Ana içeriğe atla

ÖFKELİ GENÇLER

 

ÖFKELİ GENÇLER

Belki de en büyük sıkıntıyı çekenler onlardır; ebeveynleriyle diyalogları her geçen gün azalan gençler. Biz de onları anlamakta zorlanıyoruz ve suçlayıcı tavırlar sergileyerek onları kendimizden uzaklaştırıyoruz. Şu zamanı baz aldığımızda, bizler çocuklarımızın olgunlaşmasına fırsat vermiyoruz. Onlara gereken sorumluluğu vermiyoruz. Çocuk doğduktan itibaren, fazla hassas davranarak bireyi kendimize bağlı kılıyoruz. Biz olmazsak, onlar hiçbir şey yapamaz algısı yaratıyoruz. Oysa çocuk her evreyi yaşaması gerekiyor. Susamadan su veriyoruz, acıkmadan yemesi için zorluyoruz. Üşümediğini söylese dahi "yok giymelisin" diyoruz.

"Hasta olursun" diyerek baskı yapıyoruz. Çocuk neye ihtiyacı olduğunu öğrenmeden büyüyor. Çocuk merakla soru sorduğunda, onu azarlayarak sorularına yanıt vermiyoruz. Çocuk gereksinimlerinin bilincine varmadan, her şeyi büyüklerin yapacağına inanarak büyüyor. Zaman geçtikçe çocuk büyür, ergenlik çağına geldiğinde bu defa en büyük hatamız onu yalnız bırakmak olur. Ergenler sinirli olur, kendi haline bırakalım diyerek çocuklarla aralarına mesafe koyarak uzaklaşırlar.

Önce çocuğun gereksinimlerini öğrenmesi ve karşılanması gereken zamanlarda, ensesinden hiç ayrılmıyoruz. Ergenlik çağında en çok ihtiyaç duyacağı ilgi ve sevgiden mahrum bırakıyoruz. Çocuk biyolojik ve psikolojik bir değişim içerisinde iken, bu durumla baş etme sürecini öğrenmesi açısından en ihtiyaç duyması gereken yerde yalnız bırakıyoruz. Genç hem aile içinde hem de arkadaşları arasında bir kimlik arayışı içinde olur. Artık büyüdüğünün farkında! Ancak birini rol model olarak seçme ihtiyacı duyar. Eğer etrafında tehlikeli insan profili varsa ve insan kötülükten kazanç elde ettiyse, onu örnek alır. Etrafında güzel insan ilişkileri varsa eğer güzel insanı örnek alır. Her geçen gün insan ilişkileri daha da bireyselleşiyor.



Genç kendini dijital platformlarda var ediyor. Gerçek hayatta her şeyin duygularla, niyetle, insan ilişkileri ile şekil alırken, en önemli değerleri de beraberinde getiriyor. Nedir bu değerler? Gerçek sevgidir; duygusal bir bağ kurarak yapılan eylemlerde kişinin hikayesi oluşur. Bu hikayeler o kişinin özünü ortaya çıkarır. Olaylara daha derin bakmasını sağlar. Kendini daha rahat ifade etmesini sağlar. Karşı tarafa hassasiyeti ve hoşgörüyü sağlar. İnsan hikayelerini duygularla birleştirdiğinde, değerler zincirinin birer halkası olma yolunda adım atmış olur. Çok eski zamanları düşündüğümüzde, psikolojiden hiç anlamayan ya da eğitim almayan, ancak birlikte yaşamayı, ortak paydada buluşmayı öğrenen toplum, mutlu, huzurlu toplumsal ahlak ve doğru davranış kurallarını seçiyorlardı. O zaman bir bütün olarak düşündüğümüzde, yani toplumsal davranış kurallarını öğrendiğimizde, değerler zincirinin birer halkası olduğumuzda, kötü davranış sergileyen insan sayısı daha az oluyordu. İşin garip tarafı ilaca gereksinim duymuyorduk. Toplum sorunu kişiye sadece doğru davranmak kuralını öğreterek, bundan başka bir çıkış olmadığına inandırarak, bu değerlerin bir parçası haline getirerek sorunu çözüyordu. Şimdi ise çeşitli ilaçlarla daha da depresif bir hal alıyor. O kişi toplumlar iyice soyutlanıyor.

