Ana içeriğe atla

Bölüm 4 – Nyxara’nın Sonsuz Boşluğu




Bölüm 4 – Nyxara’nın Sonsuz Boşluğu

Yıldızlar, birer birer gökyüzünden silinmişti. Geceleri aydınlatan parıltılar artık yoktu; geriye yalnızca karanlığın içinden yankılanan boş bir sessizlik kalmıştı. Sessizlik öylesine ağırdı ki zamanın kendisi duraksamış gibiydi. Her şey bir tür unutuluşun eşiğinde asılı kalmıştı.

Kasaba halkı, geçmişini anımsayamaz olmuştu. Doğan çocukların adı konulmuyor, yaşlılar artık kendi hikâyelerini hatırlayamıyordu. İnsanlar birer hayalet gibi dolaşıyor; ne kim olduklarını ne de nereden geldiklerini biliyorlardı. Dillerde kelimeler, gözlerde anlam yoktu.

Bu sessizliğin merkezinde  Nyxara vardı. O, boşluğun efendisiydi—zihni susturan, hatıraları silen, zamanı çürüten kadim varlık. Onun gelişi bir çığlık kadar sessiz, bir yok oluş kadar görkemliydi. Nyxara, yalnızlığı kucaklayanların tanrıçasıydı.

Kehanetin işaretlerine göre Nyxara, yedi kötülüğün dördüncüsüydü. Öncekiler bedenleri yok etmişti; oysa o, ruhu silmeye gelmişti.

Kasabanın merkezinde yükselen antik çınar ağacı bir gecede yok oldu. Ardından kütüphane raflarındaki tüm kitaplar boş sayfalara dönüştü. Şairler kalem tutamaz, şarkıcılar melodileri hatırlayamaz olmuştu. Hayal gücü söndü. Işık sönmedi—çünkü artık hatırlanacak bir "ışık" da kalmamıştı.

Bu unutuluş çağında sadece bir kişi direniyordu: Mireya. O, bir zamanlar Nyxara’nın dokunuşuna kapılmış ama hatıralarını yazıya dökerek korumayı öğrenmişti. Her gece uyumadan önce hafızasını bir deftere kaydediyor, sabah olduğunda bu yazılarla kim olduğunu hatırlıyordu.

Ama Nyxara'nın gazabı büyüyordu. Artık yalnızca hatıraları değil, defterleri, duvar yazılarını, izleri bile silmeye başlamıştı. Mireya, zamanı tükenmeden önce gerçeği başkalarına ulaştırmak zorundaydı.

Boşluğun içinden yankılanan sessizliğe karşı ilk fısıltı, yeniden var oluşun müjdecisi olacaktı…
16.06.2025
Mesime Elif Ünalmış 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...