Ana içeriğe atla

Kayıtlar

MEYVELERİN DÜNYASI /ELMA

4. Bölüm. Aynadaki Ağaç

  4. Bölüm. Aynadaki Ağaç  Zehirli ağacın laneti çözülmüş, çirkin kardeşler yüzlerinden değil kalplerinden güzelleşmişti. Kasabanın sessizliği ilk kez huzurdan kaynaklanıyor, rüzgâr dalların arasında korku değil, şükür fısıldıyordu. Ama Güven’in içinde silinmeyen bir yankı vardı: Ağaç ona dilek hakkı vermişti… ve o istememişti. O dileği isteyerek değil, susarak geri çevirmişti. Fakat fısıltılar toprağın altını boş yere dövmezdi. Bir gecedir rüyalarında o ağacın gövdesinde başka  bir ağaç beliriyordu: gözleri vardı. Gözleri onun kendi gözleriydi. O sabah, Güven uyandığında bir değişiklik vardı. Evde her şey yerli yerindeydi ama dışarısı sessizdi, fazlaca sessiz. Gökyüzü griye yakın bir mor, kuşlar görünmüyordu. “Bugün hava farklı kokuyor,” dedi Fürüze. Nevra, “Bir sessizlik gelmiş, ama susmamış gibi,” dedi. Güven’in o gün kalbi nedenini bilmediği bir biçimde ağırdı. Ayakkabısını bağlarken parmaklarının ucunda taş gibi bir karıncalanma hissetti. O an dışarıdan bir ses gelme...
En son yayınlar

3. Bölüm – Zehirli Ağacın İntikamı

  3. Bölüm – Zehirli Ağacın İntikamı   “Bazı ağaçlar susmaz. Sadece insan olmayı unutmuşlara cevap verir.” Yıllar geçti.   Güven artık genç bir delikanlıydı.   Altın sarısı saçları rüzgârla dans ediyor, gözleri insanın içine sözcük söylemeden bakabiliyordu.   Onu gören herkes “bir ışık” geçti derdi ardında.   Ama dört çirkin kardeşi onun parıltısına kördü.   Çünkü insanın kalbi kıskandığında, gözüne düşen perde yalnızca başka yüzlere kapanmaz — kendi vicdanına da duvar olur. “O hepimizi gölgede bırakıyor!”   “Biz de onun gibi doğabilirdik!” “Oysa bizi bu köy lanetledi!” Kardeşleri günbegün büyüyen bir iç sancısıyla kıvrılıyor, Güven’in her gülüşünde daha da kararıyorlardı.   Ve bir gün, en büyükleri bu nefrete bir plan biçti.   “Eğer ondan kurtulursak… belki de bizim yıldızımız parlamaya başlar.” Plan karanlıktı.   Köyün dışında, uğursuzluğu yıllardır anlatılan bir ağaç vardı. ...

İkinci bölüm : Güven "in Doğumu

  İkinci bölüm : Güven "in Doğumu Gecenin en içe dönük saatinde, yıldızlar Gölgeli Kasaba’nın üstüne usulca eğilmişti. Rüzgâr neredeyse nefes almayı unutmuş gibiydi. O gece Filiz Hatun doğum sancısıyla kıvranırken, Mehmet Efendi’nin gözleri karanlığa bakıyor ama yüreği çoktan dualara sığınmıştı. İkisinin de kalbinde bir huzursuzluk vardı — çünkü o gece başka bir sancı da toprağın derinliklerinde yankılanıyordu. Bir ağaç... çok uzakta, rüzgârsız bir gökyüzü altında, sanki Filiz’in sancısını hissediyordu. Zehirli Ağaç... Doğum gerçekleştiğinde, evin içi bir anda aydınlandı. Kandiller yanmadı, ama duvarlar altın sarısına büründü. Filiz, yorgun bir tebessümle oğlunu kucağına aldı. Saçları babasınınki gibi altın sarısıydı, gözleri ise deniz gibi derindi. Onu kucaklayan sadece annesi değil, sanki kaderin ta kendisiydi. Bu çocuğun ismi başka türlü konulamazdı. Güven... çünkü o geldiğinde evdeki her şey, ilk kez suskunlukla değil, huzurla sessizleşti. Ama sevinç uzun sürmedi. Henüz çocuğu...

