Ana içeriğe atla

Kayıtlar

AYAZ'IN DİKKATLİ YAKLAŞIMI VE EFE İLE DOSTLUĞU

  AYAZ'IN DİKKATLİ YAKLAŞIMI VE EFE İLE DOSTLUĞU Ayaz, sevgi dolu ve saygılı bir çocuktu. 2. sınıfta okumaktaydı ve küçüklere olan ilgisiyle dikkat çekiyordu. Her hareketinde onları korumaya özen gösterirdi. Bu özen, yaşadığı bir kazanın ardından şekillenmişti. Geçen yıl, 1. sınıfta bir merdiven kazası yaşamıştı. Büyük çocukların hızlıca koşup ona çarpmasıyla yere düşmüş ve kolunu kırmıştı. Uzun süre alçıda kalan kolu nedeniyle derslerine katılmakta zorlanmıştı. Ancak bu kaza, Ayaz'a önemli bir ders vermişti: Dikkatli olmak ve başkalarını da tehlikelerden korumak. Artık merdivenlerden inerken ya da oyun oynarken her zaman daha dikkatli davranıyordu. Koşan çocukları uyarmaktan ve daha küçük öğrencileri korumaktan geri durmuyordu. Onun için önemli olan, başka bir çocuğun kendi yaşadığı gibi bir acı yaşamamasıydı. Bir gün okul bahçesinde oyun oynarken Ayaz, 1. sınıfa yeni başlayan çekingen bir çocuk fark etti. Bu çocuk Efe'ydi. Sessiz bir kenarda duran Efe'nin utangaç h...

ÇARESİZLİK VE İRADENİN GÜCÜ

  ÇARESİZLİK VE İRADENİN GÜCÜ Çaresizlik, insanın hayatında karşılaştığı zor anlarda hissedilen bir duygu durumudur. Bu duygu, kontrolü kaybettiğimizi düşündüğümüz anlarda ortaya çıkar. Ancak bu noktada devreye irade girer. İrade, insanın zor zamanlarda çözüm bulma ve mücadele etme gücüdür. Çaresizliği aşmanın en büyük anahtarı, içimizdeki bu gücü keşfetmektir. Çaresizlik Nedir? Hayatta bazen zorluklarla karşılaşırız. İş, sağlık veya ilişkiler gibi konularda her şey yolunda gitmeyebilir. Çaresizlik, bu zorluklara karşı elimizden bir şey gelmediğini düşündüğümüzde ortaya çıkar. Ancak her zaman kontrol edemediğimiz şeyler olsa da, bazı durumlarla başa çıkabilmek için hala yapabileceğimiz şeyler vardır. Çaresizlik, bizi pes etmeye zorlarken; irade, yeniden denemeye cesaret verir. İradenin Önemi İrade, insanın kararlılığını ve mücadele gücünü temsil eder. Kötü durumlarla karşılaştığımızda irademizi kullanarak yeni yollar bulabiliriz. Örneğin, bir hedefe ulaşmak için çaba göstermek...

SIRAYLA KIRPILAN KOYUNLAR

  SIRAYLA KIRPILAN KOYUNLAR Fatoş, dayısı ile birlikte kuzuları güderdi. İlkbaharın gelmesiyle koyunları kırpmak için sabırsızlanıyordu. Koyunların kırpılıp yünlerinden kurtulması onun çok hoşuna gidiyordu. Birkaç hafta sonra dayısı ona, "Koyunları kırpacağız," dedi. Fatoş, "Yaşasın!" diyerek sevindi. Fatoş'un en sevdiği koyunların başında Kartopu ve Fiko geliyordu. Fiko, daha yavru bir kuzuydu ve onun yünlerinden kurtulmuş halini çok merak ediyordu. Kartopu ise koyun sürüsünün içinde yünleri en az kirlenen koyundu. Kirlenmemek için en temiz bulduğu yerde oturur, geviş getirirdi. Fatoş, ona "Kartopu" adını takmıştı. Fatoş, koyunların kırpılacağı günü sabırsızlıkla bekliyordu. Sabahın erken saatlerinde kalktı. Annesi, kahvaltı için ev halkına seslendi. Fatoş, gözlerini ovuşturarak banyoya gitti, elini yüzünü yıkadı ve kahvaltı sofrasına oturdu. Dayısı, iki yılı aşkın bir süredir onlarla kalıyordu. Anne ve babasını kaybedince ablasının evine yerleşmişt...

ÇUKURA DÜŞEN BENEKLİ

  ÇUKURA DÜŞEN BENEKLİ Sultan, duygusal bir çocuktu ve hayvanları çok severdi. Her fırsatta onlarla konuşur, onları beslemek için elinden geleni yapardı. Bir gün Sultan, kardeşi Sema ile birlikte inekleri beslemek için meraya götürdü. Komşuları Mehmet Amca, tarlasında su olduğunu fark etmiş ve oldukça büyük çukurlar açarak suyu bulmayı umarak tarlasında çalışmalara başlamıştı. Sultan, şarkılar ve türküler eşliğinde ineklerin beslenmesi için ellerinden geleni yapıyordu. En sevdiği inek ise Benekli’ydi. Benekli, lezzetli yiyeceklerin peşinde giderken yanlışlıkla Mehmet Amca’nın tarlasına girmişti. Sultan, Benekli’nin olmadığını fark edince paniğe kapıldı ve etrafına bakındı, ancak Benekli ortalıkta görünmüyordu. Kardeşine seslendi. Diğer inekleri bir araya toplayarak kardeşine teslim etti. Sultan, panik içinde Benekli’yi aramaya koyuldu. Her yere baktı, ancak bulamadı. Mehmet Amca’nın tarlasına baktı, yine bir şey göremedi. Nefes nefese kalmış bir şekilde "Benekli, Benekli!" ...

