Ana içeriğe atla

Köyü Sel Bastı

 

Köyü Sel Bastı 

Etrafı kayalardan oluşan, çukur bir daireyi andıran, yeşil ve yer yer suların aktığı şirin bir köyde yaşıyordum. Kayaların hemen eteğinde ceviz ağaçları bulunuyordu. Sonbahara doğru olgunlaşan cevizler yavaş yavaş toplanmaya başlanmıştı. Ancak ceviz ağaçlarının uç dallarına ulaşmak pek mümkün olmuyordu. Rüzgârın çok şiddetli estiği zamanlarda, köylüler sabah erkenden ceviz ağaçlarının altında rüzgârın etkisiyle dökülen cevizleri topluyordu. Ben de erkenden kalkıp ağabeyimle birlikte ceviz toplamaya koyuldum.  


Cevizleri toplarken korkulu anlar yaşadığımız oluyordu. Kayalardan dökülen parçalar paldır küldür aşağıya yuvarlanıyordu. Evimiz ise, bu kayaların tam dibindeydi. Çoğu zaman evimizin önünde oynarken dökülen kaya parçalarının sesiyle korkup kaçardık. Kafamı kaldırıp baktığımda koca koca kayalar görüyor, ürküyordum. İçimden, “Bu kayalar yerinden koparsa yaşama şansımız olmaz,” diye düşünürdüm.  




Ekim ayının bir pazar gecesi, korkunç bir sesle uyandım. Gök gürlüyor, şimşek çakıyor, yer yerinden oynuyordu. Yağmurlu günler beni her zaman korkuturdu. Annem, şiddetli yağan yağmurun sesinden uyanmış, dışarı çıkmıştı. Dama kurutmak için serdiğimiz cevizleri toplamaya çalışıyordu. Ben korkudan yorganı kafama çekip yatmaya devam ederken, annemin kapıya çıkar çıkmaz attığı çığlık beni dehşete düşürdü: “Aman Allah’ım!” Annem ardından, “İmdat! İmdat!” diye bağırıyor, komşuları uyandırmaya çalışıyordu.  


Bu çığlıklara dayanamayıp yataktan fırladım. Beni gören annem, “Çabuk bütün kardeşlerini uyandır, herkes üstünü başını giyinip yanıma gelsin,” dedi. Annemin telaşı beni iyice korkuttu. Titreyen bacaklarımı kontrol edemiyordum. Kardeşlerimi uyandırmaya gittim. Ablam uyanmıştı, bir köşede sessizce ağlıyordu. Ablam ve ağabeyim tüm kardeşlerimi giydirip dışarı çıkarmak için hazırladılar. Annemi gören köylüler telaşla kazma kürek alıp selin yönünü değiştirmek için çalışmalara başladılar.  


Anneme yardım etmeye karar verdim. Yağmurun etkisiyle yumuşayan kayalar ve kum yığını, evimize doğru akıyordu. Köylülerin yardımı sayesinde sel yığını dere yatağına yönlendirildi. O korkunç gecenin sabahında yorgunluktan okula gitmek istemedim. Öğretmenimiz bizlere yardım çağrısında bulundu. Hep birlikte zarar gören ailelere destek olduk. 

23.03.2025

Mesime Elif Ünalmış 


“Birlikte çalışmak, felaketlerin üstesinden gelmenin en güçlü yoludur.”



Sorular ve Cevaplar


1. Olay nerede meydana geliyor? 

Olay, etrafı kayalarla çevrili, küçük bir köyde gerçekleşiyor.


2. Köydeki en büyük tehlike nedir?

Kayaların yerinden koparak evlere zarar verme ihtimali en büyük tehlikedir.


3. Anlatıcı neden korkuyor? 

Şiddetli yağmurun ve kayan taşların evlerine zarar vereceğinden korkuyor.


4. Köylüler nasıl yardım etti?

Köylüler, kazma ve küreklerle sel yığınının yönünü değiştirerek dere yatağına aktarmaya çalıştılar.


5. Okuldaki öğretmen ne önerdi?

Öğretmen, öğrencilerden selden zarar gören ailelere yardım etmelerini istedi.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...