Mira ve Zamanın İzinde – Bölüm 8: Kelimelerin Zamanı
Seattle’a hafif bir sis çökmüştü. Mira sabah kahvesini alırken, kelimelerin zamanla kurduğu ilişkiyi düşünüyordu. Artık ritim, ses, düşler ve doğadan sonra sıra anlatıdaydı. Yeni projesi “Anlatının Süresi: Dil, Hafıza ve Zaman Algısı” idi. Bu kez nesnel veriler kadar metaforlar, hikâyeler ve dil örüntüleri üzerine çalışıyordu. Çünkü bir cümlede geçen zaman, bir grafik kadar güçlü olabilir, hatta daha fazlasını anlatabilirdi.
Laboratuvarda farklı kültürlerden gelen metinleri analiz ediyordu. Türkçede “zaman akar”, İngilizcede “time flies”, Japoncada “toki ga nagareru”… Her dil, zamanı başka türlü tarif ediyordu. Bu tanımlamalar beyin dalgalarında karşılık bulabiliyordu. EEG cihazıyla dinlenen bir masal, farklı zaman algılarını ortaya çıkarıyordu. Bir yaşlı kadın, çocukken dinlediği hikâyeyi duyunca gözleri doldu: “O anlatı bitmesin isterdim. Zaman orada dururdu.”
Mira’nın annesi bu bölümün görünmeyen ortağıydı. Küçükken Mira’ya anlattığı hikâyeleri hatırlıyordu. Bir keresinde şöyle demişti: “Zaman, kelimelerin arasındaki sessizlikte gizlidir.” Mira bu sözü defterine büyük harflerle yazdı ve bir hipoteze dönüştürdü: “Anlatı, zamanı dizgesel değil duygusal olarak taşır.”
Proje ilerlerken Mira’nın karşısına yıllar önce okuduğu bir roman çıktı. Sayfaları çevirdikçe çocukluğunun zamanı içine akıyordu. EEG verileriyle roman anlatımı eşleştirildi. En etkileyici sonuç, duygusal zirve sahnelerinde zaman algısının genişlemesiydi. İnsanlar bir cümlede dakikalar geçiriyor gibi hissediyordu. Hikâyeler zamanı yavaşlatıyordu. Mira bunu bir sempozyumda paylaşmaya karar verdi.
Konferans öncesi belgesel ekibi laboratuvara geldi. Mira’nın anlatı araştırmasını görselleştireceklerdi. Metinlerin ritim analizi yapıldı. Duygu, eski arkadaşı olarak yine sesle eşlik etti. Bu kez sözleri besteye dönüştürdü. Kelimeler nota oldu, zaman müzikte yankılandı.
Sempozyum günü geldiğinde Mira sahneye çıktı. Elinde yalnızca veriler değil; cümleler, şiirler, hikâyeler vardı. “Zamanı ölçmek yerine anlatmak gerek,” dedi. “Çünkü bazen bir hikâye bin saniyeyi unutturur.” Sunum sırasında dinleyicilere kısa bir metin dinletildi. Ardından EEG verileri gösterildi. Salonda sessizlik vardı. Herkes düşünüyordu. Düşünülen şey zaman değil; onun içinde gizlenen anlamdı.
Sunumun ardından bir jüri üyesi Mira’ya yaklaştı. “Sizin anlatımınız, bilimi aşmış. Zamanı kelimelerle iyileştirdiniz.” Mira gülümsedi. Ödül haberi o an verilmedi ama alkışlar zamanın sesiydi. Mira o gece defterine şunu yazdı:
“Kelimelerle zamanı anlatmak, onunla barışmaktır.”
Eve döndüğünde eski bir ses kaydını dinledi. Annesinin hikâyesini okuduğu bir an… Ses dalgaları sabitti. Ama Mira’nın içindeki zaman, geçmişe doğru genişliyordu. Uykuya dalarken kelimeler ona eşlik etti. Ve Mira şunu hissetti:
“Zaman bir hikâyeye sığabiliyorsa, kaybolmaz.”
08.08.2025
Mesime Elif Ünalmış
Yorumlar
Yorum Gönder
Merhaba sevgili okuyucular, paylaştığım hikayeler ve yazılar hakkındaki düşüncelerinizi çok merak ediyorum! Yorumlarınız benim için çok değerli. Lütfen görüşlerinizi ve önerilerinizi paylaşmaktan çekinmeyin. Hep birlikte daha güzel bir topluluk oluşturalım! ✍️