Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dokunmanın Derinliği: Hislerin Önemi

Dokunmanın Derinliği: Hislerin Önemi Korona döneminde Zeynep'in hayatı daha da sessizleşmişti. Görme engelli olduğu için kendini her zaman dokunarak, hissederek ifade etmişti. Ancak bu pandemi, en güçlü bağı olan dokunmayı da elinden almıştı. Sarılmanın, el ele tutuşmanın yerini yalnızlık almıştı. Sevdiklerinden uzak kalmak onu derinden etkilemişti. Bir sabah, pencerenin yanındaki sandalyede oturmuş, bahar rüzgârının içeri dolmasını dinliyordu. Huzurla hissettiği dokular şimdi ona yetmiyor gibiydi; çünkü sarılmanın sıcaklığını özlemişti. Zeynep telefonunu eline aldı. Ancak aramak istediği en yakın arkadaşı Asya'yı bulması için annesinin yardımına ihtiyacı vardı. Annesi numarayı tuşladı ve telefonu ona verdi. Zeynep, Asya'nın sesi duyulur duyulmaz içini çekti. Zeynep: "Asya... Seni özledim. Her şeyden çok sana sarılmayı özledim. Ama bir gün tekrar eskisi gibi olur mu? Anneme bile sarılamıyorum artık. Birbirimize yaklaşmaktan bile korkar olduk." Asya, Zeynep'in ...

DUYULAR SERİSİ 1. BÖLÜM Gözlerimizle Algıladığımız Dünya

  DUYULAR SERİSİ 1. BÖLÜM  Gözlerimizle Algıladığımız Dünya Zeynep sabah erkenden uyanır ve pencerenin yanında oturur. Günün ilk ışıkları yüzüne dokunur gibi hissedilir, ama o ışığın neye benzediğini hayal edemez. Gözleri görmediği için bazen karanlığın içinde kaybolmuş gibi hissederdi. Ancak bu karanlıkta duyuları onun için bir rehberdi; dokunarak, duyarak ve koklayarak dünyayı hissederdi. Hayali ise bir gün görebilmekti.  Zeynep: "Anne, renkleri görmek istiyorum. Dünyayı senin gibi görmeyi... Kitaplardan bahsetmiştin, içindeki resimleri görebilmek istiyorum. Ameliyat olabilir miyim?" Ailesi Zeynep'in bu isteğini ciddiye alır ve doktorlara danışmaya başlar. Tıptaki ilerlemeler umut vericidir. Zeynep, ameliyatla gözlerini açabileceği fikrine kapılır. Ailesi umutlanmıştır; yıllar boyu süren sessizlik, şimdi bir umut ışığıyla doludur. Ama Zeynep’in bu yolculuğunda ona her zaman destek olan kişi, en yakın arkadaşı Asya’dır. Asya: "Zeynep, senin renkleri ne kadar merak e...

Merhaba arkadaşlar

 Küçük bir mola veriyorum. Bugün çok hastayım. Yarın daha iyi hisseder isem yeni bir seri ile başlayacağım. Saygılarımla. 28.04.20257 Mesime Elif Ünalmış 

SON BÖLÜM Fatih "in sağlıklı secimi

  SON BÖLÜM  Fatih "in sağlıklı secimi Fatih, artık sağlıklı yaşamın neşesine ve huzuruna kavuşmuştu. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve dikkatli seçimler sayesinde hem zayıflamış hem de daha enerjik bir birey haline gelmişti. Organlar Şehri’nde bir bayram havası vardı. Beyin Bey herkesi toparladı ve şöyle dedi:   "Arkadaşlar, Fatih kendine çok iyi bakıyor. Ama ben hâlâ tüm detayları kontrol ediyorum. Zayıfladı, mutlu oldu, biz de rahat bir nefes aldık! Şimdi çocuklara sağlıklı beslenme sırlarını vermek için toplandık. Beyin Bey, çocuklara seslenirken neşeli bir ton kullandı:   "Sevgili genç dostlar, sağlıklı bir yaşamın sırrı seçimlerinizde gizlidir. İşte size birkaç ipucu:   Sebze ve meyveler sadece lezzetli değil, aynı zamanda sizin için birer süper kahraman!   2. Abur Cubura Dur De: Cipsler ve şekerlemeler ne kadar cazip olsa da, onların yerine fındık, yoğurt veya taze meyvelerle dost olun.   3. Su, En Güçlü İçecek: Gaz...

