yeniden, ne babası ilk sözlerini duyabildi. O daha ilk nefesinde yalnızlığın kucağına düşmüştü. Ancak bu yalnızlık, onu kırmak yerine güçlendirecekti. Bu masalda, yalnızlık bir lanet değil, ışığın kıvılcımıydı.
Fürüze, ailenin en büyük kızıydı. Annesi ölünce, Güven’e bir anne gibi yaklaştı. Onu kundakta salladı, geceleri başını okşadı, ilk adımını sessizce izleyip gözyaşını içine akıttı. Diğer kız kardeş Nevra da destek ooldu, ama Fürüze'nin yüreği başka seviyordu bu çocuğu. Çünkü Fürüze, Güven'e değil... annesine borçlu hissediyordu. Onun gözlerinde annesinin son bakışı vardı.
Güven büyüdükçe sadece güzelliğiyle değil, içindeki ağırbaşlılıkla da dikkat çekiyordu. Erkek kardeşleri ise her geçen gün ona karşı daha da uzaklaşıyorlardı. Dört erkek kardeşin her biri, Güven’e duyulan ilgiyi kıskanıyor, onun sessiz ama güçlü varlığını tehdit gibi görüyordu. Çünkü Güven ne bağırıyordu ne yarışıyordu — ama bulunduğu her yerde fark ediliyordu. Kardeşlerinden biri geceleri yatağında hıçkırarak dua ediyordu: “Keşke ben de onun gibi olabilseydim.” Bir diğeri annesinin mezarı başında onun adını anmadan ağlıyordu. Kıskançlık kırgınlıkla, kırgınlık suskunlukla birleşti. Güven bunları görse de hiçbir zaman karşılık vermedi. Çünkü o, iyilikle savaşmayı seçmişti. Sabırla...
Yıllar akıp gitti. Güven köyde herkesin sevdiği, güven duyduğu biri haline geldi. İyilik yaptığı zaman alkış istemezdi. Yardım ettiğinde övülmek istemezdi. Çünkü ona küçükken Fürüze bir cümle öğretmişti: “Gerçek iyilik, gökyüzü görmesin diye sol eliyle sağ elini örtendir.”
Bir gün yaylaya gitmek gerekti. Süt veren hayvanlar kesilmişti, çünkü onların ihtiyacı olan özel bir ot yaylanın sadece belirli bir noktasında yetişiyordu. Bu otun dikenli kuzenleri zehirliydi. Ama Güven toprağı tanırdı. Bitkileri ayırt ederdi. Onlar yaylaya vardıklarında rüzgârla eğilen otlar, sanki ona selam verir gibiydi.
Otları topladıktan sonra dinlenmek üzere devasa bir ağacın altına vardılar. Bu ağaç ne diğerlerine benziyordu ne de sıradandı. Dalları çok fazla meyve taşıyordu, ama kimse toplamamıştı. Çünkü burası... Zehrin Gövdesi’ydi. Anne ve babasının yediği meyveler bu ağacın kardeşlerindendi. Ablaları meyveye uzanmak istediğinde, Güven elini tuttu. “Yeme,” dedi kısık sesle. “Annemi alan koku bu.” O an hava değişti. Kuşlar susmuştu. Nevra elini çekti. Fürüze başını eğdi. Ve oradan uzaklaşmak üzere toparlandılar.
Güven çeşmeden su içerken birden fark etti: ağaç kuruyordu. Dalları sarkmış, yaprakları sararmıştı. Sanki o da anı hatırlamıştı. “Ben buradayım. Beni unutmayın,” diyor gibiydi. Ablalarına dönüp, “Ağaç susamış,” dedi. Onlar ise umursamazdı. “Zehirli ağaç kuruyup gitsin,” dediler. Ama Güven başka bir şey hissetti. Belki de masalın ilk kez yön değiştirdiği an oydu.
Küçük bir poşet aldı. Bir dolu, bir boş çeşmeye koştu. Her defasında ağaç biraz daha dirildi. En sonunda bir şey oldu. Ağaçtan bir fısıltı yükseldi. “Beni iyilikle sulayan çocuğa bir dilek borçluyum,” dedi. Güven durdu. “Dilemem,” dedi. “İyiliği isteyerek yaptım, pazarlık için değil.” Ağaç sustu. Ama köklerinden küçük bir tomurcuk çıktı. Renkli... maviyle mor arasında, adını söylemeye cesaret edemediğin türden.
O an bir kelebek, Güven’in omzuna kondu. Rüzgâr hafifçe ensesini okşadı. Ve bir yankı dolaştı toprağın içinde:
“İyilik, cevap değil.
Sorulmamış sorunun bile öncesidir.”
Ve Güven yürüdü.
Bu masalda bir çocuk bir ağacı suladı.
Bir ağacın kökü bir rüyaya dönüştü.
Ve bir rüya…
bir gün, bütün kasabanın uyanışı olacaktı.
Her şey burada başlamadı.
Ama buradan itibaren hiç kimse aynı kalmadı.
Mini Anket – Sessizliğin İçinde Büyüyen Işık
1. Güven doğar doğmaz anne ve babasını kaybetti. Sence bu yalnızlık onu nasıl etkiledi?
▫️ İçsel gücünü erken keşfetmesini sağladı
▫️ Duygularını bastırarak büyümesine neden oldu
▫️ Yalnızlık, onun en büyük öğretmeni oldu
2. Yaylada Zehirli Ağaç’la karşılaştığında Güven, susuz kalmış bir ağaca yardım etmeyi seçti. Sen olsaydın nasıl davranırdın?
▫️ Geçmişte zarar veren şeylere güvenemezdim
▫️ Bir canlıya yardım etmekten geri durmazdım
▫️ Önce içimdeki korkuyla yüzleşmem gerekirdi
3. Ağaçtan gelen 'İyilik, cevap değil... sorulmamış sorunun bile öncesidir' fısıltısı sana ne hissettirdi?
▫️ Gerçek iyilik, göz önünde olmadan da büyür
▫️ Bazen iyilik, kırgınlığın bile ilacıdır
▫️ Sessizce yapılan her iyilik, evrende yankı bulur
💬 Yorumlarda paylaş:
Güven’in hangi davranışı sende en çok yankı uyandırdı?
Ve sen olsaydın… Zehirli Ağaç sana konuşsaydı, ilk soracağın şey ne olurdu?
29.06.2025
Yazan: Mesime Elif Ünalmış
Yorumlar
Yorum Gönder
Merhaba sevgili okuyucular, paylaştığım hikayeler ve yazılar hakkındaki düşüncelerinizi çok merak ediyorum! Yorumlarınız benim için çok değerli. Lütfen görüşlerinizi ve önerilerinizi paylaşmaktan çekinmeyin. Hep birlikte daha güzel bir topluluk oluşturalım! ✍️