Ana içeriğe atla

Sele Kurban Giden Üzümler

 

Sele Kurban Giden Üzümler


Bahar Teyze, oldukça kavgacı bir kadındı. Herkes ondan çekinirdi. Malına, mülküne öylesine düşkündü ki kimseyle komşuluk etmeyi beceremezdi. Üstelik bir hayli yaşlanmıştı. Her işe yetişemediği için can sıkıntısından olacak ki her fırsatta birilerine sataşır, kavga çıkarırdı. Çirkin sesiyle bağırır dururdu. Bahçesindeki meyveler çoğunlukla dalında kurur ya da çürüyüp giderdi. Ama yine de hiç kimsenin bahçesinin yakınına bile yaklaşmasına izin vermezdi.


Bahar Teyze'nin bir de bağı vardı. Bu bağdaki üzümler de çoğu zaman toplanmadan dalında çürürdü. Onun komşumuz olması büyük bir talihsizlikti. Her sabah o çirkin sesini duyar, bağırıp çağırmasına uyanırdık. Bir sabah yine Bahar Teyze'nin sesinden rahatsız olduktan sonra anneme, “Arkadaşlarımla piknik yapmak istiyorum. Eğer kabul ederlerse Kızılcık Yaylası’na gidelim,” dedim. Annem izin verdi ve arkadaşlarım Birgül, Derya ve Melis’le birlikte Kızılcık Yaylası’na doğru yola çıktık.



Kızılcık Yaylası gerçekten de büyüleyici bir yerdi. Her yerde sular vardı ve bu sular küçük bir dereye akıyordu. Yaz mevsiminde bu sular kesiliyor, derenin yatağında oyulmuş taşlar ortaya çıkıyordu. Bu taşların olduğu yere gittik, pikniğimizi yaptık ve doyasıya eğlendik. Ardından saklambaç oynamaya karar verdik. Ben farkında olmadan Bahar Teyze’nin bağında saklandığımı fark ettim. Etrafıma baktığımda, birbirinden güzel üzümler gözüme ilişti. “Bir dal koparıp yesem kimse fark etmez. Zaten Bahar Teyze toplamadığı için dalında çürüyor,” diye düşündüm. Dayanamadım, bir dal koparıp yedim. Üzümler o kadar lezzetliydi ki “Bencillik etmeyeyim, bu güzelliği arkadaşlarımla paylaşmalıyım,” dedim.



Arkadaşlarımı saklandığım yere çağırdım ve birlikte üzümleri yemeye başladık. Derya, “Bahar Teyze bu üzümleri hak etmiyor,” dedi. Melis başını sallayarak ona katıldı. Derken Birgül bir öneri sundu: “Kızlar, bu üzümleri kurutalım. Okul başladığında teneffüslerde yeriz.” Hepimiz kabul ettik. Sessizce üzümleri toplamaya başladık. Yaklaşık 20 kg üzümü toplayıp dere yatağındaki taşların üzerine dizdik. Bu olay bizim sırrımızdı ve kimseye söylemeyecektik.


Aradan günler geçti. Her şey yolunda görünüyordu. Ama bir süre sonra havalar bozmaya başladı. Çarşamba sabahı şiddetli bir yağmur başladı. Şimşekler çakıyor, her yeri sel basıyordu. Birden üzümler aklıma geldi. İçimden, “Umarım zarar görmemişlerdir,” dedim. Yağmur dindiğinde annemden izin alıp hemen arkadaşlarımı çağırdım. Hep birlikte Kızılcık Yaylası’na gittik. Ancak oyuntulara koyduğumuz üzümlerden eser yoktu. Sel, hepsini silip süpürmüştü. Hayal kırıklığımız büyüktü.


Melis gülümseyerek, “İzinsiz aldığımız üzümleri Allah bize nasip etmedi,” dedi. Birgül de bunu onaylar gibi, “Haklısın, bir daha izinsiz hiçbir şey almayalım,” dedi. Hep birlikte el ele verip bir daha böyle bir şey yapmayacağımıza dair söz verdik.

16.03.2025

Mesime Elif Ünalmış 


"Başkalarının hakkına saygı duymak, insan olmanın temel erdemlerinden biridir."

Soru ve Cevapları 


1. Bahar Teyze neden komşularıyla iyi geçinemezdi?  

2. Çocuklar üzümleri kurutmak için nasıl bir plan yaptı?  

3. Sel, çocukların toplanmış üzümleri için nasıl bir sonuç doğurdu?  

4. Çocuklar yaşanan bu olaydan nasıl bir ders çıkardı? Melis, üzümler konusunda ne söyledi.

Melis, üzümler konusunda ne söyledi.

Cevapları 

1. Malına ve mülküne aşırı düşkünlüğü yüzünden.  

2. Oyuntulara dizip kurutmayı ve okulda atıştırmayı düşündüler.  

3. Sel, tüm üzümleri alıp götürdü.  

4. Bir daha izinsiz bir şey yapmamaya söz verdiler.  

5. Allah’ın izinsiz aldıkları üzümleri onlara nasip etmediğini söyledi.  


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...