Kemik Bey: İskelet Şehri'nin Ciddi Espirili Lideri

  Kemik Bey: İskelet Şehri'nin Ciddi Espirili Lideri Bir sabah, Fatih aynada kendine baktı. Göz Hanım tam o sırada devreye girdi:   "Fatih, farkında mısın? Kemik Bey sana darılmış gibi. İskelet Şehri’nde bir krizin eşiğindeyiz!"   Fatih şaşkınlıkla cevap verdi:   "Ne olmuş ki? Kemiklerim sapasağlam görünüyor."   O sırada Kemik Bey, İskelet Şehri’nden seslendi:   "Fatih, sapasağlam mı? Bu kesinlikle yanılsama! İçimde adeta kalsiyum alarmı çalıyor. Destek sistemi çökmeden harekete geçmeliyiz!" Kemik Bey bir meclis toplantısı düzenledi. Omurga Bey söze başladı:   "Fatih, uzun süre dik durmadığında ben resmen yamuluyorum. 'Omurga gibi dik ol!' derler ama bu hızla bir yay gibi esneyeceğim."   Kaburga Kardeşler ise sitem etti:   "Biz burada kalbi ve akciğerleri korumak için canla başla çalışıyoruz. Ama egzersiz yapmayınca sanki gardiyanlar tatile çıkmış gibi hissediyoruz!"   Kıkırdak Amca da biraz b...

Göz Hanım: Organlar Şehri'nin Dirayetli Şefi

  Göz Hanım: Organlar Şehri'nin Dirayetli Şefi Göz Hanım güne her zamanki gibi enerjik başladı. Ama sabahın erken saatlerinde Organlar Şehri'nden şikayetler yağmaya başladı. Akciğer Bey, Karaciğer Hanım ve hatta Mide Bey birer birer Göz Hanım'a seslendi:   "Fatih bizi yine ihmal etti! Akciğer Bey dumanla boğuşuyor, Karaciğer Hanım toksinlerle savaşıyor, Mide Bey ise sürekli ağır yiyecekler yüzünden huzursuz!" Göz Hanım, Fatih’e dönüp nazik ama kesin bir uyarıda bulundu:   "Fatih, kulağını bana ver! Organlar Şehri'nde işlerin yolunda gitmesi senin seçimlerine bağlı. Lütfen beni dinle—kulaklarını tıkamayı bırak ve bakışlarımı takip et!" Akciğer Bey iç çekerek sızlandı:   "Fatih’in sigara dumanına maruz bırakması beni yoruyor. Temiz havayı özledim!"   Karaciğer Hanım biraz dramatik bir şekilde ekledi:   "Bu kadar abur cuburla nasıl detoks yapacağımı şaşırdım. Adeta bir zehir laboratuvarı gibi çalışıyorum!"   Mide Bey ise oldu...

Deri Hanım: Vücudun Parlayan Sanatçısı

  Deri Hanım: Vücudun Parlayan Sanatçısı Bir sabah Fatih aynaya baktığında, Deri Hanım neşeyle ona seslendi:   "Fatih, canım benim, sanatımı görüyorsun değil mi? Her noktam ustalıkla işlenmiş bir tablo gibi! Ancak son zamanlarda biraz ihmal edildiğimi hissediyorum. Bu kırmızı noktalar, sivilce desen modası değildir, inan bana!" Fatih biraz utanarak sordu:   "Deri Hanım, neden bu kadar önemli olduğunu anlatır mısın? Ve sivilcelerim neden bu kadar çoğaldı?"   Deri Hanım hafifçe güldü:   "Aah Fatih, cildin benim sahnem ve her şey beslenme, hijyen ve bakımınla başlar. Mesela, fazla şeker tüketmekle gözeneklerime kötü bir şiir yazıyorsun! Gözeneklerim: 'Bu kadar tatlıya dayanamıyoruz!' diye bağırıyor. Ama endişelenme, birlikte bunu düzeltebiliriz." Deri Hanım, Fatih'e cildin katmanlarından ve işlevlerinden bahsetti:   1. Epidermis "Bu benim ön cephem, yağmurdan güneşe kadar seni koruyan kahramanım."   2. Dermis: "Burada kolajen...