1. BÖLÜM – ZEHRİN KÖKÜ: ÜÇ KADER, BİR LANET

   1. BÖLÜM – ZEHRİN KÖKÜ: ÜÇ KADER, BİR LANET  “Her aşk bir meyve gibi çiçeklenir.   Ama kimse kabuğunun altında büyüyen zehri bilmez.” Yıllar önce, Gölgeli Kasaba henüz bu kadar suskun değildi. Pazar günleri sokaklardan kahkaha geçer, teneke çaydanlıklar en az bir çiçekle kaynardı.   Ama o yıl, bir aşk büyüdü kasabada. Ve bu aşkın kökü bir gün toprağı zehirleyecekti. Mehmet — halkın “Çökelekçi Mehmet” dediği genç, dürüst ve her sabah aynı türküyle süt taşıyan bir delikanlı.   Filiz — annesi ölmüş, babası hastalıklı bir kız; güzelliği dillere destan, çehresi bir tül gibi.   Ve o üçüncüsü... adı hatırlanmayan, ama yüzü unutulmayan kadındı:   Gargamel burunlu, çirkin suratlı, sessizce sevip gürültüyle lanetleyen kadın. Mehmet ve Filiz önce göz göze geldi.   İkisi de yoksuldu, ikisi de dünyada sadece birbirini seçebilecek kadar çıplak kalmıştı.   Kimi zaman aynı pınardan su taşıdılar. Kimi zaman sessizce ...

Önsöz – Zehirin Kalbinde Büyüyen Işık

  Önsöz – Zehirin Kalbinde Büyüyen Işık Her masal bir “bir varmış”la başlar ama bazıları toprak kadar eski bir kalpten yürüyerek gelir...   Bu anlatı da onlardan biri.   Kökü bir bedduada gizli. Gölgesi dört çirkin çocukla büyüdü. Ve bir sabah... sabah olmadan doğan bir bebekle değişti her şey: Güven. Bu hikâye, yalnız bir kadının sevgisinden doğan öfkeyle; o öfkenin, toprağa bir zehir gibi sızmasıyla başlıyor. Ardından gelen çocuklar, birer kırgın meyve gibi düşüyor ağacın altına. Ve sonra, sessiz bir sabah — biri doğuyor. O doğduğunda, anne ve baba aynı anda gözlerini kapatıyor; geriye bir tek umut kalıyor: kendisi gibi doğmayanları bile sevebilen bir kalp. Masal, beddua ile başlıyor belki,   Ama her bölümde iyiliğin, sabrın, affetmenin nasıl devrim yarattığına tanık oluyoruz.   Zehirli bir ağacın altında kurulan sofra, en sonunda şifaya dönüşüyor.   Çirkinliğin sadece yüzde değil, kalpte saklı olduğunu görürken, güzelliklerin de ...

Duyuru

  Duyuru  BİR MASAL BAŞLIYOR… AMA BU MASAL BAŞKA Yarın…   Karanlıkla büyüyen bir ağaç…   Anne karnında susan bir lanet…   Ve doğduğunda  güven  taşıyan bir bebek.  Bu öyle bir masal ki;   Ne tamamen geçmişe gömülü,   Ne de yalnızca geleceğe fısıltı… Bu bir kehanetin, bir aşkın, bir affın, bir ışığın hikâyesi.   Ve bir kadının ettiği bedduanın, tüm bir kasabanın kaderini değiştirdiği topraklarda geçiyor. GÜVEN’in hikâyesi geliyor…   Bir çocuğun, lanetli meyvelerin gölgesinde doğup, iyiliğin kökünü yeniden canlandırdığı büyülü bir serüven.  9 bölümlük “Zehirli Ağacın Çocukları” masal serisiyle;   – İyiliğin gölgede nasıl yeşerdiğini   – Affın doğayı bile değiştirebileceğini   – Ve bazen en güçlü ışığın, en kırık kalpten çıktığını okuyacaksınız.  Her bölümde su gibi akan bir anlatı…   Her satırda insan kalbine dokunan bir ses…  İlk bölüm çok ...

İYİLİĞİN MÜKAFATI

 

İşte serinin genişletilmiş, ayrıntılı özeti! Gölgeler ve Işık: Kehanetin Çocuğu – Sonsuz Döngünün Hikayesi

Gölgeler ve Işık: Kehanetin Çocuğu – Sonsuz Döngünün Hikayesi   Bu destan, bir kadim kehanetin, iyilik ve kötülüğün sonsuz çatışmasının, insan ruhunun umudu ve direnciyle nasıl zafer kazandığını anlatıyor. Yedi kötülük kraliçesi, dünya üzerinde mutlak bir karanlık kurmayı amaçlarken, dört iyilik kraliçesi ve kehanetin ışığını taşıyan bir mucize bebek, bu karanlığın karşısında insanlığın direncini yükseltiyor.   Dünya, yıkımın eşiğindedir.   İnsanlar artık umudu unutmuş, gökyüzü yıldızlarını terk etmiş, savaşlar, acılar ve umutsuzluk topraklara kök salmıştır. Ancak karanlığın büyümesine karşı, kadim tanrıçalar bir seçim yapar—içinde saf ışık taşıyan bir varlık dünyaya gelecek.   Ve o bebek doğduğunda, kötülüğün hükümdarları onun varlığını derhal fark ederler.   Kötülüğün Yedi Kraliçesi: İnsanlığı Sindirmek İçin Gelen Kaos   Bu dünyada, gölgelere hükmeden, karanlığı taşıyan ve umudu yok eden yedi kraliçe vardır. Her biri benzersi...