Ana içeriğe atla

NEDEN YAZIYORUM


 NEDEN YAZIYORUM



Ben çocukken keyif aldığım şeylerden biri de, yüksek bir

yerde oturup insanları gözlemekti.  Onlara

kendimi hissettirmeden izlemek farklı bir keyif veriyordu. Öyle ki  hayata dair anlam arayışında çoğu zaman ip

ucu vermiştir. Bir diğer şey de olaylara derin bakmam da canım amcamın çok

büyük bir etkisi olmuştur. Çocukluğumda onun anlattığı masallarla büyüdüm.

Masalı o kadar derin ve güzel anlatıyordu ki; bizi adeta içine çekiyordu. Kendimizi

masal kahramanlarından biriymişiz gibi hissediyorduk. O dönemde çocukların tek

sosyal aktivitesi masal dinlemekti. Ben diğer çocuklara nazaran daha şanslıydım.

Çünkü köyümüzün masalcı amcası benim canım 

amcamdı. Masallar diyarında yolculuğa çıkan çocukların hikayesi hep

aynıdır. Hayal kurmak, olaylara farklı bir bakış açısıyla bakarlar. Bu yönünü

geliştirmemde amcamın ciddi etkisi olmuştur. Hayata, amcamın penceresinden

baktığımda; her şeyi çok zengin görüyorum. Çünkü o yoktan var eden, yok olanı

var gören enteresan bir insandı. Onun gibi baktığım zaman hayat çok daha güzel

oluyordu. Çocukluğumda hatırladığım şeylerden biri de edebiyat öğretmenimizin

amcamın anlattığı masalları kayıt altına almasıydı. Onları ileride

değerlendireceğini söylerdi. Her masalı kayıt alması beni çok etkilemişti ve

ben o günden sonra masal yazmaya  karar

verdim. Ben de amcam gibi olacaktım. Hikayeler yazacaktım ve  onun düşüncelerini hayata geçirecektim.  Tabi bu hep düşüncede kaldı. Uzun yıllar cesaret

edemedim. Bunun çok ciddi bir sorumluluk olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden

öncelikle ben bol bol okumalıydım, diye düşündüm. Her fırsatta kitap okumaya

gayret gösterdim. Bu yüzden yazmaya hazır olduğumda başlamalıydım. Bir gün

eşimle ciddi bir tartışma yaşamıştım. Baskın bir karakter olduğu için ciddi

kısıtlamalar yaşıyordum. Sonra  bir şey

fark ettim. Asıl zenginliğin yaşadığım sıkıntılardan olduğunu, yani derin

düşünmemi ve içimdeki zenginliği çıkarmamda çiddi etkisi olduğunu fark edince

kalemi elime aldım. Kalemle aynı dili konuşuyorduk. Samimi bulduğum kalem

arkadaşımı hiç bırakmak istemedim. Ben anlattım o yazdı. Bu güzel arkadaşı çok

sevdim ve ona sıkı sıkı sarıldım. Bana karanlığın içinde aydınlık yüzünü

gösteren bu arkadaşla yol aldım. 



       Gözlemlerimi deneyimlerimle birleştirerek,

güzel şeyler çıkarmaya çalıştım. Yazdıkça hoşuma gitti; hoşuma gittikçe yazmaya

devam ettim. Kalemi çok sevdiğimi fark ettim. Kendimi en iyi ifade ettiğim  yol haritamı bulmuştum. Kısaca anlatmam

geregirse kalemim pusulam oldu. Ancak baskılar karşısında , başlangıçta hep

gizli yazdım. Bazı değerli eserlerim bir kaza sonucu  yandı. Gizli yazmak apayrı bir sıtres

sebebiydi, yine de  pes etmedim. Evde

beni okurken bile görseler sıkıntı yaşıyordum. Yazdıklarımın çoğu karalama

defterlerinde  kaldı. Ben roman yazmayı

düşünürken, bir anda çocuk öyküleri yazmaya karar verdim. Çünkü romanı  bu kısıtlı şartlarda yazmam mümkün değildi.

Zaten çalışıyorum. Vaktimin sınırlı olması da cabası. Umarım ilerleyen zaman

diliminde yazma imkanım olur.  Çok sonra

alıştıra alıştıra ufak ufak çocuk öyküleri yazdım. Çünkü çocuk öyküleri vaktimi

almıyordu. O sıkışmışlığın içinde en doğru kategori çocuk öyküleriydi. Sonrasında

en doğru yerde başladığımı düşündüm çocuk öykülerinin  alıcısı da çoktu. Daha çok kişiye ulaşma

imkanı doğruyordu. Ayrıca umut veren güzel mesajlar veren eserler hem  çocukları, hem de beni daha çok mutlu

ettiğini fark ettim. Bu yüzden  şimdilik

bu katagoride ilerlemek istiyorum. Tabi yazdıklarımı yayınladıktan sonra,

çevrem ve ailem alıştı. “Çok kısıtlı olmamakla beraber yazıyorum fırsat

buldukça.” Yazmak için en çok istediğim şey kendime ait bir oda olması,

kitaplar ve ben kimsenin  beni rahatsız

etmeyeceği bir zaman diliminde yazmayı çok isterdim. ancak tam tersi yönde başladığım