23 Nisan

  23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dünya çocuklarına armağan ettiği eşsiz bir değerdir. Bu bayram, ulusal egemenliğimizin, bağımsızlık mücadelemizin ve Cumhuriyet değerlerinin çocuklarımızla yaşayarak geleceğe taşınmasının simgesidir. Her ne kadar kötü niyetli zihniyetler Atatürk’ün kazanımlarını zedelemek için çabalasa da bu uğraşlar asla başarılı olamayacaktır. Çünkü bu milletin gönlünde yatan Atatürk sevgisi, bu ülkenin temel taşlarından biridir ve hiçbir güç bu sevgiyi yok edemez. Atatürk, sadece bir lider değil; çağdaşlık, özgürlük ve bağımsızlık gibi değerlerin ta kendisidir. Atatürk'ün çocuklara armağan ettiği bu bayram, aynı zamanda bu ülkenin geleceğine dair duyduğu sonsuz güvenin bir ifadesidir. Atatürk’ün kazandırdığı değerler sadece tarihimize değil, aynı zamanda milletimizin bugünkü ve yarınki çıkarlarına hizmet etmektedir. Bu kazanımlar; demokrasi, laiklik, adalet ve eğitim gibi temel yapı taşlarıyla, ülkemizin bağım...

Nefes Şehri: Akciğerlerin Gücü!

  Nefes Şehri: Akciğerlerin Gücü!  Fatih, konuşan organlar şehrindeki macerasına tam gaz devam ediyordu. Bir sabah, derin bir nefes aldı ve ciğerlerini doldururken bir ses duydu:   “Hey, nefesinle içeri girmeden önce kapıyı çalmayı düşündün mü, genç adam? Ben senin Akciğerin! Hava trafiğini yöneten ve seni hayatta tutan çift motorlu mucizelerim. Biraz konuşmamız lazım, zira işim hiç kolay değil!”   Fatih şaşkınlıkla mırıldandı: "Akciğer mi? Şimdi de mi sen? Söyle bakalım, neler oluyor?"  Akciğer hafif bir öksürükle giriş yaptı:   “Fatih, bak şunu bilmelisin ki her nefes, bir melodidir. Ama kirli hava, sigara dumanı ve aşırı hareketsizlik benim orkestramı bozuyor. Sanki dans pistine çamur dökmüşsün gibi! Oysa temiz hava, doğada yürüyüşler ve bol su, benim en iyi partnerlerimdir. Ayrıca havuç, ceviz, ıspanak gibi nefes dostu yiyecekler de bana adeta doping etkisi yapar!”   Fatih merakla sordu: “Peki, nelerden uzak durmam gerekiyor, ey...

Bağırsak Krallığı: Sindirimin Gizli Kahramanı

Bağırsak Krallığı: Sindirimin Gizli Kahramanı Fatih, Konuşan Organlar Şehri’nde adım adım ilerliyor, bedenini daha iyi tanıyordu. Ancak bir gün karın bölgesinde garip bir hareketlenme hissetti. Önce küçük bir kıpırtı, ardından eğlenceli bir ses duyuldu:   "Selam, Fatih! Ben senin Bağırsağın, Sindirim Krallığı’nın yöneticisi ve vücudunun gizli kahramanı. Benden bahsedilmese de işlerin asıl yürütücüsü benim!  sana sindirimin sırlarını paylaşayım."    Fatih kahkaha atarak cevap verdi: "Bir bağırsak mı konuşuyor? Bu şehirde işler giderek tuhaflaşıyor! Söyle bakalım, nasıl yardımcı olabilirim?" Bağırsak biraz gururlu bir edayla devam etti:   "Ben durmadan çalışan bir sindirim fabrikasıyım. Ama doğru seçimler yaparsan, işler çok daha rahat yürür. Mesela, probiyotiklerle dolu yoğurt, lif dolu yulaf, sebze ailesinden brokoli ve tam bir bağırsak kahramanı olan kuru fasulye… İşte bunlar bana bayram ettirir! Ayrıca su içmek, benim en sevdiğim ödüllerden biridir."...

