Ana içeriğe atla

Anne, Kuş Masalını Anlatır Mısın?

 


Anne, Kuş Masalını Anlatır Mısın?


Can konuşmaya başlamıştı. Tatlı dilli, meraklı bir çocuktu. Annesiyle uzun uzun sohbet etmeyi çok seviyordu.


Yine bir gün, Melis Hanım oğlunu uyutmaya çalışıyordu. Ancak Can uyumamakta kararlıydı. Uyumayı hiç sevmiyordu. Melis Hanım ninniler söyledi, onu ayaklarında salladı, türlü yollar denedi ama Can gözlerini kapatmadı. Sonunda, onu yanına yatırıp gülümseyerek seslendi:


"Sana bir masal anlatacağım."


İki yaşındaki Can, kafasını usulca sallayarak onayladı. Annesi, ninni gibi tatlı bir sesle anlatmaya başladı:


Bir varmış, bir yokmuş… Ormanın derinliklerinde minik bir kuş yaşarmış. Minik kuşun babası uzak diyarlara gitmiş, annesiyle baş başa kalmış. Anne kuş her gün yiyecek aramaya çıkarmış. Bir gün ormanda süzülerek uçmuş ve bir dalın üzerine konmuş. O sırada bir çiftçinin toprağı bellediğini fark etmiş. 


*"Burada güzel yiyecekler bulabilirim,"* diye düşünmüş. Hemen toprağı eşelemiş ve büyük bir solucan bulmuş. Gagasıyla solucanı kavrayarak yuvasına doğru yola koyulmuş.


Minik kuş annesinin yolunu gözlüyordu. Anne kuş, solucanı yavrusunun önüne bırakmış. Minik kuş, bu lezzetli yiyeceği getirdiği için annesine teşekkür etmiş.



Ama minik kuşun en büyük hayali, tıpkı annesi gibi uçabilmekmiş. Bir gün, anne kuş yine yiyecek bulmaya uçmak üzere hazırlanınca minik kuş heyecanla seslenmiş:

"Ben de uçmak istiyorum!"


Anne kuş, yavrusuna nazikçe karşılık vermiş:


"Biraz daha büyümen gerek. Ben gelene kadar sakın bir yere ayrılma!"


Minik kuş, sabırsız bir şekilde uçmayı denemeye başlamış. Kanatlarını çırpmış, düşmüş, kalkmış ama pes etmemiş. Bir süre sonra yuvasından fazlasıyla uzaklaştığını fark etmiş. O an içini bir korku sarmış.


Ormanda daldan dala atlayan maymun, minik kuşun hıçkırıklarını duymuş ve yanına gelmiş.


"Neden ağlıyorsun?" diye sormuş.


Minik kuş olanları anlatınca, maymun onu teselli etmiş.


"Buradan sakın ayrılma, annen seni elbet bulur."


Ve maymun, ona korunaklı bir dalda güzel bir yuva yapmış.


Günler geçerken minik kuş annesini özlemekten başka bir şey yapamıyordu. Anne kuş ise yavrusunu bulamayınca büyük bir korkuya kapılmıştı. Her gün ormanın derinliklerini uçuşuyor, sesleniyor ama onu bulamıyordu.


Dördüncü gün, anne kuş yorgun ve umutsuz bir şekilde geniş yapraklı bir ağacın dalına kondu. Tam dinlenmeye hazırlanırken cılız bir ses duydu:


"Cik cik… Cik cik…"


Kulak kesildi. Bu ses ona tanıdık geliyordu!


"Cik cik…


Gözlerini dört açarak sesi takip etti ve… karşısında yavrusunu buldu! Minik kuş, annesini görünce sevinçle titredi. Anne kuş da heyecanla ona sarıldı.


"Nerelerdeydin? Öldüm meraktan!"


Minik kuş özür dileyerek başını eğdi. Anne kuş onu sevgiyle kokladı ve:


"Ben sana uçmayı öğreteceğim,"*dedi.


Minik kuşun gözleri ışıldadı! Anne kuş, ona göz kulak olan maymuna teşekkür etti ve yavrusuyla birlikte yuvasına döndü. Minik kuş, yuvasına kavuştuğu için çok mutluydu.


Can, annesinin anlattıklarını büyülenmiş gibi dinledi. Sonunda huzurla gözlerini kapattı ve derin bir uykuya daldı. O günden sonra her uyku vaktinde bu masalı duymak istedi. Zamanla, masalın ortasına gelindiğinde hemen uykuya dalmaya başladı. Melis Hanım ise, oğlunu huzurla uyutabilmenin yolunu bulmuş olmanın keyfini çıkarıyordu.

11.05.2025

Mesime Elif Ünalmış 


Bazen en değerli şeyler, beklediğimiz değil, hiç ummadığımız anlarda bize kavuşanlardır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...