Saka Kuşu ve Cırcır Böceği

  Saka Kuşu ve Cırcır Böceği Bir zamanlar ormanın derinliklerinde, yeşil yaprakların arasında büyük bir ses yarışması düzenlenmişti. Katılımcılar arasında cırcır böceği ve saka kuşu da vardı. Her ikisi de kendi seslerinin daha güzel olduğunu iddia ediyorlardı. Saka kuşu biraz sinirlenmişti ve yanında duran uğur böceğine sordu: "Durumu çok merak ediyorsanız, lütfen jüri üyelerimizin kararını bekleyin." Bunun üzerine motivasyonlarını koruyarak kenarda sıralarını beklediler. Cırcır böceği, kara kanatları ve parlak siyah renkleriyle gündüzleri çalıların altında yaşardı. İnce antenleriyle toprağı kazar, çukurlar açar ve yalnız başına gizlenirdi. Güzel sesini çıkarmak için ön kanatlarını birbirine sürttüğünde, ormanın sessizliği hoş bir melodiye yerini bırakırdı. Dişiler bu melodiyi duyunca ona hayran olur ve çevresinde toplanırlardı. Saka kuşu ise tepesindeki siyah tüyleri ve beyaz yanaklarıyla gündüzleri ağaç dallarında şarkı söylerdi. Öyle güzel öterdi ki ormanın sakinleri onu...

KÖPEK AİLESİ VE KEDİ DOSTLARI

  Köpek Ailesi ve Kedi Dostları Kıtır, ailesini her daim bir arada tutan ve onlara kol kanat geren sevgi dolu bir anne köpekti. Baba Kral ise ailesine yiyecek bulmak için gün boyu yollarda, parklarda ve çöp konteynerlerinde yiyecek arardı. Kıtır, daha önce yaşadığı talihsiz bir olay sonucu her iki gözünü kaybetmişti. İnsanların gelişigüzel çöp konteynerlerine attıkları cam kırıkları yüzünden gözlerinden biri hasar görmüş, diğeri ise enfeksiyon nedeniyle kör olmuştu. Artık yuvasında sadece yavrularını, Mio ve Misa'yı, koruyabiliyor ve onlarla ilgilenebiliyordu. Bu olay Kıtır'ı derinden üzse de o, dost canlısı ve şefkatli bir köpekti. Kral, her daim onun yanında olmuş, tüm ihtiyaçlarını karşılamıştı. Kıtır ise Kral eve döndüğünde onun rahat edebilmesi için elinden geleni yapardı. Bir gün, köpek dostu bir çocuk, birbirinden hiç ayrılmayan Mio ve Misa'yı hayranlıkla izledi. Hemen eve koşarak babasına, bu sevimli köpekçikleri sahiplenmek istediğini söyledi. Babası önce bunun z...

HUZUR SOKAĞI

  HUZUR SOKAĞI İş çıkışı çarşıda bazı işleri hallettikten sonra anneme gittim. Günlerden cumartesiydi. Kızıma annem bakıyordu. Eylül henüz 7 yaşındaydı. Birinci sınıfa gidiyordu. Hafta sonu ise anneme bırakmıştım. Kızımı almaya giderken, annem oturmam için ısrar etse de; o gün oturmak istemedim. Kendime biraz vakit ayırmak istiyordum. Oradan ayrıldıktan sonra eve gelmek için yol aldık.  Ben olabildiğince yavaş yürüyordum. Her günümü zamana karşı yarışarak geçiriyordum. O gün biraz bonkör davranarak zamanı akışına bıraktım. Ben yavaşladıkça zaman da yavaşlamıştı sanki;  ruhumun resmini yakalayan zamanla uyum içinde ilerliyorduk. Güneş gökyüzünün mavisini göz kırpmış vedalaşmaya hazırlanıyordu. Turuncunun bütün tonları gökyüzüne bir zenginlik katmıştı. Gökyüzünde güneş tüm görkemiyle göz doldururken; ağır ağır gözden kayboluyordu. Gözlerimi alamadım, öylece bakakaldım. Eylül bana dönerek, anne neye bakıyorsun? diye sordu. Güneşin batışı ne güzel kızım, dedim. Ardından ekl...

YAŞLILIK NEDİR?

  YAŞLILIK NEDİR? Tenin düzgün, kalbin buruşuk olmasıdır. Gözleri açık, ancak gözbebeğini yitirmesidir. Yüzün güler, kalbin ağlamasıdır. Çicek gibi toprakta bile solgun olmasıdır.   Tertemiz havada bile nefes alamamasıdır. Bacaklarının sağlam, ancak yürüyememesidir. Gönlünün zengin, fakat işe yarayamamasıdır. Belki de sevecen ve konuşkan, Fakat geveze diye nitelendirilmesidir.   Belki de az yürüyen, ancak çabuk yorulan insandır. Belki de kanadı kırık , bir kuş misali Belki de ölüm ve yaşam arasında, Denge kurmaya çalışandır.   03.03.2025   Mesime Elif ÜNŞ. .03.2023