Ritim Şehri Kalp

  Ritim Şehri Kalp Fatih, konuşan organlar şehrindeki macerasına devam ediyordu. Mide ve Beyin’le yaptığı dostluk, ona daha sağlıklı seçimler yapma konusunda çok şey öğretmişti. Ama bir gün göğsünde ritmik bir melodi hissederek durdu. Bu melodiyi dinlemeye çalışırken bir ses yankılandı:   "Ta-da! İşte buradayım! Ben senin Kalbin. Vücudun DJ’i, ritim ustası ve sevgi fabrikasının yöneticisi! Konuşan organlar şehrinde en keyifli sohbetleri benimle yapmaya hazır ol!" Fatih bir kahkaha atarak cevap verdi: "Kalp, sen de mi? Söyle bakalım, senin için neler yapabilirim?" Kalp, melodik bir şekilde konuşmaya başladı:   "Ben ritimle çalışırım, Fatih. Doğru beslenirsen, ritim şovlarım harika olur. Ama yanlış seçimler yaparsan, 'vurmalı' bir kriz yaşayabiliriz. Mesela, avokado, ceviz, somon balığı ve ıspanak... Bunlar benim en sevdiğim orkestranın solistleri! Ayrıca kırmızı meyveler, özellikle nar ve çilek, damarlarımdaki nota akışını hızlandırır." Fatih başını...

MİDE: Gurmelerin Sindirim Dostu

     Mide:  Gurmelerin Sindirim Dostu Bir gün Fatih, cips paketine uzanırken karnında tanıdık bir kıpırtı hissetti. Mide, bu kez daha kararlı ve enerjik bir şekilde konuşmaya başladı:   "Hey, Fatih! Ben senin Miden. Sindirim fabrikasının CEO'su. Senin için burada çok sıkı çalışıyorum ama şu cipsler ve gazlı içecekler işi biraz fazla zorlaştırıyor. Artık biraz bana da kulak vermez misin? Sadece tadını değil, sonuçlarını da düşün!"   Fatih şaşkınca gülümsedi: "Peki, Mide. Neleri seviyorsun, bana söyle de ona göre bir şeyler yapayım."  Mide, ciddi bir edayla ama hafif bir mizah katmayı ihmal etmeyerek anlatmaya başladı:   "Bak, beni mutlu etmek istiyorsan şu lezzetlere yönelmelisin: yoğurt, lif dolu tam tahıllı ekmekler, ferahlatıcı nane çayı, muhteşem brokoli, ve tabii ki her şeyin kraliçesi: zeytinyağlı yemekler. Bunlar sindirim işimi kolaylaştırır, enerji sağlar, hatta bazen beni dans ettirir!"   Fatih kahkaha attı. Ama Mi...

KONUŞAN ORGANLAR Profesör Beyin'in Yolculuğu

 KONUŞAN ORGANLAR   Profesör Beyin'in Yolculuğu Fatih, abur cuburlarla dolu bir dünyada yaşamaya devam ediyordu. Renkli şekerlemeler, çıtır cipsler, gazlı içeceklerin kabarcıkları onun dünyasının yıldızlarıydı. Ancak bu alışkanlıklar, Fatih’i çoğu zaman enerjisiz, halsiz ve kafası karışık bir halde bırakıyordu. Bir gün aynada kendine bakarken bir karar verdi: *"Belki de bir şeyleri değiştirmeliyim."* İşte tam o sırada beyninden bir ses yükseldi:  "Fatih! Burada Profesör Beyin. Seni yıllardır izliyorum ve artık müdahale zamanı geldi. Zihinsel kalemiz yıkılmadan önce işleri düzeltmeliyiz. Haydi, sağlıklı bir yaşama doğru birlikte yolculuğa çıkalım!"   Fatih, beyninin bu konuşmasından hem etkilenmiş hem de şaşırmıştı. Ama Profesör Beyin ikna yeteneğini esprili bir şekilde göstermeye devam ediyordu:   "Unutma, Fatih, beynini mutlu etmek demek zeki fikirlerle dolu bir yaşam sürmek demektir. Einstein bile gurur duyar!" Ertesi sabah Fatih, kahvaltıda abu...

