Ana içeriğe atla

İKİNCİ BÖLÜM: Gölgeler ve Işık: Velmoria’nın Zihinsel Çıkmazı Karanlık Akıl Oyunu

 


Gölgeler ve Işık: Velmoria’nın Zihinsel Çıkmazı 

 Karanlık Akıl Oyunu  


Kasaba, Umbra Noctis’in gölgelerinin bıraktığı derin izlerden henüz kurtulamamıştı. İnsanlar, karanlığın ağır örtüsü altında yaşamaya çalışıyordu. Ancak gerçek savaş henüz başlamamıştı. Çünkü bu sefer, düşman sadece bir gölge değil, akılların en derinlerinde gezinen bir sis olacaktı.

Kasabanın dar sokaklarında, eski taş duvarlara işlenmiş yazılar gibi, unutulmuş bir korkunun yankıları dolaşıyordu. İnsanlar, neden burada olduklarını sorgulamaya başlamıştı. Bazıları sabaha gözlerini açtığında, kendi isimlerini hatırlamıyor, bazıları sevdiklerini unutuyor, geçmişin gerçeklikten silindiğini hissediyordu.  

Bu, Velmoria’nın varlığının ilk işaretiydi.  

Velmoria’nın Sessiz İllüzyonu

Kasabanın gökyüzü, belirsiz bir sisle örtüldü. Sanki yıldızların ışığı sönmüş, dünya yalnızca düşüncelerle dolu soyut bir boşluğa dönüşmüştü.  


Bir gece kimse kabus görmedi. Çünkü herkes uyandığında, kabusun içinde olduğunu fark etti.  


Velmoria, zihinlere hükmeden, akılları kendi oyununa hapseden kraliçeydi. Onun fısıltıları, geceleri insanların uykularına değil, bilinçaltlarına sızıyordu. Rüyalar gerçekliğe dönüşüyor, gerçeklik ise bilinmez bir yanılsama halini alıyordu.  


Kasaba halkı garip hissetmeye başladı. Gün doğduğunda, hiçbir şey eskisi gibi görünmüyordu. Kapılar açılmıyordu. Yollar kaybolmuştu. Duvarlarda olmayan yazılar beliriyor, konuşanlar duyulmuyordu. Çocuklar, annelerini tanımıyordu. Babalar, simlerini unutmuştu.  


Kasabanın her köşesinde Velmoria’nın zehirli illüzyonları süzülüyordu.  

İlk başta insanlar hastalığa yakalandıklarını sandılar. Ancak bir süre sonra anladılar: Hastalık, akıllarına bulaşmıştı.  

Velmoria, yavaş yavaş sessizce kahkaha attı.  

Siz, kendi gerçekliğinizi kaybettiniz. Şimdi, benim kurallarım geçerli!"  

Kasabalılar panikle birbirlerine sarılırken, hiçbir şeyin onları kurtaramayacağını fark ettiler. Çünkü düşman, görünmezdi.  

Liora’nın İlk Direnişi 

Bebeğin gözleri açıldığında, etrafındaki sis  hafifçe titredi.  

Liora, henüz dünyayı tam anlamıyla tanımıyor olsa da, içindeki ışık ona gerçeklerin kaybolamayacağını fısıldıyordu.  

Seraphine bebeği alıp kasabanın meydanına götürdü. İnsanlar şaşkınlık içinde ona bakıyordu. Çocuklar neden buradaydıklarını bilmiyorlardı.  

Ve Velmoria, bu meydanı izliyordu.  

İyilik kraliçesi Seraphine, meydanın ortasında yüksek sesle konuşmaya başladı:  

Bu kasaba hayatta! Siz, kim olduğunuzu unuttunuz; ama ben size hatırlatacağım! Velmoria’nın sisleri, sizin ruhlarınızı ele geçiremez!"

Kasaba halkı sözleri duydu, ama anlamadı. Kelimeler karmaşık hale gelmişti. Gerçeklik parçalanıyordu.  

Ancak Liora, başını kaldırdı. Küçük parmakları havaya süzüldü. Ve bir an için, sis dağılmaya başladı.  

Velmoria şok içinde geri çekildi.  

"Bu nasıl mümkün olabilir?" 

Bebeğin gözlerinde yanan ışık, rüyaları bozmaya başlamıştı. Kasabalılar ani bir şekilde anılarını hatırladı. Bir baba, çocuğuna ismini söyledi. Bir çocuk, annesinin yüzünü hatırladı. Bir kadın, eşinin öldüğünü sanarken onun hayatta olduğunu anladı.  

Gerçeklik, geri dönüyordu! 

Velmoria’nın Saldırısı 

Velmoria, öfkeyle sislerini yoğunlaştırdı. Kasaba halkı tek tek yere düşmeye başlad. Gözleri boş bakıyordu. Velmoria, zihinleri ele geçirmek için son hamlesini yapacaktı!  

Ancak tam o anda, Liora’nın gözleri bir kez daha ışıldadı.  

Bir anlığına, kasaba halkı aynı anda Velmoria’nın fısıltılarını duydu.  

Siz, benim gölgemde kaybolacaksınız. Gerçeklik diye bir şey yok!" 

Ama halk, direnmeye başladı. Anneler çocuklarını sıkıca kucakladı . Babalar birbirlerine umut verdi. Ve Liora, küçük ellerini yukarı kaldırarak son bir ışık patlaması yarattı.  

Zafer ve Aydınlık 

Velmoria geri çekildi.  

Kasaba halkı sessizce birbirine baktı. Her şey yeniden yerine oturuyordu. Yollar geri geldi, evler kendini toparladı, gökyüzü artık açıktı.  

Ve Liora, ilk büyük zaferini kazandı.  

Seraphine, halkın önünde durarak sakin bir sesle konuştu:  

Bu daha başlangıçtı. Ama gördünüz mü? Siz, unutulamazsınız. Gerçeklik, Velmoria’nın sisinde bile kaybolamaz."  

Kasaba halkı, çinde taşıdığı korkunun artık bir efsane olduğunu anladı.  

Kötülük kraliçesi  bir sonraki hamleyi planlarken, umut yavaşça yükselmeye başladı.  

Liora’nın ışığı, gün doğarken, kasabanın üzerinde tüm parlaklığıyla süzüldü.  

14.06.2025

Mesime Elif Ünalmış 

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...