Ana içeriğe atla

Mira ve Zamanın İzinde – Bölüm 7: Sesin Hatırlattığı Zaman

 


Mira ve Zamanın İzinde – Bölüm 7: Sesin Hatırlattığı Zaman


Seattle’da bir sabah Mira laboratuvara girdiğinde sessizlik çoktan çözülmeye başlamıştı. Duvarlarda ritim analizi grafikleri, yerde ses kayıt cihazları, pencerede rüzgârın hışırtısına karışan notalar... Artık zaman yalnızca beynin içinde değil, müziğin akışında da vardı. Yeni projesi “Sesin Ritmi: Müzikal Hafıza ve Zaman Algısı” adını taşıyordu. İnsanların müzikle nasıl bir zaman deneyimi yaşadığını araştıracaktı. Ama içinde başka bir kırılma vardı. Babasının sesinden sonra şimdi onun sessizliğini duymaya başlamıştı.


İlk katılımcılar sesi zamanla eşleştirme testlerine alındı. Mira klasik müzik, doğa sesleri ve çocuksu melodilerle insanlarda süre algısının nasıl değiştiğini gözlemliyordu. Bir kadın Beethoven dinlerken “Geçmişim gibi hissediyorum,” dedi. Başka biri çocukluğundaki ninninin ritmini duyduğunda gözleri doldu. Veri dosyası bu cümlelerle büyüyordu ama Mira onları grafiğe değil, günlüğüne yazıyordu. Çünkü artık zaman notalarda saklıydı.


O gün laboratuvara bir ses mühendisi davet edildi: Mira’nın ilk serideki arkadaşı Duygu. Eski sınıf arkadaşı, şimdi ses terapileriyle tanınıyordu. Yıllar sonra Mira’yla bir projede yeniden buluşmak ona derin bir gülümseme taşıttı. “Ritim seni bana geri getirdi,” dedi Duygu. Mira karşılık verdi: “Ve belki ses bizi babalarımıza.”


Duygu’yla birlikte müziğin zaman algısını etkileyen deneyler tasarladılar. Katılımcılar bir melodiye maruz kaldıklarında süre algıları değişiyordu. Sürekli tekrarlanan bir ritim, zamanın hızlı geçmesini sağlıyor; yavaş, duygu yüklü notalar zamanı genişletiyordu. Mira çocuklukta babasıyla dinlediği bir halk türküsünü test etti. O anda sistem kaydı verdi: ritim düşüyor, kalp atışları sabitleniyor, EEG dalgaları yavaşlıyordu. Mira bu sessizliği tanıyordu. Babasının suskunluğuydu.


Belgesel ekibi bu sahneleri kayda aldı. Duygu bir müzik parçası besteledi: Mira’nın babasının söylediği tek cümle üzerine kurulu bir melodi — “Zaman sana iyi davransın.” Parça kaydedildiğinde Mira’nın gözlerinden yaş süzüldü. Duygu not defterine şu cümleyi yazdı: “Ses, unuttuğumuz zamanı bize hatırlatır.”


Bir sonraki gün Mira bir grup çocuğa sesle zaman ölçümü deneyi yaptı. Çocuklar melodileri süreyle eşleştirirken biri şöyle dedi: “Bu şarkı uzun gibi çünkü hüzünlü.” Bilimsel veri buydu: duygu, müziğin zaman algısını çarpıttığı anda kendini gösteriyordu.


Babasıyla ilgili eski bir ses kaydı bulundu. Mira onu gece boyunca dinledi. Ses, sakin, yavaş ve dikkatliydi. “Zaman geçer, ama ses kalır,” diyordu. Mira o gece günlüğüne şunu yazdı:  

 “Babam zamanla değil, sesle konuşmuş. Ve ben şimdi onun ritmini duyuyorum.”


Konferansta Mira sesin zaman algısı üzerindeki etkilerini anlattı. Duygu canlı performans sundu, Mira veri grafiklerini eşlik etti. Salonda sessizce ağlayan biri şunu söyledi: “Ben babamı bu müzikte duydum. Ve şimdi zaman tekrar başladı.”


Mira eve döndüğünde pencereden dışarı baktı. Uzaktan bir kuş sesi geldi. Ardından rüzgârın hışırtısı. Sonra bir çocuk ninnisi. Hepsi bir ritmin parçasıydı. Ve o ritim, zamanı anlatıyordu.


Günlüğüne şu satırı ekledi:  

“Zaman bir müzikse, babam onun en sessiz notasını taşıyordu.”

07.08.2025

Mesime Elif Ünalmış 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...