KONUŞAN ORGANLAR

Hoş geldiniz! Bugün, "Konuşan Organlar" serisi ile insan bedenine bambaşka bir perspektif kazandırmayı amaçlıyoruz. Bu seri, her bir organımızı birer anlatıcı olarak ele alıyor; kendi hikayelerini, işlevlerini ve bizlerle olan etkileşimlerini anlatıyor. Amacımız, içsel dünyamızın büyüleyici düzenini keşfetmek, farkındalığımızı artırmak ve bedenimizin kıymetini bir kez daha hatırlamak. Her biri hayatımızın merkezinde, sessiz ama hayati görevlerle meşgul organlarımızı, bu defa sessizliği bozarak konuşturuyoruz. Kalbimiz nasıl atmaya başladı? Beynimizin ilham dolu kıvrımlarında neler gizli? Akciğerlerimiz her nefeste neler hissediyor? İşte bu seri, tüm bu soruları eğlenceli ve öğretici bir dille yanıtlıyor. Hep birlikte, organlarımızın gözünden dünyaya bakmaya hazır olun. Bilimle sanatı bir araya getiren bu anlatım, sizi hem güldürüp hem düşündürecek. Haydi, şimdi perdeyi açıyoruz! İçsel kahramanlarımız konuşmaya başlıyor 18.04.2025 Mesıme Elif Ünalmış 

Hastane Yolları

  Hastane Yolları Ertesi gün Melis Hanım ve Ahmet Bey, Can’ı birlikte büyük hastaneye götürdü. Doktorlar Can için hemen yatış işlemlerini başlattı. Gerekli tetkikler yapıldıktan sonra,  Can’ın tedavisi için Ankara’ya gitmesinin daha uygun olacağına karar verildi. Bebeğin sevki, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastanesi’ne  yapıldı.  Yaşadıkları küçük kasabadan ertesi gün ayrılıp Ankara’ya doğru yola çıktılar. Ahmet Bey zor da olsa işinden izin almıştı. Can, annesinin kucağında uzun kirpikleriyle mışıl mışıl uyuyordu. Melis Hanım Can’ın durumuyla ilgili yakınlarına haber verdi. Duyan duymayana söyledi, kadıncağız her seferinde olanları yeniden anlattı. Eş dost kadını teselli etti etmesine ama... “Ateş,” diye düşündü Melis Hanım, “Ateş düştüğü yeri yakar.”  Mamak’taki hastaneye  bebeği yatırdılar. Kendileri de derme çatma bir otele yerleşti. Tedavinin uzun süreceğini öğrendiler. Ahmet Bey geri dönmek zorunda kaldı. Can’ın tedavisi için Melis Hanım tüm s...

NEDEN YAZIYORUM

 NEDEN YAZIYORUM Ben çocukken keyif aldığım şeylerden biri de, yüksek bir yerde oturup insanları gözlemekti.  Onlara kendimi hissettirmeden izlemek farklı bir keyif veriyordu. Öyle ki  hayata dair anlam arayışında çoğu zaman ip ucu vermiştir. Bir diğer şey de olaylara derin bakmam da canım amcamın çok büyük bir etkisi olmuştur. Çocukluğumda onun anlattığı masallarla büyüdüm. Masalı o kadar derin ve güzel anlatıyordu ki; bizi adeta içine çekiyordu. Kendimizi masal kahramanlarından biriymişiz gibi hissediyorduk. O dönemde çocukların tek sosyal aktivitesi masal dinlemekti. Ben diğer çocuklara nazaran daha şanslıydım. Çünkü köyümüzün masalcı amcası benim canım  amcamdı. Masallar diyarında yolculuğa çıkan çocukların hikayesi hep aynıdır. Hayal kurmak, olaylara farklı bir bakış açısıyla bakarlar. Bu yönünü geliştirmemde amcamın ciddi etkisi olmuştur. Hayata, amcamın penceresinden baktığımda; her şeyi çok zengin görüyorum. Çünkü o yoktan var eden, yok olanı var gören entere...