Dolayısıyla birlikte yaşadığı insanlar da aynı sıkıntıyı yaşıyor. Ailede yaşayan sorunlar diğer bireyleri de etkiliyor. Adeta bir girdabın içinde bu döngü devam ediyor. Ülkemizde yaşanan en önemli sorunlardan biri eğitim, diğeri ise din adı altında yapılan bütün kötülüklere ve kötü davranışlara kılıf uydurarak, korku politikalarıyla toplumu yok etmek. Eğitim alanında yaşanan boşluk, gelecek kaygısı yaşayan çocuklarımızın duygularını, öfke ile şiddette ya da kendini ifade etme zorluğu yaşadığı için eylemlerini şiddetle göstererek iletiyor. Toplumun yeniden değerler bütününde sarılması gerekiyor. Aksi takdirde, bu güzel dünyada hikayemizi tamamlamadan saplantılarımızın kurbanı oluruz.
18.02.2025
MESİME (ELİF) ÜNALMIŞ

"Gerçek sevgi ve anlayış, öfkeyi dindirir ve karanlıkta ışık olur."




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YARDIMLAŞMA

               YARDIMLAŞMA ⭐ Tayfun, diğer arkadaşlarıyla teneffüse çıkmış, okul bahçesinde oynuyordu. Etrafında durmaksızın koşturan çocuklara bakıyordu. Tayfun, sakin bir çocuk olduğundan genelde bir köşede oturup arkadaşlarını izliyordu. Tayfun, peşinde koşturan sınıf arkadaşının düştüğünü görünce yerinden fırlayarak yardıma koştu. Gökhan fena düşmüştü ve acı içinde kıvranıyordu. Hemen ardından nöbetçi öğretmen yetişti ve Gökhan'ın yardımına koştu. Öğretmen ambulansı çağırarak Gökhan'ın hastaneye gitmesini sağladı. Ambulansın gelmesini beklerken, komşulardan biri olan Tayfun'un annesi, Gökhan'a ve öğretmenlere yardımcı olmak için geldi. Tayfun, arkadaşı için çok üzülmüştü. O günden sonra, müdür bey çocukların kolektif oyunlar oynamaları için belli kurallar çerçevesinde güzel oyunlar oynamalarını teşvik edecek konuşmalar yaptı. Koşturmadan da güzel oyunlar oynayabileceklerini hatırlattı. Bu olay, Tayfun'un arkadaşlarına daha çok yardım etmeye ba...

KAVRAMSAL ÖYKÜLER

🌼  Sevgi🌼 Dilek, henüz 1. sınıfa gidiyordu. Sapsarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimliydi. Dilek, okulun açılmasıyla yeni arkadaşlar edinmiş ve okuluna iyice alışmaya başlamıştı. Yeni şeyler öğrenmek onu heyecanlandırıyordu. Okulu çok seviyordu ve arkadaşlarını da çok değerli buluyordu. Ancak en çok arkadaşı Semra'yı seviyordu. Semra'nın babası öğretmen olduğu için başka bir okula tayin olmuştu ve Semra'dan ayrılmak zorunda kaldı. Dilek bu duruma çok üzülmüştü. Ancak annesi durumu kabul etmesi için Dilek'i karşısına alarak durumu izah etti. Annesi, Dilek'in dilediği zaman Semra'yı arayabileceğini söyledi. Dilek bunun üzerine çok sevindi. O günden sonra bütün dikkatini okula vererek yeni şeyler öğrenmeye devam etti. Aradan geçen zaman içinde arkadaşlarını aramayı da ihmal etmedi. Dilek, yeni arkadaşlar edinmeye ve sınıfında daha aktif olmaya devam etti. Semra'yla da sık sık telefonla konuşarak bağlarını koparmadı. Okulda öğrendiği yeni bilgileri ve ya...

Hatay Depreminin İkinci Yıldönümü: Yıkımın ve Umudun İzleri

  Hatay'da depremin üzerinden iki yıl geçti. Ancak, bu doğal afetin açtığı yaralar hala sarılmayı bekliyor. Depremzedeler, yaşadıkları acıları ve çaresizlikleri unutamıyor. Onların hikayeleri, bizlere dayanışmanın ve insanlığın önemini hatırlatıyor. Depremde evlerini, sevdiklerini kaybeden insanlar, yeni bir hayat kurma çabası içinde. Bu zorlu süreçte, birbirlerine destek olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen umutlarını yitirmeyen depremzedeler, yarınlara daha güçlü bakma arzusu taşıyor. Depremin getirdiği yıkımın ardından, hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bu insanların sesine kulak vermek ve onların yaşadığı zorlukları anlamak, hepimiz için bir sorumluluk. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, toplum olarak bilinçli ve duyarlı olmalıyız. Bu yıldönümünde, depremzedelerin acılarını ve çaresizliklerini unutmamak için bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Yaşananlardan ders çıkararak, gelecekte daha sağlam adımlar atmalıyız. Bu süreçte en önemli şey, dayanışma v...