Ana içeriğe atla

ALTINCI BÖLÜM: ORMANIN ÇIĞLIĞI

 


ALTINCI BÖLÜM: ORMANIN ÇIĞLIĞI

Sabahın ilk saatlerinde kamp alanında bir huzursuzluk vardı. Henüz gün ağarmamıştı, ama ormanın derinliklerinden gelen garip bir gürültü çocukları uykularından çekip aldı.  

Sofia, gözlerini ovuşturarak çadırdan dışarı çıktı. Emil hâlâ uykulu bir hâlde mırıldandı: "Neler oluyor?" 

Hızla Sinem Hanım’ın yanına gittiler. Kamp alanında bulunan herkes endişeliydi. O sırada gürültünün ne olduğu ortaya çıktı: motor sesleri. Ağır makineler ormanın içine dalmış, hızar sesleri yankılanıyordu.  

Çocuklar hızla güvenli bir mesafeye ilerleyerek olanları gözlemlemeye başladı. Katana gözlerini kocaman açtı: "Ağaçları kesiyorlar!" 

Turuncu kıyafetli işçiler, ormanın yasak bölgesinde devasa ağaçları birer birer kesiyordu. Bu bölgede orman koruma yasaları vardı, ancak sabahın erken saatlerinde kimsenin fark etmeyeceğini düşünerek işe koyulmuşlardı.  

Ravi hiddetle fısıldadı: "Bunu nasıl yapabilirler? Orman bizim yaşam kaynağımız!"

Sinem Hanım’ın yüzü gerildi. "Bazı insanlar doğayı sadece maddi bir kaynak olarak görür. Oysa ki orman sadece kağıt ya da odun değil, hayatın kendisidir," dedi.  

Çocukların yüzlerinde öfke ve üzüntü vardı. Yasmin gözlerini yere indirdi. "Biz daha yeni çevreyi temizledik, şimdi bunu izlemek çok acı verici."

O sırada Emil dikkatle makinelerin etrafına baktı: "Burada bir yanlışlık var," diye mırıldandı. "Bu ağaçları kesmek yasal olmamalı. Yoksa neden bu kadar erken ve gizlice yapıyorlar?"  

Sinem Hanım başını salladı: "Bazı kişiler doğayı koruma yasalarına aykırı hareket ediyor. Eğer bir alan korunuyorsa ve ağaçlar yasadışı şekilde kesiliyorsa, bunun adı doğaya ihanettir."  

Çocuklar derin bir sessizliğe gömüldü. O sırada kamp alanındaki bir grup daha uzak bir bölgeyi keşfetmek için yürümeye başladı. Li ve Camille ormanda ilerlerken kesim yapılan alanın çevresinde ölü kuşlar ve küçük hayvanlar buldular.  

Camille titreyerek mırıldandı: "Buradaki canlılar evlerini kaybediyor. Onlar için bu ağaçlar yuva."  

Bir süre sonra makineler yavaşlamaya başladı. Çocuklar bir an rahat nefes aldı, ama kesilen dev ağaçların yerdeki görüntüsü herkesi derinden sarsmıştı.  

O gece, kamp ateşi etrafında çocuklar sessizdi. Sinem Hanım soruyu sordu:  

"Bugün ne öğrendiniz?"

Ravi kaşlarını çattı: "Çok şey öğrendik ama hiçbirini öğrenmek istemezdim. Ormanlar yok oluyor, canlılar zarar görüyor. İnsanlar neden bunu anlayamıyor?"  

Li sessizce düşündü, sonra konuştu: "Belki insanlar daha fazla farkındalığa sahip olmalılar. Eğer gerçekten ormanın önemini kavrasalar, bunu yapmazlardı." 

Sofia öne eğildi: "Ama farkındalık yaratmak bizim elimizde. Sessiz kalırsak kimse bir şey yapmaz."

Tam o sırada Haruto parlak bir fikir ortaya attı: "Bir sistem tasarlayabiliriz! Eğer yasadışı kesim yapılan bölgeleri belirleyen sensörler olursa, orman koruma ekipleri anında haberdar olabilir!"  

Li hemen heyecanlandı: "Evet! Termal kameralar ve titreşim algılayıcıları kullanarak, ağaç kesildiğinde alarm veren bir sistem yapılabilir. Bu sayede ormanları daha iyi koruyabiliriz."

Çocuklar birbirlerine bakarak heyecanlandılar. Belki de gelecek nesil, teknoloji sayesinde doğayı daha iyi koruyabilirdi.  

Sinem Hanım, onların bu farkındalığı kazanmasına şahit olmanın gururuyla gülümsedi:  

"Bugün acı veren bir manzara izlediniz. Ama unutmamalısınız ki geleceği değiştirmek sizin elinizde. Küçük adımlar büyük değişimleri başlatır. Bir şeylerin yanlış olduğunu görmek, onu düzeltmek için ilk adımdır."

O gece çocuklar artık sadece bir kampın parçası değildi. Onlar geleceği şekillendirecek bir ekibin üyesiydi.  

Yeni bir gün, yeni umutlar onları bekliyordu.  

"Doğayı korumak bir seçenek değil, bir zorunluluktur. Sessiz kalırsak hiçbir şey değişmez. Ama farkındalık yaratabilirsek, dünya hepimiz için daha yaşanabilir olur."


01.06.2025

Mesime Elif Ünalmış 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...