Alevlerin İçinden Uyanan Sevgi

 Alevlerin İçinden Uyanan Sevgi Göksu Deltası’ndaki serin bir sabah, güneşin ilk ışıkları sazlıkların üzerinden süzülürken kuşların melodik şarkıları doğanın kalbine umut taşımaktaydı. Ancak huzur dolu bu manzara, ansızın kara bir dumanla boğuldu. Alevler yükseldi ve sakin cennet korku dolu bir kargaşaya dönüştü. Anne kuş, yuvasına gözlerini dikti; kalbi yerinden kopacak gibiydi. Yumurtalarından çıkmayı bekleyen minik yavrularının narin varlıklarını düşündü. Kıyameti andıran bu anlarda gökyüzüne kanat çırptı. Alevlerin kavurucu sıcaklığı kanatlarını zorlasa da, cesareti dimdik duruyordu. İlk dönüşünde iki yavruyu gagasında güvenli bir yere taşıdı. Ancak yuvasında hâlâ umut dolu küçük yumurtalar vardı. Yavrularını bir kez daha kurtarmak için geri döndü. Alevler büyümüş, öfkeyle çevreyi sarmıştı. Anne kuş, tekrar tekrar yuvasına ulaşmaya çalışırken, her girişiminde alevlerin acımasızlığıyla sarsıldı. Kaplumbağalar, böcekler ve diğer kuşlar yaşamları için mücadele ederken, doğa bir çı...

Beyaz Örtünün Altındaki Bahar

  Beyaz Örtünün Altındaki Bahar Nisan ayının ikinci haftasında, kuş cıvıltıları ve uyanan doğanın sesiyle dolu bir sabaha uyanmayı bekleyen yavru kuş, gözlerini açtığında gördüğü manzara karşısında hayrete düştü. Gece boyunca, sessizce inen beyaz örtü tüm dünyayı sarıp sarmalamıştı. "Anne, bak! Her yer bembeyaz olmuş. Ama çok soğuk, biz bahara merhaba diyecektik!" diye cıvıldadı yavru kuş, sesi endişeliydi. Anne kuş yuvasının kenarına yaklaşıp dışarıya baktı. "Evet yavrum, doğa bazen bizi şaşırtabilir. Ama bu geçici. Sabırlı olalım, bahar yine bizimle olacak," dedi. Yavru kuş bu duruma biraz daha alışmaya çalışırken, bir fikir ortaya attı: "Anne, beyaz örtünün altında saklanan bahar hazinelerini keşfetmeye çalışalım mı?" Anne kuş gülümseyerek cevap verdi: "Bu biraz tehlikeli olabilir yavrum. Ama istersen sana bu beyaz örtünün getirdiği güzellikleri anlatayım."  Anne kuş, kar yağışının da aslında başka canlılara ne kadar mutluluk getirdiğini, su k...
    Merhaba arkadaşlar, bugün size kanalımda yazmış olduğum bir masallı paylasmak istedim. İyi seyirler diliyorum. Beni takip ederseniz sevinirim.