bu serüven, yazma koşullarımı oldukça zorluyor. Bazen çalıştığım iş yerinde,

molalarda yazıyorum. Serviste düşünüyorumve tasarlıyorum kafamda, kalemle  buluştuğumda  ilmek ilmek işliyorum. O sıkışmışlığın içinde yazmanın

en büyük sorunlarından bazıları da kadın olmanın, anne olmanın, çalışkan

olmanın, hatta çocuğu için mücadele eden; biri olarak, hiçbir şey aksatmadan

artık diyebileceğim zaman dilimlerinde yazmak kolay değil. Bir gün istediğim

yer ve zaman konusunda  sıkıntı

çekmeyeceğim bir ortam oluşursa çok daha güzel şeyler yazacağıma inanıyorum.  Çünkü yazdıklarımı  tekrar okuyup üzerinde yoğunlaşmaya vakit

ayıramıyorum. Her yazının  bir demlenme

süreci olması gerektiğini düşünüyorum.  En

az birkaç kere yeniden okuyup veya eleştirisine güvendiğin bir arkadaşına

yakınına okutmayı isterdim. Ama buna rağmen güzel şeyler yaptığımı düşünüyorum.

Sağlık sorunlarından dolayı yazma serüvenini biraz aceleye getirdim çok

ertelemek istemedim. Gerçi yazmaya geç başladım ancak başladıktan sonraki

zamanı doğru değerlendirmeye çalıştım. Yazmam gereken, anlatmam gereken çok şey

var. Umarım gerçek potansiyelimi ortaya çıkaracak zaman dilimini yakalarım.

Benim için yazmanın  en doğru saati gece

yarısıdır.  Ancak o zaman diliminde dahi

yazma şansım yok çünkü gizli yazıyorum. Yazma koşullarını hep kendimi

oluşturmaya çalıştım yıllar boyunca düşüncede kalan şeylerin yazıya dökmem için

aslında fırsatın gelmeyeceğini düşünüyorum. Bu yüzden o fırsatı hep kendim

yaratmaya çalıştım. Bir yandan da kısıtlı şartlar daha çok  tetikliyor da diye bilirim. Emekli olduğumda

yazmak için daha geniş vaktim olacak anlatmak istediğim, yazmak istediğim o

kadar çok şey var ki,  ancak yazdıklarım

ulaşması gereken kitlelere  şartlar

oluşmadığı için zorlanıyorum. En çok istediğim şeylerden biri de eğer  vaktim 

olursa roman yazmak ve  tiyatro

yazmak isterim. Türkiye'de tiyatro ederleriyle  alakalı  sıkıntı olduğunu düşünüyorum.  Biraz daha zenginleştirebiliriz. Bu anlamda

kartkıda bulunma şansım olursa çok mutlu olurdum.  Çocuklara anlatmak istediğim şeyleri

tiyatro  yoluyla aktarmak istiyorum. Güzel

şeyler vermek istiyorum çocuklara. Geleceğimiz  olan çocuklar, 

çok daha yalnız olacaklar çünkü teknoloji  gerçek değerlerimizden koparıp alacak. Bel ki

sıcak hikayelerde anlam arayışına girdiklerinde, kendilerini daha iyi

hissetmelerini sağlayacak, güzel öyküler, masallar yazmak isterim. 



     Size beni

derinden etkileyen bir anımı anlatmak isterim. İzmir'e ilk geldiğimde hemen o

hafta  işe başladım. Servisten eve

gelirken yaşlı bir amca düştü ve kaldırıma yığılıverdi. servisten inip  ona müdahale etmek istedim. Servistekiler bana

 güldü.  Şöför bey duramayacağını söyledi. Ben yardım

edemediğim için üzülmüştüm.zaten insamde eve nasıl gideceğimi bilmiyordum ve

paramda yoktu.  Düşen amcaya kimse

müdahale etmiyor. Bakmadan geçip gidiyorlardı. Sonradan belki ilgilenen

olmuştur ama , o an ilgisiz insanlar beni çok üzmüştü. O sahneyi uzun zaman

hafızamdan silemedim. Bu yüzden yazmak önemli yazarak bir çok kişiye ulaşabilirim.

Değerlerimizin bilincinde olan bir nesil için 

kavramsal öyküler de yazdım. Yazmaya devam edecem. Benim çocukluğumda

hep en önemli tema sevgi, aile, dost canlısı arkadaşlık ve birliktelikti. Kötüyüm

çok fazla uğramadığı kolektif yaşamın ön planda olduğu bir yerde yaşadım. Bu

yüzden hayata dair değerlerimin başka bir kentte taşındığında, karşılık

bulamaması beni çok yalnızlaştırdı. Ayrıca kültürüme ters olan başka bir

kültürde yaşayan biriyle evliliğim gibi yalnız hissetirdi.  Ancak değer yargılarımızın  yeniden anlam bulması yolculuğunda hep var

olacam.



Sayın Hatice Eroğlu sizlere teşekür ediyorum. Okuyucunun

sorularına yanıt arama çabanızı taktir ediyorum. Çalışmalarınızda size

başarılar diliyorum. Umarım dilediğiniz, yönde bir çalışma olmuştur. Teşekür

ederim.

14.04.2025

Mesime Elif Ünalmış 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...