Sevimli Geyik ve Şahin’in Dostluğu

  Sevimli Geyik ve Şahin’in Dostluğu Bir yaz sabahı, ormanın yemyeşil kucağında küçük ve sevimli bir yavru geyik, sürüsünden ayrı düşmüştü. Çevresindeki ağaçlar ve çiçekler her zamanki gibi rengarenkti, ama yavru geyiğin kalbi korku ve yalnızlıkla doluydu. Ailesini bulmak için çaresizce ormanda dolanıyordu. Karnı da iyice acıkmıştı ve bir yandan beslenmeye çalışıyordu. Bu sırada, rengarenk tüyleriyle etrafta süzülen bir şahin, yüksekten yavru geyiği fark etti. Şahin, geyiğin çaresiz hâlini görünce yanına kondu. Geyik, ürkerek geri çekildi, ama şahin onu nazik bir sesle selamladı: "Sen tek başına dolaşmaktan korkmuyor musun, küçük dostum?" diye sordu. Geyik üzgün bir şekilde cevapladı, "Aslında ailemi arıyorum. Sürü hâlinde dolaşırken o kadar lezzetli bir ot yığını buldum ki, zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişim. Kafamı kaldırdığımda sürü çoktan gitmişti. Avazım çıktığı kadar bağırdım ama sesimi kimse duymadı. Zavallı annem şimdi ne kadar üzülmüştür kim bilir…" Şah...

Küçük Mavi Balık

   İyi seyirler diliyorum. Lütfen abone olmayı unutmayın. Teşekkür ederim.

"Doğa İçin Küçük Bir Adım, İnsanlık İçin Büyük Bir Adım"

   "Doğa İçin Küçük Bir Adım, İnsanlık İçin Büyük Bir Adım" Ahmet, çok hareketli bir çocuktu. Arkadaşları ona "yaramaz Ahmet" derdi çünkü sık sık muslukları açık bırakır, lambaları kapatmayı unuturdu. O, enerji tasarrufu yapmanın önemini anlamamıştı. Ancak bu durum bir gün okulda değişecekti.   Cuma günüydü. Ders saati bitmek üzereydi ve Ahmet, sınıfta oturmuş dersi dinlemeye çalışıyordu. Ancak bir yandan da çantasındaki oyuncaklarını kontrol ediyordu. Dersten sonra tuvalete gitmesi gerektiğini fark etti. Aceleyle tuvalete koştu, ellerini yıkadı ama musluğu açık bırakıp hızla sınıfa geri döndü.   O sırada Meryem, tuvalete girdi ve musluğun açık olduğunu gördü. Musluk, gereksiz yere suyu akıtıyordu. Meryem derin bir nefes aldı, musluğu kapattı ve ardından sınıfa döndü. Ahmet’e yaklaştı ve sakin bir sesle, "Ahmet, neden musluğu açık bıraktın? Kapatsana!" dedi.   Ahmet, umursamaz bir tavırla cevap verdi: "Sana ne! İstediğimi yaparım. Bu seni ...

DENİZLERİN FERYADI: EFE'NİN UMUT HİKAYESİ

  DENİZLERİN FERYADI: EFE'NİN UMUT HİKAYESİ Efe yaz tatilini annesiyle birlikte deniz kenarında geçirmeyi büyük bir heyecanla bekliyordu. Ancak onun içindeki bu coşku, denize dalışıyla yerini karmaşık bir duygu seline bıraktı. Dalgıç gözlüğünü takıp denizin altına baktığında gördükleri, onu hem şok etti hem de üzdü. Plastik şişeler, poşetler ve atıklarla dolu deniz tabanı, Efe'nin içinde buruk bir isyan uyandırdı. "Eğer bu kadar kirliyse denizler, neden kimse bir şey yapmıyor?" diye düşündü kendi kendine. Gördükleri gözlerinin önünden gitmiyordu. Efe’nin hayalinde denizlerin masmavi olması gerekirken gördüğü bu kirlilik, onun çocuk kalbini derinden yaralamıştı. Annesine döndüğünde, sesi titrek bir şekilde sordu: “Anne, insanlar neden denize bu kadar zarar veriyor? Büyükler neden bunu önemsemiyor?” Efe'nin annesi derin bir iç çekerek ona şefkatle sarıldı. "Maalesef, bazen insanlar sadece kendi hayatlarına odaklanıyor, doğanın ihtiyaçlarını unutuyor," dedi...

VEDA

 Merhaba arkadaşlar, bu yazımı bir arkadasım amatörce seslendirdi. Kendisine teşekkür ederim. YouTube kanalımda eklediğim bir video  YouTube kanal ismim Mesime Ünalmış  Kitaplarımda gôbek adımla  şu şekilde yer alıyor. Mesime Elif Ünalmış